Time thing traducir turco
4,927 traducción paralela
This is a one-time thing.
Bu bir seferlik bir şeydi.
- It was a one time thing.
- Tek seferlikti.
Making this a one time thing.
Bunu tek seferlik yapmak.
It was a one-time thing.
Sakin ol. Bu tek seferlikti.
This, you know, one-time thing.
Bu, biliyorsun işte, bir kereye mahsus şey.
I have the same thing I had when I rebuilt this city from the ashes the first time.
İlk seferinde de bu şehri küllerinden doğdurduğum vakit elimde olan şeye sahibim.
Now, his pack's been going at mine since the beginning of time I don't owe him a thing.
Kendimi bildim bileli sürülerimiz ateşle barut gibi. Ona bir şey borçlu değilim.
Clearly, you have been spending a lot of time in front of my house, and whatever this thing is that's happening- - that's not happening- - it's not happening.
Görünüşe göre evimin önünde çok fazla zaman geçiriyorsun ve bu her ne demekse hiçbir şey demek değil. Hiçbir şey demek.
Rick, you know this whole time I haven't once heard you say that "Wubba lubba dub dub" thing that you usually say.
- Rick, bütün bu süre boyunca o hep söylediğin "wubba lubba dub dub" lafını hiç duymadım senden.
Funny thing about time, it just keeps going.
Güzel zamanlardı. Devam ediyor.
I don't know. Good thing Thea and Oliver got out of town in time.
Bilmiyorum, Thea ile Oliver'ın zamanında şehri terk etmesi iyi olmuş.
And I'm sure it's only a matter of time before that thing gets inside the Knave's head and they'll find out where it is.
O şeyin Vale'nin kafasına girip kalbinin nerde olduğunu öğrenmeleri eminim an meselesidir.
Last time I lent Max a DVD, the damn thing got so scratched up it looked like a game of Tetris.
Max'a en son DVD verdiğimde üstünde o kadar çok çizik vardı ki Tetris oyununa benziyordu.
Can we please just do one thing at a time?
Bunu başka bir zaman yapamaz mıyız?
There's no such thing as a worst time.
Berbat zamanlama diye birşey yok.
Thing is, it's just not a good time, though.
- Ama şu an iyi bir vakit değil.
You're the best thing to happen to me in a long time, and I want to be with you.
Uzun zamandır başıma gelen en güzel şeysin ve seninle olmak istiyorum.
Aw, honey, I have known you a very long time, and the one thing that you never lack for is love.
Hayatım, seni uzun süredir tanıyorum ve hiçbir zaman ihtiyaç duymadığın tek şey aşk.
Tell me one thing. What do you get from coming here all the time and waste ours.
Söylesene, sen neden hep buraya geliyorsun ve bizim zamanımızı çalıyorsun?
But, the thing is, last time I saw you, you were running away from Johanssen's followers in a wedding dress.
Ama seni son gördüğümde Johanssen'in yandaşlarından gelinlik giymiş bir şekilde kaçıyordun.
I mean, time really is of the essence here, so I thought, you know, he could leave it and we can run right in and do our thing.
Asıl önem taşıyan şey zaman. Ben de o bırakır ve biz de işimizi görürüz dedim.
Like, even when I'm so sick of hearing him practice the same thing over and over again, that I think if I hear it one more time I might puncture my own eardrum,
Alıştırmalarını duymaktan bile bıktığımda aynı şey defalarca kez çalındığında bile bir daha duyarsam kulak zarımı deldirmek istiyorum.
And the next time we played, you figured out that thing, that thing at the end.
Tekrar oynayışımızda bu şeyi ve bunun nasıl olacağını anlamıştın.
Signing them the first time, was the hardest thing that I have ever done.
İlk imzalayışım hayatımda yaptığım en zor şeydi.
Just, Bo, let me take care of one thing at a time.
Bo, bırak bu seferlik bir şeyi halledeyim.
Just when you thought he was one thing, like the kind of swell guy who'd show his kid a good time in the big city, wham!
Büyük şehirde, çocuğuna güzel vakit geçirterek koltuklarını kabartan çocuklar gibi biri olduğunu düşündüğünde... Bam!
I get "the beauty and the beast" thing all the time.
"Güzel ve Çirkin" deki gibiyiz tam olarak.
I can only handle one thing at a time.
Bir seferde bir şeyi halledebilirim ancak.
-'cause a sure thing got me locked up last time.
- Evet. Çünkü bir önceki kesin bilgi beni hapse tıkmıştı.
In life, there is no such thing as a perfect time for anything.
Hayatta uygun zaman diye bir şey yoktur.
All will be revealed in time. And if there's one thing I love more than triumph, it's annoying vagueness.
Ve eğer zaferden daha çok sevdiğim bir şey varsa o da sinir eden belirsizliktir.
When Lily and Marshall are apart for an extended period of time, what is the one thing Lily always does?
Lily'yle Marshall uzun dönem ayrı kaldıkları zaman Lily'nin her daim yaptığı şey nedir?
If I lost you because of that man... You are the one good thing that came out of the worst time of my life.
O adam yüzünden seni kaybettimse de Hayatımın en kötü anından kalan tek iyi şey sensin.
I just want you to say it's not really about the equipment or the time or the thing or- - it's about the talent and the fact that you are in a little bit over your head.
Söylemek istediğim ekipman, zaman ya da başka bir şeyle ilgili değil. Kafandan birazcık taşmış yetenek ve nitelikle ilgili.
That you were the prettiest thing I'd seen in a long time.
Uzun zamandır gördüğüm en güzel şey olduğunu.
One thing I learned a long time ago... Never let'em know what's really going on inside.
Uzun zaman önce öğrendiğim bir şey içeride ne olup bittiğini asla bilmelerine izin verme.
Time away is the right thing, Kelly.
En doğrusu biraz uzaklaşmak.
Me. Me and her have had this whole "will they, won't they" thing going on for some time now.
Onunla ben bütün bu yapacağız, yapmayacağız şeylerini bir süredir devam ettiriyoruz.
One thing at a time.
- Her şeyin bir zamanı var.
She was on call for Matilda 24 / 7, so she didn't have time for relationships... or for the one thing that she really wanted to do.
Matilda için 7 / 24 çalışıyordu.. ... bu yüzden bırakın ilişkiye ayıracak zamanı kendisinin çok istediği bir şeyi yapmaya bile vakti yoktu.
The thing is, I always heard you were one of the good guys who'd rather see justice done than waste everyone's time over overblown charges that are never gonna hold.
Senin hiçbir zaman kararlaştırılmayacak abartılmış suçlamalar için herkesin vaktini boşa harcatmaktansa adaletin sağlandığını görmek isteyen iyilerden biri olduğunu duymuştum oysa hep.
And by the time we get to Mexico, this thing is gonna be running on a whole different kind of gas.
Meksika'ya gittiğimiz zaman bambaşka bir gaz bombası haline gelecek.
Every time I've ever opened the door, the only thing I've gotten back from you is that disappointed, shitty look of yours.
Şu kapıyı her açtığımda yüzünüzde gördüğüm tek şey o üzgün, bozulmuş surat ifadeniz.
I mean, every time that we've ever stayed in a hotel, the first thing you pack is your pillow.
Otelde kalacağımız zamanlarda ilk yaptığım şey senin yastığını almak olurdu.
This thing was trapped a long time ago, before the Nemeton was cut down.
Bu şey uzun zaman önce, Nemeton daha kesilmeden önce hapsedilmiş.
I think it's time... for the chairman of the board to do his thing.
Bence artık yönetim kurulu başkanının yapması gereken bir şey var.
At that time, I thought that this kid was the real thing.
O zaman onun gerçekten yetenekli olduğunu fark ettim.
I'll admit that I did the right thing for a change, but I haven't, not to her especially, for a long time.
Bu kez doğru bir şey yaptığımı kabul ediyorum ama onun için uzun zamandır doğru bir şey yapmadım.
It's about always trying to do the right thing, no matter how challenging that might be at the time.
Bu konuda her zaman doğru olanı yapmaya çalışıyordun, ne kadar zor olursa olsun olabilirdi.
One thing at a time.
Tek seferde sadece bir şey yapabilirim.
Just hold on! Cool it! This whole thing was a surprise by the Baxter Box Company... and it has been planned for a long time, and it fooled even me.
Bu, Baxter Koli Ürünleri'nin uzun süreden beri planladığı bir sürprizdi ve beni bile kandırdı.
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
things will change 18
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things change 215
things will get better 22
things fall apart 17
things like 24
things to do 42
things will change 18