English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Buy

Buy traducir inglés

50,217 traducción paralela
En azından geri almayı deneyeyim.
At least let me try to buy it back.
Kendilerini korumak için patent satın alıyorlar.
Buy up patents just to shelve them.
Kendi adıma, bana çıtır biftek alan tatlı kızlardan nefret ederim.
I mean, personally, I hate it when cute girls buy me crispy beef.
Zaman kazanmak zorundasın.
You have to buy some time.
- Kılıf filan da değil. Kiramı onunla ödeyip, yiyeceklerimi onunla alıyorum.
It's how I pay my rent, it's how I buy food.
Parasını kullanarak kuralları istediği gibi değiştirebileceğini düşünüyor.
He thinks that he can just buy his way around the rules.
Hatta benim adımı kullanmıştı.
My name, actually, to buy it.
Spence ile bulduklarımıza göre Tırmık sahte kimlikle bu çiftten şibari ipi almış.
So from what Spence and I dug up, Scratch used his fake identity to buy a shibari rope from this couple.
Adamım, bu arabalardan birini alabilmek için... penisinin ne kadar küçük olması gerekiyor?
Man, how small does your penis need to be to buy one of these cars?
Yani, bu mutlu evliliğe inanmasını istiyorsanız Cadılar Bayramı hikayenizden fazlasını oynamanız lazım.
So, if you want her to buy marital bliss, you need to fake more than just your Halloween history.
Cadılar Bayramı için, her şey bir milyoncudan bir poşet dolusu markasız şeker alır ve bir sepete koyup, evin tüm ışıklarını kapatırdı ve böylece... kimse evde olduğumuzu anlamazdı.
So, for Halloween, he'd buy a gross bag of no-name candy from the dollar store and leave it in a basket and turn off all the house lights, and so he'd... no one would think we were home.
Numarayı yemedi.
Uh, she didn't buy it.
Çocuk Esirgeme hızlı hareket etmeye karar verirse, bu bize zaman kazandırabilir.
Could buy us some time if DCFS decides to move fast.
- Sana bir içki alabilir miyim?
Can I buy you a drink?
Her şeyimi internetten bir adama sattım. 1500 dolara anlaştık.
Sold all my stuff to some guy online, he agreed to buy it, 1,500 bucks.
Sonra bir benzinliğe gidip yeni bir araba çalacağım daha sonra havalimanına gidip sahte kimliğimle uçak bileti alacağım. Seni de otoparkta öldürüp yine ortalardan kaybolacağım.
Then I'm gonna drive to a gas station where I'll steal a clean car and head for the airport, where I'll buy a ticket with my false ID, then kill you in the parking lot and disappear again.
İyi de neden kafandan vurulup arabanın çalınması riskini artıran bir araba alırsın ki?
So why would you buy a car which increases your chance of being shot in the head and your car being stolen?
Neden kimsenin çalmak istemeyeceği bir araba almıyorsunuz?
Why not buy a car that nobody would want to steal?
İyi de neden altınızdan çalınacak arabalar alıyorsunuz ki?
But why do you all buy cars that you're going to get carjacked in?
Kendin mi aldın?
Did you buy that for yourself?
İlerleyen günlerde bu arabanın daha ucuz bir versiyonunu alabileceksiniz AMG V8 motoruyla.
In the fullness of time, you'll be able to buy a cheaper version of this car with an AMG V8.
9 milyon Pound'la 2.800 m2'lik bir ev yapabilirsiniz.
ã9 million will buy you a 30.000-square-foot house,
... James'le ben ona bir veda hediyesi almaya gittik.
... James and I went off to buy a goodbye present for him.
- Biftek satın aldığınızda "buzdolabında saklayın" yazıyor.
- When you buy a steak, it says "keep refrigerated".
- Bak, eğer bir krampon alıyorsan onu bale ayakkabısı olarak da kullanmayı beklemezsin.
- Look, if you buy a football boot, you don't expect it to be usable as a ballet shoe, do you?
Eğer yeni bir şeyler almak istiyorsan, bu ikisine asla gösterme.
That's what you want to hear. If you ever buy a new item of clothing, never show it these two.
Eğer bir Alfa'yı tekrar satmak istiyorsan ağırlığını bilmelisin çünkü ikinci el araba alırken ağırlığını da bilmesin.
You need to know the weight of an Alfa for when you resell it, because you buy scrap cars by weight.
Her zaman içimizde, bu şeyin Avrupaya geleceğine dair bir korku olmuştu. Ama Hollanda'lılar buna da bir çözüm bulmuş. Çünkü bu dükkanlarda şişme insanlardan alabilirsiniz.
We've always been very worried in Europe that this idea is gonna come over here, but the Dutch have it covered, because in these motorist accessory shops, you can buy inflatable people.
Ayrıca büyük bir V8 motoru geri görüş kamerası, ısıtmalı koltukları ve yağmur sensörü olan bir arabanın 160.000 lira olması da garip.
It's also weird driving a car with a big V8, reversing camera, air-conditioned seats, rain-sensing wipers that you can buy for £ 37,000.
Çünkü eğer hızlı bir Ford'a... 130 - 150.000 lira harcamak istiyorsan..... bir Focus RS alırsın, çünkü burası için tasarlandı.
Because if you want to spend, what, £ 30,000 - £ 35,000 on a fast Ford, you'd buy a Focus RS, cos that was designed for here.
Hayır, İngiltere'de buna razı olursun çünkü bunu alamıyordun. Ama artık alabilirsin.
No, you'd settle for that in the UK because you couldn't buy this, but now you can.
Gerçekten, aynı paraya V8 motorlu bir Mustang alabilecekken kim bir Ford Focus alır ki?
Seriously, who is going to buy a Ford Focus when, for the same money, you could have a V8-engine Mustang?
Ancak şirket derin bir maddi sıkıntıdaydı bu nedenle Ford şirketi satın almayı önerdiğinde Enzo kabul etti.
However, the company was in deep financial difficulty, so when Ford offered to buy the entire business, Enzo agreed.
Her üçümüzün de bir Volkswagen Beetle alması gerektiğini söyledi. Bir plaj arabasına dönüştür. Ve sonra onunla birlikte rapor verin
he said all three of us must buy a Volkswagen Beetle, turn it into a beach buggy, and then report with it to a wild, rugged and extremely remote place...
Ve biz kamp dükkânında almayı unuttuğumuz öğelerden biri Bir huniydi.
And one of the items we'd forgotten to buy at the camping shop was a funnel.
Hayır, efendim, sevgilimi ev gösteriyordum beni affettiyse bir gün ona alacağım.
No, sir, I was just showing my girl the kind of house I'd buy her someday if she forgave me.
Tüm bunları sırf kendine alacak halin yoktu.
How'd you know? Obviously no one would buy all that for themselves.
Bu tost makinesini bugün almayacağım.
You know what, I'm not just gonna buy this toaster today.
Ben size yenisini alayım.
Let me buy you a new one.
Robbie onu çizgi roman almaya götürmemi istedi.
Robbie said he wanted me to take him to buy a comic book.
Trafik cezasına itiraz etmek için emniyete gittim. Böylece organik çarşaf alabilmek için 360 dolar cebimde kalacaktı.
I went to court to fight a traffic ticket so I could save $ 360 so we could buy an organic crib mattress.
İkinize de zaman kazandıracak.
It'll buy you both some time.
Para çantamdan para çıkarıp asitli alabilir miyim?
So I can buy a soda with money from my pocketbook?
Cidden, benim alacağım bir şey gibi görünüyorlar mı?
Seriously, do these look like something I'd buy?
Hiç gitmediğin eğlence koşuları tişörtlerini alıyorsun.
You buy T-shirts for those fun runs you never go on.
Sanırım kendi çikolatamı almalıyım.
I should probably buy my own chocolate.
Açıkçası bunu almak istememiştim.
Obviously, I didn't mean to buy these.
Yanılıyorsam, akşam yemeği benden...
If I'm wrong, I gotta buy dinner, so...
Bebeğim, bir gün sana dünyadaki, en iyi çamaşır makinesini alacağım.
Baby, one day, I'm gonna buy you the best washing machine in the world.
Onu patates almaya yolladım ekmeye değil.
I sent him to buy some potatoes, not grow them.
Yolda da bir kahve ısmarlarım.
I'll buy you a cup of coffee on the way.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]