You mustn't traducir turco
2,741 traducción paralela
But you mustn't take of the cloth until you hear the sound
Ama sesi duyana kadar bez parçasını çıkarmaman gerekiyor.
You mustn't be afraid.
Korkmamalısın.
You mustn't kill.
Kimseyi öldürmemelisin.
Listen, what I'm about to tell you mustn't go any further.
Dinleyin, size söyleyeceklerimi kimse duymamalı.
You mustn't allow another to raise your baby.
- Başkası olamaz.
You mustn't chastise the good doctor, Caitlin.
İyi doktora kızma Caitlin.
You mustn't cry.
Ağlamamalısın.
You mustn't! Not in your condition!
Bu halde hareket edemezsin.
Komachi, you mustn't cry.
Komachi, ağlamamalısın.
You mustn't lose hope
Umudunu kaybetme.
You mustn't be alone tonight.
Bu gece yalnız kalmamalısın. - Hayır!
I mean you must do it sometime, mustn't you Miss?
Yani, bunu er ya da geç yapmalısınız öyle değil mi efendim?
You mustn't be so distressed.
Endişe edecek bir şey yok.
You mustn't.
Yapmamalısın.
You mustn't come here.
Buraya gelmemeliydin
You mustn't call me that here!
Beni burada o isimle çağırma..
Whatever happens, you mustn't blame yourself.
Ne olursa olsun kendinizi suçlamayın.
You mustn't feel guilty just because it's all your fault.
Senin yüzünden bunlar olduğu için kendini suçlu hissetmemelisin.
- No, you mustn't!
Hayır yapma!
I know something I mustn't tell you!
Sana söylememem gereken bir şey biliyorum!
You mustn't let your faith be overshadowed by guilt.
Suçun, inancının üzerine gölge düşürmesine izin vermemelisin.
Pam, you mustn't say that we- - You can't tell him we spoke.
Pam, ona söylememelisin... Konuştuğumuzu ona söyleyemezsin.
But you mustn't press him.
Fakat onu zorlamamalısın.
You mustn't despair.
Umudunu yitirmemelisin.
But you mustn't eat.
Ama yemek yememelisiniz.
Now, Charlie, you mustn't feel too disappointed...
Bak Charlie, hayal kırıklığına uğramamalısın.
Yah! You mustn't sneak up on me, Ugly... uh, Abby.
Beni böyle korkutma, çirkin...
You mustn't quit.
İstifa etmemelisin.
But, Rupert, you mustn't tell anyone about that.
Ama Rupert bundan kimseye sakın bahsetme. Hem de hiç kimseye.
You mustn't. Oh, no, no.
- Yo, yo.
- No! Piers, you mustn't go, please!
- Hayır, gidemezsin Piers!
You mustn't neglect it.
İhmal etmemelisin.
You mustn't be carrying a handkerchief? - Can't you see how upset he is, Sumi?
- sen onun ne kadar rahatsız olduğunu görmüyormusun, Sumi?
You mustn't believe it either!
sende o raporlara inanma!
Whatever you're doing is right. You mustn't regret it
ama sen doğruyu yapıyorsun biz ona kendi ayakları üstünde durmasını öğretiyoruz, lshu
- You mustn't.
- Yapamazsınız.
Oh, you mustn't be so formal.
Bu kadar resmi olmamalısınız.
You mustn't lose more blood.
Daha fazla kan kaybedemezsin.
You mustn't fear it.
Bundan korkmamalısın.
My dear fellow, you mustn't believe everything you're told.
Sevgili dostum, sana söylenen her şeye inanmamalısın.
You mustn't tell anyone.
Kimseye söylememelisin.
- You mustn't worry about details.
Detaylarla kafanı yormamalısın. Hayır.
But you mustn't get upset like that.
Ama bu şekilde sinirlenmemen gerekir.
You really mustn't get upset like that.
Gerçekten de bu şekilde sinirlenmemen gerek.
You mustn't waste a second.
Tek bir saniye bile sektirmemelisin.
You mustn't hurt me. You must treat me right.
Beni incitmemelisin.
You mustn't cry. If there's no point crying, there's no point living either! What's the point of life?
O ağlamaya değer, onun için yaşamaya değer.
Oh, God, you mustn't discuss her with me.
Tanrım, onu benimle konuşmamalısın.
Pil, you mustn't do this.
Pil, bunu yapmamalısın.
You mustn't fail yourself now.
Artık başarısızlığa uğramamalısın.
- You mustn't leave without me.
Bensiz gitmemelisin.
you mustn't worry 18
you mustn't do that 20
you mustn't say that 21
you mustn't blame yourself 24
mustn't we 23
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mustn't do that 20
you mustn't say that 21
you mustn't blame yourself 24
mustn't we 23
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you meant it 23
you must be tired 132
you missed me 68
you made your bed 27
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you meant it 23
you must be tired 132
you missed me 68
you made your bed 27