Them's the rules traducir turco
79 traducción paralela
I mean, it's not against the rules that I can't admire them.
Onlara hayran olmamı yasaklayan bir kural yok ki.
Tell them the New York State Supreme Court rules there's no Santa Claus.
Git ve onlara " New York Eyaleti Yüksek Mahkemesi... kararını verdi ;
Mr. Summers, tell them that we'll punish the man ourselves, and that in accordance with our own rules, he'll be hung by the neck until he's dead.
Bay Summers, onlara, suçluyu kendi kanunlarımıza uygun olarak, yargılayacağımızı ve cezalandıracağımızı, ölünceye kadar boynundan asılı kalacağını söyleyin.
The rules are strict and you must recognize them.
Kurallar sıkıdır ve uygulanmak için vardır.
And having broken with society, their way of maintaining the Break when society tries them is to demand the strict application of the rules of the game of bourgeois justice.
Toplumla bağları kopardıktan sonra toplum onları yargıladığı zaman ayrılığı sürdürmenin yolu burjuva adaleti oyunun kurallarını çok sıkı bir şekilde uygulanmasını istemektir.
You know that's the rules, so you live by them.
Kuralları bilir ona göre yaşarsın.
Them's the rules.
Onlara kuralları anlattım.
Pretty soon people think the old rules are not in effect start to break them, figuring nobody'll care because it's emergency time.
Eski kuralların geçerli olmadığını sanıyorlar ve onları aşmaya başlıyorlar, kimse takmaz diye düşünerek.
Let's hand them over to the security forces at the first station with our report. There are rules and regulations in this country.
En iyisi bunları ilk istasyonda, tuttuğumuz zabıtla birlikte güvenlik görevlilerine teslim ederiz.
He took the rules of covert warfare he'd used abroad and brought them to this country.
Benim bürom ya da siz, sıradan insanlar bu soruları sorup kanıt istediğimizde... yukarıdan gelen cevap hep aynı :
Why let him walk away like the others? You don't punish them either. What's the point of rules?
Sağda ve de solda sana oğlancı diyolar.
Our rules are to keep them from harm, real or imagined, and that's part of the continuity of our human species.
Kurallarımız, onları gerçek ya da hayali her tür zarardan sakınmak içindir, ve bu insan türünün sürekliliğinin de bir parçasıdır.
Hollywood has always had a love / hate relationship with those who break its rules, extolling them one moment and burning them the next.
Sarı Benizli Adamın gençlik hayalleri hayatın alçak gerçeklikleri karşısında suya düşmüş gibi görünüyor. Hollywood, kurallarını yıkanlarla her daim sevgi / nefret ilişkisi içinde olmuştur. Bir an göklere çıkardığını bir de bakmışsın yerden yere vurmuş.
Even if they do harbor feelings for each other it's strictly against the rules of Trill society for them to acknowledge it in any way.
Halen birbirlerine karşı duyguları olsa da Trill toplumunun kurallarında herhangi bir şekilde kabul edilemeyecek kadar yasak.
I think you have a talent for flying in the face of conventionality and I think that you were born to break the rules, not enforce them.
Bence senin sıradanlıktan uzaklaşma yeteneğin var ve bence sen kuralları yıkmak için doğdun, onları uygulamak için değil.
Them's the rules. Chas?
Chas?
If there are children, if the rules classify them as Jews they go with the Jew parent, evacuation or ghetto, depending on the case.
Çocuk varsa ve kurallar gereği Yahudi sınıfına giriyorlarsa ebeveynden Yahudi olanla tahliyeye veya gettoya gider.
Them's the rules.
Kurallar böyle.
Them's the rules of the booty call.
Bunlar seks köleliğinin kurallarıdır.
He knew how to run that organization and business and all the aspects of making sure the group had certain rules and stuck with them, which I respected a lot.
Organizaysonu ve işleri nasıl yürütmesi gerektiğini biliyordu amaçları grubun kesin kuralları olması ve bu sınırların dışına çıkılmamasıydı, ki buna çok saygı duyarım.
Of course not, because the jerks at the bank won't let them date because it's against the rules.
Tabii tanımazsın çünkü kölelik yaptığı bankadakiler çıkmalarına izin vermiyor. Kurallara aykırıymış.
Them's the rules.
Kurallar budur.
If any of the patients don't follow my rules.. ... then I behave very strictly with them.
Benim kurallarıma uymayan bir hasta olduğunda ona çok sıkı davranırım bilgin olsun.
Them's the rules.
Kurallar.
No matter how right you think you are, them's the rules. Ok, so, make time.
Sen kendini ne kadar haklı görsen de son lafı kurallar söyler.
Sorry, no booze. Them's the rules.
Üzgünüm, alkol kurallara aykırı.
He's in charge of taking care of prisoners, making sure they do whatever the rules ask them to do.
Mahkumlarla ilgilenmekle yükümlü. Onların kurallara uymalarını sağlamakla görevli.
No, I'm not tying myself to you. - Them's the rules.
Hayır kendimi sana bağlamayacağım.Kurallar böyle.
Ski the backcountry, away from the resorts and the rules and restraints that go with them.
Kuytularda, otellerden ve onların kurallarından kısıtlamalarından uzak kaymak.
- Hey, them's the rules, baby.
- Kurallar böyle, kızım.
- I don't make the rules, just follow them.
- Kuralları ben koymuyorum, lütfen uymaya çalışın.
- Hey, them's the rules, baby.
- Kural bu bebeğim.
But then we threw out the rules that our soldiers had trained on, and replaced them with a confusing and constantly changing array of standards.
Ancak daha sonra askerlerimize eğitimini verdiğimiz kuralları bir kenara itip, onların yerlerine bir dizi karışık ve iki de bir değişen standartlar getirdik.
Black men who use their race as an excuse for a certain kind of arrogance, as if the rules that apply to the rest of us don't apply to them.
Irklarını küstahlıklarına karşı mazeret olarak kullanan diğer siyahlar. Bizim rahatımız için konulmuş kuralla sanki onlara uygulanamazmış gibi küstahça davranışlar.Bir şeye önyargım varsa o da küstahlıktır!
Let's find the rules and read them aloud!
İzin verirseniz kurallarımızı yüksek sesle okumak istiyorum.
Ba, Ba, Ba And anyone who's used to bending the rules Will find themselves breaking them.
Ve eskiden kurallara boyun eğenler kendilerini onları bozarken bulur.
Guess I finally realized I could use the rules to help me get what I want instead of trying to figure out a way to go around them.
Sanırım sonunda çareyi kuralların dışında aramak yerine kuralların içinde aramayı anladım.
You can't fault Carl when Carl's belief is that the system sets some rules and that you need to follow them.
Carl'ı, Carl'ın inancı, sistemin koyduğu kurallara uymak gerektiği ise ayıplayamazsınız.
They want someone who's gonna break all the rules... someone who'll bang them on the back of a motorcycle... and then not do the dishes.
Onlar kuralları çiğneyecek çocuklar isterler. Onlar motosikletin arkasında becerecek kişi isterler. Ve bulaşık yıkamayan.
Hey, them's the rules, coz.
Kurallar böyle.
well, just so I'm clear on these newly amended rules, I'm not allowed to have boys in the bedroom, but it's okay if I fool around with them out here on the couch.
Yeniden düzenlenen kuralları pek anlayamamışım, yatak odasına erkek atmak yok, ama onlarla kanepede oynaşmakta da sorun yok sanırım.
But them's the rules...
Fakat kural olarak...
To make them he set himself rules, a kind of manifesto, that were almost the opposite of Lars Von Trier's dogma rules, the other great'90s movie manifesto.
Bu filmleri çekmek için bir manifesto gibi kurallar koyar. Bunlar, 90'ların bir diğer sinema manifestosu olan Lars Von Trier'in Dogma kurallarının tam tersidir.
But them's the rules, I'm afraid.
Ama kural kuraldır.
Them's the rules. Good luck.
Kurallar böyle.
All right, the TV's going back on. Them's the rules.
Kurallar böyle.
Them's the rules!
Kurallar bunlar.
It's tradition. You have to know the rules before you can break them.
Onları ezmeden önce kuralları bilmen gerekir.
People follow the rules. And whether or not it's true, they believe it's what keeps them alive.
İnsanlar kurallara uyuyor ve öyle olsa da olmasa da bu yüzden hayatta kaldıklarına inanıyor.
Nonsense, them's the rules, Ken, them's the rules, and you said "a."
Çok saçma. Kurallar, Ken, kurallar ve a ile başlayan laf ettin.
Them's the rules.
Kurallar bunlar.