To business traducir turco
17,307 traducción paralela
Let's get down to business.
İşe koyulalım hadi.
Look, if you want to ease your guilty conscience, that's your business, but he's still the same son of a bitch he was when you all wanted me to put him down.
Eğer vicdan azabını hafifletmek istiyorsan bu senin sorunun ama o hala benden durdurmamı istediğiniz aynı orospu çocuğu.
First order of business, I would like to revisit our discussion concerning the population crisis beyond the Conglomerate's borders.
Yapılacak ilk iş olarak Şirket'in sınırlarının ötesindeki nüfus krizini ele alan konuşmamızı tekrardan açmak istiyorum.
I'm in the business of "it needs to be higher," though.
"Daha yüksek olmalı" işindeyim.
Eliza, what Mom and I have to discuss is our business.
- Eliza, bu konu annenle benim aramdaki bir mesele.
Well, we're going to catch some flack if word gets out that I'm back in business with the White House.
Yeniden Beyaz Saray'la iş yaptığım yayılırsa basın başımızı ağrıtabilir.
The most pressing order of business is the joint IMF, American-Chinese debt relief package to the Russian Federation.
En acil gündem maddemiz IMF, Amerika ve Çin'in Rusya Federasyonu'na ortaklaşa sunduğu borç hafifletme paketi.
But one thing is certain, the death toll will continue to rise while the Circle of Brothers try to take control the drug business in Eastern Europe.
Devre eğilimi zaman mağdur daha olacak - Doğu Avrupa uyuşturucu pazarının gücünü korumak için.
We hope you know how valuable your business is to the Roxxon Corporation.
Umarız işinizin Roxxon Şirketi için ne kadar değerli olduğunu biliyorsunuzdur.
When Rip first recruited us, I made it my business to case every square inch of this tub in the event there was something worth stealing. There wasn't. Let's get out of here.
Rip bizi ilk yanına aldığında çalmaya değer bir şey olup olmadığına bakmak için burayı karış karış araştırdım ama çalmaya değecek bir şey yoktu.
Your private life is none of my business, but when it comes to Trixie... keep Lucifer out of it.
Özel hayatın beni zerre kadar ilgilendirmez ama mevzu Trixie olursa Lucifer'ı ondan uzak tut.
I've heard whispers of another dealer trying to take over Arietta's business.
Arietta'nın işini ele geçirmeye çalışan başka bir satıcı olduğunu duydum.
How Doyle took on "The Spider" name and killed Arietta to take over the business.
Doyle'un Örümcek ismini alışını ve işi ele geçirmek için Arietta'yı öldürüşünü.
Your private life is none of my business, but when it comes to Trixie... keep Lucifer out of it.
Ama mesele Trixie olunca Lucifer'ı uzak tut.
Well, I do have a business to run, Detective.
Benim de yürütecek bir işim var Dedektif.
This business is important to me.
Bu iş benim için önemli.
- I ain't getting into anything. Whatever Corrado Galasso wants to do with his business is his business.
- Hiçbir şeye girdiğim yok Corrado Galasso her ne iş yapıyorsa kendini ilgilendirir.
The business model for selling $ 5 tickets to a show is not exactly sound.
Bir şov için 5 $ bilet satmak için iş modeli Tam olarak ses değil.
I'm here to quit show business.
Ben şov dünyasını bırakmak için buradayım.
Hi, I'm here to quit show business as well.
Merhaba. Ben de işi bırakmak için buradayım.
And I do have other business to attend to today.
Bugün yapacak başka işlerim de var.
So as president, one of his first orders of business is to end the violence with the Indians once and for all.
Başkan olarak verdiği ilk emirlerden biri kızılderili vahşetine tek seferde ve temelli olarak son verilmesiydi.
You don't have a federal bureaucracy and law enforcement armed to protect business interests across state lines, and that is where private business comes in.
Federal bürokrasi ve eyaletler arası iş çıkarlarını korumak için kolluk kuvvetleri bulunmuyordu. O yüzden özel işletmeler devreye girdi.
The House had a monopoly on business, but then there was this newcomer who arrives in Lincoln with some money behind him and the desire to kind of take over and compete.
Ev işi tekelinde bulunduruyordu. Birden bu yeni adam ortaya çıkmıştı. Cebinde parasıyla, işi devralma ve rekabet etme arzusuyla Lincoln'e gelmişti.
His landholdings include Lincoln County, and Catron doesn't take kindly to the new competitor impeding on his business.
Lincoln kasabasında da arazileri vardı. Catron kendi işine girmeye çalışan yeni rakibi hiç hoş karşılamadı.
It's a writ of attachment, authorizes you to seize all the property of John Tunstall and his business partners.
Bu bir haciz emri. John Tunstall'ın ve iş ortaklarının mülklerine el koymak üzere yetkilendirildin.
Like Dodge City before it, Las Vegas, New Mexico, is a boomtown, meant to bring big business west.
Dodge City gibi New Mexico'daki Las Vegas da hızlı gelişen şehirlerdendi.
The nation and big business struggle to settle the western frontier.
Ulus ve büyük işletmeler batı sınırına yerleşmek için mücadele ediyorlardı.
Everybody's saying in order to transact business, we need to put clamps on all this lawlessness.
Herkes ülkenin doğusundan batısına iş yapmak için kanunsuzluğun sona erdirilmesi gerektiğini söylüyordu.
We can't have outlaws if we're gonna bring business to New Mexico.
İş alanlarını New Mexico'ya getirmek için kanun kaçaklarından kurtulmamız gerekiyordu.
Prominent businessman Thomas Catron knows in order for business to grow in the West, he needs to stop Billy the Kid once and for all.
Seçkin iş adamı Thomas Catron batıdaki işlerini büyütmek için Billy the Kid'i tamamen durdurmak zorunda olduğunu biliyordu.
I'm trying to run a business here.
Burada iş yapmaya çalışıyorum.
Uh, I asked you to write a review on Kenny Rogers Roasters, not an exposé on a local business.
Senden Kenny Rogers Kızartmaları hakkında inceleme yazmanı istedim bir yerel işletme üzerine teori değil.
I'm flying to Chicago to - - to try and bail out my business.
Şikago'yu uçup işimi kurtarmaya çalışmam gerek.
It's not just bad business that you need to be worried about.
Endişelenmen gereken sadece kötü giden işler değil.
And in the meantime, you and I have other important business to attend to.
Bu arada, ikimizin ilgilenmesi gereken diğer önemli bir iş var.
If it's all the same to you, I wish to get our business completed as soon as possible.
Sizin içinde uygunsa, bir an önce işimizi bitirelim istiyorum.
Business partner of the guy I was trying to get in the first place- - James St. Patrick.
Başından beri yakalamaya çalıştığım adamın iş ortağı... James St. Patrick.
Yeah, well, he had to handle some business, but he'll be home later.
Öyleydi ama halletmesi gereken işler vardı geç gelecek.
It's clear that today Lookinglass wants the world to know they mean business.
Lookinglass'ın bugün dünyaya amaçlarının iş olduğunu duyurmak istemeleri oldukça açıktır.
But here your primary purpose of business is a blood donor to Mary.
Ama işinin asıl amacı Mary'e kan donörlüğü yapman.
It's my business, Otto, and if you don't mind, I'd like to get back to it.
Bu benim işim Otto. Sakıncası yoksa işime geri dönmek istiyorum.
Came here to buy a car, but if this is your handshake, then I'm not sure we could do business.
Buraya araba almak için gelmiştim. Ama el sıkışın böyleyse iş yapabileceğimiz konusunda emin değilim.
I prefer to do business with the boss.
Patron ile iş yapmayı yeğlerim.
I'm not looking to step on your business in Seattle.
Seattle'daki işinize kazık sokma derdinde değilim.
We wanted to see your face so that you understand that you're in business with us now, too.
Hüsnü cemalini görmek istedik, böylece artık bizimle de iş yaptığının farkına varacaksın.
I know this business used to be Ray Carson's.
Bu işin Ray Carson'a ait olduğunu biliyorum.
Only a guy who'd killed thousands of people could think Judy Moncada would forget what he'd done to her husband Kiko and his business partner Fernando Galeano, the guys who were running his business while he was inside.
Ancak binlerce insanı öldürmüş bir adam Judy Moncada'nın o içerideyken işlerini yürüten kocası Kiko ve ortağı Fernando Galeano'ya yaptıklarını unutacağını düşünebilir.
My business is about to take off, so...
- Sanatım peynir ekmek gibi satacak ve...
- You're going to do wine business now?
- Bu saatte şarapla ne işin var?
But you need to make it clear that we mean business.
Ciddi olduğumuzu net olarak belirtmen gerek.