English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ F ] / Farkettim

Farkettim traducir inglés

2,843 traducción paralela
Bankayı inceleyince, bir çok çıkış ve giriş olduğunu farkettim.
Because when I inspected it, I found too many entrances and exits.
Farkettim ki, istediğin biri gibi çıkmadım...
I know that I'm maybe not what you had in mind...
Bu akşam farkettim ki Ade için hala bir şeyler hissediyorum.
I realized tonight that I still feel something for Ade.
Bu arada... herkesi görmek için sabırsızlandığımı farkettim.
So, I-I find that I am looking forward to seeing everyone.
Ona vurmak istediğimi farkettim.
I find I would like to strike him.
Biliyor musun, bir şey daha farkettim aslında biz bu tıkırdayan operasyonu bir arada tutan yapışkan oluyoruz.
You know what else I've been realizing, too, is that we are actually the glue that holds the whole clattery operation together.
Sana sarılmak istediğimi farkettim.
I find I'd like to hug you.
Arabanızın arkasında tekne taşıma aparatı olduğunu farkettim.
I noticed you have a boat hitch on the back of your car.
Daha fazla araştırınca, ardarda oluşmuş başka bir şey de farkettim ki o da diğeriyle oldukça yakın.
Upon further investigation... I realized there is a second sequence that converges with the first.
Merkezden ayrılınca ışın kılıçlarını satmanın ne kadar yanlış olduğunu farkettim.
I realized once I left the precinct how wrong it was for me to sell those lightsabers.
- hala bir şansı olabileceğini farkettim.
- our plan might still have a chance.
bu arada, dişçinin kollarının bayağı kıllı olduğunu farkettim.
By the way, I noticed that dentist had hairy arms.
Dua etmenin saçmalıktan başka birşey olmadığı farkettim
Praying and performing veneration is a fool's charade.
O an deli gibi susadığımı farkettim ve konyak aramaya çıktım.
Though mellow and satisfying, it did parch me a bit, so I went in search of brandy.
Bunu bende farkettim.
I mean that too.
Bir süre sonra acı çektiğini farkettim.
I think he's been in pain for a while.
Açıklamak için, er geç ona mektup atacağımı farkettim.
- I figured that I would write her eventually Do you say,
- Farkettim ki, eğer bir ördek gibi yürürsen, ve bir ördek gibi vakvaklarsan, er ya da geç bir ördek gibi hissetmeye başlarsın.
- I'm acting like a duck. What? I figure, if you walk like a duck
Farkettim.
I've noticed.
Aslında sana sürpriz yapacaktım ama sonra piyesin ne kadar karanlık ve şiddetli olduğunu farkettim ve oradan ayrıldım.
I was actually gonna surprise you, But then I got so freaked out by how dark and violent it was, So I just left.
Evet, pek yemediğini farkettim, bu yüzden de hazırlayayım dedim. Ve hala duş almak için vaktin var.
And there's still time to take a shower.
Evet, bugünlerde kimseye birşey söylemediğini farkettim. Evet, dilimi yuttum. İşte.
Well, I've noticed yeah, well, I lost my voice.
Bakın, ne kadar şanslı olduğumu farkettim.
Look, I realized how lucky I am, okay?
Farkettim.
I couldn't help but notice.
Ama gerçek şu ki, taraf olmanın o kadar kolay olmadığını farkettim, çünkü.. sen de benim ailemsin.
But the thing is, I realized that taking sides isn't quite as simple as that, because... you see, you're my family, too.
Sen konuşmaya başlayınca acıktığımı farkettim.
Now you're talking. I'm starving.
Sigara içmenin beni sakinleştirdiğini farkettim.
I find that smoking makes me calm.
Sen hapiste tatildeyken Michael, Birşeyi farkettim.
When you were on vacation in prison, Michael, I realized something.
Ve... şimdi farkettim ki.. Benim amacım buydu! mm-hmm?
And... and now that I realize that that was my goal... mm-hmm?
Farkettim ki onların hepsi
I noticed that a lot of them
Çünkü bir şey farkettim.
Because I realized something.
Shaw herhangi şey söylemedi, farkettim.
I noticed you didn't mention any of that to Shaw.
Evet, farkettim.
Yeah, I noticed.
Farkettim.
I noticed.
Zaman kazanabileceğimi farkettim.
I figured I could buy time. Put a lot of trust to that follow-your-lead, Gibbs.
Dün buraya gelmeden önce sahne arkasında konuşmama çalışıyordum ve hiç fikir ayrılığı yaşanmadığını farkettim.
You know, before I came out here today I was backstage, I was working on my speech and I noticed that there were no collisions.
Ve şunu farkettim ki bu biçimlenmeyi takip ederken kimse kimsenin hayatına, ne yaptığına nereye gittiğine karışmıyordu.
And I realized that I was watching this pattern where everyone knew exactly what to do and where to be but without disrupting anyone else's flow.
Fakat sonrasında gerçekten ne yaptığımı farkettim.
But then I saw myself... What I was really doing.
Koşmaya başlayınca farkettim
Hashiridashite Kigatsuitanda
Hâlâ kase şeklinde ekmekler servis ettiğiniz farkettim.
I noticed that you're still serving things in bread bowls.
Bu kitaplarla farkettim... annemi hiç tanımıyormuşum.
I realized with these books... I did not know my mother.
Ama sonra farkettim ki bunun benimle bir alakası yok.
But then I realized this isn't about me.
Şunu farkettim ki dönen silindirler Einstein'ın denklemine göre kolay inşa edilebilir gözükse de çok gerçekçi değildi. çünkü onun sonsuz bir silindir olması gerekiyordu ve sonsuz bir silindir yapmak evreni inşa etmek kadar zordu, yani imkansızdı.
I realized that the rotating cylinder, although an easy-to-construct solution to the Einstein equations, was not very realistic because it had to be an infinite cylinder, and creating an infinite cylinder is as hard as creating a universe,
Geldiğimden beri birşeyi farkettim... IBana ne i, fade ettiğinden ve kim olduğumdan sürekli kaçtım.
And I realized, ever since I arrived I've been running away from who I am and what I'm meant to be.
Farkettim ki hala çok geç değil.
I realize... it's not too late.
Çok geçmeden, eşyaların çoğunun ürkütücü korkunç güçleri olduğunu farkettim. Bu vicdan azabıyla başedemedim ve... Ve teslim oldun.
And pretty soon, I discovered that many of these things had frightening, dangerous power and I couldn't live with the guilt, so I- - so you turned yourself in.
Ama konuştu ve bu sabahki davranışımın şık olmadığını farkettim.
But we talked, and... I realized that the way I acted this morning was unfair.
Ofise geldiğin anda seni farkettim
So rather than calling human resources on me, why don't you go back to the office and hash out the report that documents my heroics. - You're heroics?
Hala soyadını değiştirmediğini farkettim.
I noticed you hadn't changed your last name yet.
Ama sonra senin benim aradığım benim de senin aradığın olmadığını farkettim.
But then I realized, you're not what I wanted, Ted, and I'm not what you wanted.
- Evet, ben de farkettim.
- Yeah, I felt that too.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]