Time to go traducir turco
10,508 traducción paralela
Time to go celebrate.
Beni kurtardınız. Bunu kutlama zamanı.
Do I have time to go to the bathroom?
En azından tuvalete gitmeye zamanım var mı?
Time to go.
Gitme vaktidir.
Time to go.
- Gitme vakti.
Well, maybe it's time to go back.
Geri dönme vakti gelmiş olabilir.
Seems like a good time to go.
Sanırım gitmek için güzel bir an.
Four months later, it was time to go racing.
2011 İSPANYA GRAND PRIX'Sİ 18 YARIŞIN 2.'Sİ Dört ay sonra, yarış zamanı gelmişti.
It's time to go racing.
Yarışma zamanı.
Well, so do I, but don't you want to live with your wife and set the thermostat to whatever you want and have your body tell you when it's time to go to the bathroom, you know, not a schedule slipped underneath your door every morning?
Ama karınla yaşayıp termostadı istediğin dereceye ayarlamak ve banyo olma zamanını her zaman kapının altından atılan takvim yerine vücudunun ayarlamasını istemez miydin?
Ever since I stopped going to meetings, I've had time to go to the gym, do volunteer work, and spend more time at the office, which has led to a pay raise and a promotion.
Toplantılara gelmeyi bıraktıktan sonra spor salonuna gitmek için vaktim oldu gönüllü çalışmalar yaptım ofiste daha fazla zaman harcadım zam ve terfi alabilirim.
It is time to go.
Gitmemiz gerek.
I mean, we need extensive scans and... and time to go over an approach for both procedures.
Kapsamlı tarama yapmalıyız. İki işlem için de nasıl bir yaklaşımda bulunacağımızı anlamak için zaman gerek.
Time to go.
Gitme vakti.
Time to go make friends with the locals.
Yerel halkla arkadaş olma zamanı.
Well, then, it's time to go ask Kyle why he sold out his own kind.
Kyle'a neden kendi ırkını sattığını sorma vakti gelmiş.
Last time I missed a meeting with him, it took years to get back on the calendar, so you should go.
Geçen sefer onunla bir randevuyu kaçırdığımda Tekrar randevu defterinde yer almam yıllarını almıştı, o yüzde sen gitmelisin.
You know... time for me to go to the garage, but we can table this conversation for later.
Aslında... garaja dönme vaktim geldi ama bu konuşmaya sonra devam edebiliriz.
You can go over to Vince's and find out who his girlfriend is now, get some blow at the same time.
Vincelere gidip şimdiki kız arkadaşının kim olduğunu öğrenebilirsin. Aynı zamanda biraz darbede yiyebilirsin.
If you want a shot at being in the NFL or the FBI, I need you to go out and play really hard and have a great time for 60 minutes every day.
Eğer NFL'e ya da FBI'a girmek istiyorsanız sahaya çıkıp sıkı çalışın ve her gün 1 saat iyi vakit geçirin.
Mordecai and rigby, you need to go back in time to stop us from trying to make that time machine or all of time will be erased.
Mordecai and Rigby, geçmişe dönüp o zaman makinesini yapmaya çalışmamıza engel olmanız gerekiyor yoksa tüm zaman silinecek.
We finish Mr. Ross'time machine, then we can go back in time, and I can tell myself to get better grades.
Bay Ross'un zaman makinesini bitirip geçmişe gideriz ve kendime daha iyi notlar almamı söylerim.
I'll get accepted this time, and we can both go to college u.
Ben de kazanırım ve ikimiz de üniversiteye gidebiliriz!
If I hadn't changed the letter, you wouldn't have wanted to go back in time, and the timenado would never have been created.
Mektubu değiştirmeseydim geçmişe dönmek istemezdin ve Zaman Hortumu da yaratılmamış olurdu.
Maybe it's time to let her go.
Belki de artık onu unutmanın vakti gelmiştir.
You know, even though your mom is gonna look different, she's-she's gonna go back to being your mom in no time.
Annenin görünüşü değişik olsa bile en kısa sürede eskisi gibi annen olmaya devam edecek.
Now it's time for them to go.
Artık gitme zamanları geldi.
Everyone, it's time for us to go.
Millet, gitme zamanımız geldi.
It is time for you to go.
Gitme zamanınız geldi.
I think it's time for you to go.
Bence gitme vaktiniz geldi.
Dr. Tandon, I'm Ashwin Kumar I'm handling your case... What time did you go to sleep on the night of 15th March?
Dr. Tandon, Ben Ashwin Kumar Davaniza bakiyorum... 15 Mart gecesi yatmaya gittiginizde saat kacti?
Every time a new movie would come out, you'd go to the opening, and it was a gathering of the clan.
Her yeni film çıktığında izlemeye giderdik, bir klan toplantısı gibi olurdu.
There was this whole place where people would go to, this shrine, where it was so close to a major crazy city, San Francisco, yet at the same time you could get so far away.
Herkesin gittiği bir yer vardı, mabet gibi bir yerdi, çok büyük ve çılgın bir şehir olan San Francisco'ya yakındı, ama aynı zamanda çok uzağa da gidebilirdiniz.
I think you should go back to yours, as well. Time out.
Bence sen de eski işine dönmelisin.
You know what? Um, I think we're done here, and I think it's time for Hewitt and I to go on our honeymoon, so...
Sanırım burada işimiz bitti ve zannedersem Hewitt ile beraber balayına gitmemiz lazım.
Then Laura dies and you go to jail for a very long time.
O zaman Laura ölür sen de uzun bir hapsi boylarsın.
Ah... ♪ We are in a yoga class ♪ ♪ Now is the time to let your mind go blank ♪
Ah... â ª We are in a yoga class â ª â ª Now is the time to let your mind go blank â ª â ª And focus instead on how awesome â ª
Time to go.
Gitme zamanı.
I'm sorry to interrupt all of your days, but I think this would be a good time for me to go over Cloud 9's policy on inappropriate sexual behavior in the workplace. Oh...
Vaktinizi aldığım için kusura bakmayın ama bence Cloud 9'un iş yerinde uygunsuz cinsel davranışlar üzerine ilkesini tekrar anlatmam için çok uygun bir zaman.
♪ That you're the one I want to go through time with. ♪
# Ama harcayacak zamanımız olmazdı #
I need to go over her imaging one more time before I make the cut, so why don't I page you before I bring her into the O.R.?
Kesmeden önce bir kez daha tomografi çektireceğim. Ameliyathaneye giderken haber veririm tamam mı?
I don't have time to discuss. Let's go.
- Bunu tartışacak zamanım yok.
It's been great seeing you again, Dean, but it's time for me to go.
Seni yeniden görmek harikaydın Dean ama gitme zamanım geldi.
It's not time for you to go.
Gitmenin vakti değil.
Because I find if they don't go down to ladytown the first time, there should be no next time.
Bayan şehrini ziyaret etti mi? İlk seferinde aşağıya, bayan şehrine inmediyse ikinci sefer olmayacak demektir.
It's too risky to go after them one at a time.
Tek seferde peşlerine düşmek çok riskli.
Let's just go back to having a good time, okay?
Hadi eğlenmeye devam edelim olur mu?
A lot of the time, the docs have to go back in.
Çoğu kez doktorlar yeniden ameliyat etmek zorunda kalıyorlar.
Okay, time for me to go.
- Pekala, gitme vaktim geldi.
So I think it's time that I go and say hi to the world again.
Artık dışarı çıkıp dünyana tekrar merhaba demenin vakti geldi.
Yeah... that didn't seem to go so well the last time.
Geçen sefer işler iyi gitmemişti.
M-my mom left. It's just kinda... Hard to go, knowing that it's the last time.
Annem gitti ama bunun son kez olduğunu bildiğim için gitmek zor geliyor.
time to go home 94
time to go to work 26
time to go to bed 19
time to die 52
time to wake up 54
time to sleep 29
time to eat 55
time to leave 25
time to get to work 16
time to get up 91
time to go to work 26
time to go to bed 19
time to die 52
time to wake up 54
time to sleep 29
time to eat 55
time to leave 25
time to get to work 16
time to get up 91
time to move on 27
time to move 28
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
time to move 28
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820