Başka bir şey yok traducir inglés
3,250 traducción paralela
Sadece adı var, başka bir şey yok.
Hmm. Just a name, nothing more.
Yapabileceğim başka bir şey yok.
There's nothing else I can do.
Ortada yetimhane falan yok Greg. Sahtece hazırlanmış bir fotoğraftan başka bir şey yok.
There is no orphanage, Greg, only a doctored photograph you've been passing off as real.
- Sanırım görmekten başka yapacak başka bir şey yok.
Well, I guess there's nothing left to do, then, but to do it.
Başka bir şey yok!
There is nothing else!
Vazgeç, kafamda bira ve kandan başka bir şey yok.
Abort, I've got nothing but blood and beer in my head.
Başka bir şey yok.
That'll be all.
Yok. İnan bana Robert, dünyada olmayı istediğim başka bir yer başka bir kişi veya yapmayı istediğim başka bir şey yok ama gitmek zorundayım.
Trust me, Robert, there is nowhere I would rather be, and nothing and no one I would rather be doing, but I've gotta go.
"Sizin için yapabileceğimiz başka bir şey yok."
"There's nothing else we can do for you."
- Ağaçtan başka bir şey yok.
Nothing but trees- - where are we?
Evet ama ağaçtan başka bir şey yok.
Yeah, it is, but it's all- - it's just trees.
Adolf Hitler'den başka bir şey yok. Bu böyle.
Only Adolf Hitler remains.
Söyleyecek başka bir şey yok.
There's nothing more to say.
İlk olay mahalline sizi götürecek elimden gelen başka bir şey yok.
I don't know. I can't get you any closer to the primary.
Başka bir şey yok mu?
There's nothing else?
Benim için burada yalan ve sırlardan başka bir şey yok.
There's nothing for me here but secrets and lies.
Şansına şu an yapacak başka bir şey yok.
Well, lucky for you, there's nothing else to do right now.
Yapabileceğiniz başka bir şey yok mu?
There's nothing else you can do about it?
- Yapacağım başka bir şey yok mu? - İyi akşamlar. Ben Nikki.
Good night.
- Başka bir şey yok.
I got nothin'.
Başka bir şey yok mu?
Nothing else to say'?
Traş olurken kendini kesen biri ve tahtakurusu ısıran iki kişi dışında başka bir şey yok elimde.
I've got nothing but a guy who cut himself shaving and two who have bed bug bites.
Biliyorum, yapacağın başka bir şey yok sanıyorsun ama var.
I know you don't think that you have a choice, but you do.
Orada ne-olduğunu-bildiğin şeylerden başka bir şey yok.
Nothing up there but a bunch of you-know-whats.
Donald Washington hakkında söyleyecek başka bir şey yok.
I have nothing more to say about Donald Washington.
Başka bir şey yok.
Nothing more.
Başka bir şey yok.
There's nothing else
Ha! Burada soğuk, karanlık ve boş bir ruhtan başka bir şey yok.
Nothing in here but a cold, dark, empty soul.
Avukat, kızın Alvarez'i pezevengi olarak teşhis etmesi gerektiğini biliyor. Yoksa onu tutmak için elinizde şartlı tahliye ihlâlinden başka bir şey yok.
His public defender knows you need the girl to I.D. Alvarez as her pimp, or you have nothing but the probation violation to hold him with.
Hayır, başka bir şey yok.
No, no, no, that's all.
0807 sayılarından başka bir şey yok.
They left nothing but the numbers, 0807.
- Başka bir şey yaptığım yok.
- I haven't got to do anything.
Başka kayıp bir şey yok.
Nothing else?
Sırf senin baban değilim diye, başka tür bir ilişkiye sahip olamayacağız diye bir şey yok.
I'm not your father doesn't mean that we can't have another kind of relationship.
Başka biri veya başka bir şey olmadığına... Emin misin? Yok hayır.
You sure there wasn't, uh, someone else or something?
Hava bombardımanından başka endişelenecek bir şey yok.
Nothing to worry about except air raids.
Tamam, peki, bunun sonu yok Başka bir şey deneyelim.
Okay, well, this is going nowhere, so, uh, let's try something different.
Günün 23 saati hücreye kapalı olduğunda otuz bir çekmek ve kitara çalmaktan başka yapacak pek bir şey yok.
Yeah, well, when you're locked in a prison cell 23 hours a day, there's not much else to do than masturbate and play ukulele.
İçinde yaşayan bir ruh olmadan Yok Edici kabuktan başka bir şey değildir.
For while the Destroyer is powered by a living soul... it is an empty shell with no one inside to harm.
Seni buldum, bu yüzden başka bir şey istemeye gerek yok.
I got you, so there is no need to ask for anything else
- Hafızadan başka değerli bir şey yok.
Nothing more valuable than memory.
Bu konuda başka yapabileceğin bir şey yok mu?
Don't you remember anything?
İki gündür kanepede oturup, aletini kurcalamaktan başka bir şey yaptığın yok.
You spent the last 48 hours on the couch, in your undies, playing with your doodle.
Senin için uygunsa, başka bir şey söylemene gerek yok.
Leave it at that, if that's okay.
Konuşmaktan başka bildiğin bir şey yok.
You're all talk.
Ross ve Hulkbuster onun tamamen yok edilmesinden başka bir şey istemiyor.
Ross and the Hulkbusters want nothing less than his total destruction.
- Başka bir şey yok.
He must've given you a number.
Esrar ya da başka bir şey kullanmak yok bir daha.
Pot and nothing else, ever, you understand me?
Hastalarla suçun bir alakası olduğunu gösteren güçlü bir delil yok, zarf atmaktan başka bir şey değil bu.
Absent a stronger link between your crime and these patients, this is merely a fishing expedition.
Erkek yoksa içmekten başka yapılacak bir şey yok burada.
Without a man there's nothing to do up here but drink.
Ve bazen karanlıkta orada olduğunu hayal ediyorum ama sonra bir bakıyorum ellerimde soğuk gecenin esintisinden başka şey yok
And sometimes in darkness I dream that you are there but wake holding nothing but the cold night air
başka bir şey yok mu 20
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka birini bul 21
başka bir isteğiniz var mı 22
başka bir gün 31
başka biri mi var 22
başka bir şey ister misiniz 24
başka birşey 59
başka biri 45
başka bir şey istemiyorum 16
başka bir şey bilmiyorum 23
başka birini bul 21