English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Bın

Bın traducir inglés

127,927 traducción paralela
- Bırakın göreyim!
- Let me see!
- Bu ne? - Bırakın beni.
What's this?
Bırakın beni!
Get off me. Get off me!
Validem, bakımınız için birkaç tane talimat bıraktı.
My Lady-the-King's-Mother has left instructions for your care.
Lütfen ondan Teddy'yi bırakmasını iste.
Please ask him to let Teddy out.
Eğer sevgilerini kazanmak istiyorsan onu serbest bırakmalısın.
If you want their love then you should release him.
Ona serbest bırakmasını söyleyecek misin?
Will you ask him to free Teddy from the Tower?
- Bizi yalnız bırakın.
Leave us.
Arthur vaftiz edildikten sonra onu serbest bırakacağını mı söyledi?
The King said that he would free him, when Arthur has been christened?
Serbest bıraktığını görmek için elimden ne geliyorsa yapacağım.
And I will do everything I can to see that he does.
Onu serbest bırakacağını söylemiştin!
You said that you would release him.
Onu zindanda bırakamazsın.
You will not leave her in a dungeon.
Yüzüme karşı gülümsüyorlar ama arkamı döndüğümde bıçaklarını çekiyorlar.
They smile into my face and then behind me draw their knives.
Teddy hâlâ Kalede ve Henry onu bırakmayacağını söylüyor.
Teddy is still in the tower and Henry refuses to release him.
Hadi, bırakalım da onlar lanet sporlarını yapsınlar.
Come, let's leave them to their blood sports.
Bırak patlasın.
" Let it implode.
Uyuyakaldı ve adamları en değerli eşyalarını açarak onu okyanusun karşı kıyısına gönderen, yolculuğuna yıllar ekleyen ters yönde esen rüzgârları serbest bıraktılar.
He fell asleep. And his men cut open his prized possessions, unleashing the adverse winds that sent him back across the ocean, adding years to his journey. Spoiler alert.
Spoiler uyarısı. Bana bak zenci hemen kampüste dolaşmaya başlayıp sıkılmadık el, öpülmedik bebek bırakmayacaksın.
Look, nigga, you're gonna hit these ivy-lined streets, and you're gonna leave neither hand unshaken or baby unkissed.
Hemen çalınırlardı. Britanya'da açıkta bırakılan her şey, Bir partide fındık gibidir, sadece kendinize yardım edin.
Anything left in the open in Britain, it's like nuts at a party, you just help yourself.
Orada olduğu zaman bırakın!
You just release it when it's on there!
Resif serbest bırakın!
Release the reef!
Çok iyi, rüzgar fren bıcağını dayıyor.
They're so good, breeze is beating brake horsepower.
Bırakın dışarı atayım.
Let me just throw it out there.
Direksiyon az hızlarda parlak değil, Ama kıçını böyle takılıp bıraktığında...
The steering's not brilliant at low speeds, but when you've got the arse hanging out like that...
Bu araba ne tür araziyi kullandığını algılıyor, Ve daha sonra devreye girer Veya devre dışı bırakır Buna göre diferansiyeller.
This car senses what sort of terrain it's driving over, and then engages or disengages the differentials accordingly.
Neyse, bakın, eğer elimizden gelebilirse Sadece sersemlemeyi bir kenara bırak Bir an için
Anyway, look, if we can just put the bickering aside for one moment,
O'nu arkadaşımız olarak görmeyi bırakmalıyız Ryo Ishida'nın hafızasını yüklediğinden beri öyle olmayı bıraktı.
We've got to stop thinking of him as our friend. He stopped being that the moment he downloaded. Ryo Ishida's memories.
Başka seçenek bırakmadın.
You gave me no choice.
Ferrous'un bu konuda hiçbir şey yapmayacağını mı sanıyorsun? Ferrous hakkında bırak da ben endişeleneyim.
You think Ferrous is just gonna sit still for this? [chuckles] You let me worry about Ferrous.
O zaman ilerlemem için bıraktığınızı düşünün.
I think of it as leaving me to move forward.
Güncellemeyi burada bırak, uyanınca kararını verir.
- Just leave the upgrade. - He can decide when he wakes up.
Geri çekilin ve bırakın bilim adamlarım cihazı yeniden ayarlasınlar Zairon'a dönünce serbest kalacaksınız söz veriyorum.
So stand down and let my scientists finish recalibrating the drive. When we return to Zairon, you'll be released. You have my word.
Bana bir veda mesajıyla mekanını bıraktı.
Left me a good-bye message, his place.
Önümüzde iki farklı yol var ya inat edip, sizi yüzüstü bırakan şirket için savaşırsınız ya da uzlaşmaya varabilmem için konuşmama izin verirsiniz.
Now there's two ways this can go down. You can dig in your heels and... fight for a corporation that's abandoned you, or... you can let me in to talk, and help reach a settlement.
Bırakın da bunu ben düşüneyim.
You let me worry about that.
Bırakın.
Do it. Do it.
Beni arkanda bıraktığı düşünme o zaman ilerlemem için bıraktığını düşün.
Uh, don't think of it as leaving me behind then. Think of it as leaving me to move forward.
Şimdi, silahını bırak.
Now drop the weapon.
Kendini suçlamayı bırakmalısın.
You've have to stop blaming yourself.
Beni yalnız bırakın!
Leave me alone!
- Onu yalnız bırakın!
- Leave her alone!
Bırakın onu!
Get off of him!
Egemen Lordumuzun jürileri korkaklık suçlarını işlemiş olduğunuzu belirti. Düşüncesizce edilmiş laflar, tanık olarak kutsal görevlerinizi bırakmak.
The jurors of our sovereign lord present that you did commit certain crimes of cowardice, thoughtlessness, and abdication of your sacred duties as a Witness.
Acı çekmeye bıraktığın oğlun değil miyim?
Am I not the child you left to be persecuted?
Bırakın onu duyalım!
Let's hear it!
Paslı bıçağını kapan bütün avcılar peşinize düştü.
Every Stalker with a rusty blade is after you.
Ailene kavuşmadan önce ardında bir ceset silsilesi bırakacaksın.
You'll leave a trail of bodies before you make it back to your family.
Gidip bu pisliklerden kaç tanesi bıçaklarını bilemeye başlamış bakacağım.
I'm going to see how many of these assholes are sharpening their knives.
Seth, lütfen bırak da çocuklar çantanı taşısın.
- You got it, sir? Seth, please, let the caddie carry your bag.
Hayir, bence bu şifre başka bir yere yönlendiriyor ve benim için bırakıldığını sanmıyorum.
No, I think this clue leads someplace else, and I don't think it was left for me.
Suçunu yansıtacak yerler aramayı bırakmanın vakti geldi.
It's time you stopped looking for places to project your guilt.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]