Bu kadar traducir inglés
204,311 traducción paralela
Ms. Keane, East Peck Liquor'un elinde bu kadar şampanya vardı.
Ms. Keane, this is all the champagne East Peck Liquor had.
Parayla bu kadar çirkin konuştuğumuza göre hesaba bir bakalım.
Talking of unseemly squabbles about money, let's have a little look at this bill.
Neden bu kadar büyütüyorsun?
Why are you making such a big deal out of it?
Badmintonun bu kadar rekabetçi olduğunu bilmiyorum.
Never realised that badminton was so competitive.
- Bu kadar mı?
- That's it?
Hayır, bu kadar süslenmenin sebebi erkek arkadaşımla yatman.
No. You came all tarted up to the pick-up circle because you are banging my boyfriend.
Dışarda bırakmaya içim el vermedi, bu kadar.
It just felt wrong leaving it outside, that's all.
Bu kadar.
That's it.
Hayatımda bu kadar sıkılmamıştım.
Uh.... I've never been so bored in my life.
Adam bana arabaları gönderirdi ben de işimi yapardım, gelip geri alırdı ; bu kadar.
The guy would send me cars, I'd do my thing, he'd take'em back- - that was it.
Bu kadar kısa sürede kazanıp o turnuvaya katılacak biri varsa o da Scorpion'dur.
If anybody can win their way into this tournament on such short notice, it's Scorpion.
Pekâlâ, bu kadar yeter.
All right, I've heard enough.
Neden bu kadar riski göze aldın?
Why did you, uh, risk all of this?
Beni bu kadar iyi tanıdığını mı düşünüyorsun sahiden? Haklı olmadığını kanıtlamak için bu sefil insanın... hayatını bağışlıyorum.
You really think you know me so well? Hmm? I'm going to spare this wretched person's life to prove she's wrong.
Onlar için bu olay bu kadar kolay mı yani?
_
Gözlerinin içine baktım ve neden bu kadar gergin olduğumla ilgili yalan söyledim.
I looked him right in the face and I lied... about why I was so tense.
- Bu kadar mı yani?
- That's all?
Matematikte bu kadar başarılı olduğunu bilmiyorduk.
We didn't know you were so good at math.
Bu kadar başarılı olmanın sebebi de bu olsa gerek.
Probably why you're so good at it.
Bu kadar güvenlik varsa bütün gün bekliyorlardır.
That much, it's gotta be around the clock.
Bu kadar mı, karşı gelmeyecek misin?
That's it, you're not gonna argue with me?
- Bu seni niye bu kadar rahatsız ediyor?
Why does this bother you so much? It just does.
- Bu kadar mı?
That's it?
Ama bu kadar değil.
But not this.
Bu kadar kötü olamaz.
Well, it can't be that bad.
Babam için elimden bu kadar mı geldi?
I said, "Is that all I have for my father?"
Birisi sınırlar olduğunu söylediğinde niye bu kadar sinirlendiğimi merak ediyordum ve... sebebi, yaklaşık 15 yıl önce tüm hayallerim nispeten kolayca gerçekleştiği için kendimi çok suçlu hissetmem sanırım.
I was wondering why I was getting so enraged when someone suggested there are limits, and, um, it is because I think I feel terribly guilty that all my dreams came true relatively easily about 15 years ago.
Bu kadar becerikli olduğun hiç aklıma gelmezdi.
I had no idea you were so good with your hands.
Neden bu kadar umrunda?
Why do you care so much?
Bu kadar mı yani?
That's... that's it?
Richard bu bayağılıkla bu kadar uğraşıyorsa, devam etsin. Yapmamışsındır canım.
If Richard wants to saddle himself with mediocrity... go for it.
- Bu kadar mıyız?
Are we all here?
Bekle. Bu ne kadar acil?
How pressing is this?
- Bu işin ücreti ne kadar?
What is the pay on this job?
Fakat bu gece yarısına kadar teslim olmak zorundasın.
But you have to self-surrender by midnight tonight.
Biz bu işi çözene kadar orada tutabilir misin ki?
Can't you hold it until we figure this out?
- Görünüşe göre bu durumlarda "dans" kelimesi isim olduğu kadar fiil olarak da kullanılıyor.
It seems at these things they use the word "dance" as a verb, as well as a noun.
Ama en çok ihtiyacım olduğu zamanlarda bana umut verdi... ki bu da onun kadar önemli.
But it did give me hope when I needed it most, and that was just as important.
Ama şimdiye kadar... ilk defa... bu benim için sorun değil.
But, for the first time in... well, forever... I'm okay with that.
Bu çocuklar hiçbir şey bilmiyor. Ailesi var, yiyemeyecekleri kadar yemekleri, bir sürü kıyafeti.
These kids have no idea- - family, more food than they can eat, all these clothes.
Ondan önceki hafta Cumartesi, Pazartesi, Perşembe. Bu hafta şimdiye kadar Salı ve Çarşamba gördüm yani düzenli bir vardiya değişimi yok gibi.
So far this week, it's been Tuesday and Wednesday... so no regular shifts that I see.
Anlaşılan bu böceğin larvası bulunmayacak kadar küçük.
Oh, the bug's larvae are apparently too small for detection.
- Bu kadar.
- That's all.
Bu günü ne kadar beklediğimi kelimelere dökemem Paige.
I can't tell you, Paige, how much I've been looking forward to this day.
Bu şeyi ne kadar sevdiğini biliyorum.
I know how much he loved this thing.
- Ekonomiktir,... ama bu tür çok kişinin yürüdüğü yerlerde,... beş yıldan da az sürede parçalandığını ve... o kadar dayandığını görürsün.
- It's economical, but with this kind of foot traffic, you're gonna see substantial smashing and matting in less than five years.
- Düşündümde bu belki Chip için uygun olabilir,... ama bedenini hatırlamıyorum, o kadar tuhaf bedeni var ki, onu aramalıyım.
- Well, I thought this might be nice for Chip, but I can't remember his size, he has such an odd shape, so I thought I'd give him a call.
Bu işlere ne kadar para yatırdın?
How much money did you put into the businesses?
Ondan ne kadar nefret ettiğinizi biliyorum. O yüzden Gavin'e, bu işe kalkışacaksak sizin gelemeyeceğinizi söyledim.
I know how much you hate him, which is exactly why I told Gavin if we were gonna do this thing, that you guys wouldn't be coming with.
Eşler arası interneti oluştururken karşılaştığımız sorun şu ki, Kaliteyi yüksektene kadar insanlar bu işe girişmek istemeyeceklerdir. kalite de hemen yükselmeyecektir, ta ki kalite de hemen yükselmeyecektir ta ki sisteme yeterince insanı dahil edene kadar.
So, in building this peer-to-peer Internet, the paradox that we're up against is that people won't want to participate until the quality is high, and the quality won't be high until, um... and the quality won't be high
Monica, bu arada benim davetiyem e - mail'lerimin arasında kaybolmuş olmalı neyse ki genç Jinathin beni yancısı olarak kabul edecek kadar kibardır.
FYI, Monica, my invite must have gotten lost in the e-mail, but young Jinathin was kind enough to add me as his plus-one.
bu kadar mı 472
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar basit mi 22
bu kadar yeter mi 31
bu kadar yeterli 43
bu kadarı çok fazla 17
bu kadar erken mi 37
bu kadar çabuk mu 71
bu kadar yeter 1511
bu kadar kolay 16
bu kadar basit 242
bu kadar basit mi 22
bu kadar yeter mi 31
bu kadar yeterli 43
bu kadarı çok fazla 17
bu kadar erken mi 37
bu kadar çabuk mu 71