English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ F ] / Fazlasını

Fazlasını traducir inglés

17,344 traducción paralela
Böyle evlerden çok fazlasını yok ettim biliyorsun.
You know, I've destroyed so many of these houses.
O bunun için çalışıyorsa daha fazlasını gönderecektir.
If she's runnin'these things, she'll send more.
- Senden fazlasını bilmiyorum.
- I know as much as you do.
Dua etmekten fazlasını yapmak mı istiyorsun, o zaman Harvey Mike'ın beraat etmesini sağlasın sen de kaldır kıçını Harvard'a git ve Sheila'nın o duruşmaya çıkmamasını sağla.
You want to do something more than pray, Harvey gets Mike acquitted, then you get your ass back up to Harvard and you make sure Sheila doesn't show up to that trial.
Kendi götünü kurtarmak isteyen bir adamın ifadesinden daha fazla fazlasını ummuştum.
Because I was expecting something more than the testimony of a man who's saving his own ass, which gets me nothing.
Çok çok daha fazlasını yaptınız.
You did so much more than that.
Onunla konuşmaktan fazlasını yapıyorum Liz.
I do more than talk to him, Liz. I work for him.
Bebeğin elimizden gelenin fazlasını hak ediyor.
Your baby deserves more than we can provide.
Ama dayanmaktan fazlasını yaptı.
But she did more than hold up.
Sana olan borcumu ödemek sahip olduğumdan fazlasını gerektirir.
To pay... m-my debt to you would require more than I possess.
Ama sana fazlasını söyleyemem.
But I can't tell you more. Not yet.
Fazlasını bildiğini biliyorum.
It isn't like anyone's wearing a badge. I know you know more than you're saying.
Daha fazlasını...
More than that...
Hak ettiklerinden daha fazlasını onlara yaptın.
Well, you've done more for them than they deserve.
Senden istenilenden daha fazlasını yapma.
Don't work harder than you have to.
Çekici ev planı ve alanından fazlasını konuşuyormuşsunuz gibime geldi.
Looked like you were talking about a lot more than just curb appeal and square footage.
Hizmetten fazlasını yaptın, Marco.
You've done more than serve, Marco.
Anlarsın, elimizden geleni yapıyoruz ve büyüdükçe daha fazlasını yapmayı umuyoruz.
You know, we do what we can, and hope to do more as we grow.
Bazen insanlar olduklarından daha fazlasını açığa vururlar.
Sometimes, people reveal themselves as more than that.
Eğer annesini buraya getirebilirsek, belki daha fazlasını hatırlayabilir.
If we could get her here, maybe more memories would come back.
4 saat önce Ayrıca elbisenin fazlasını bir santim daraltmak zorunda kaldım.
Also I had to take in the waste half an inch. Who was she?
Aramaya ve daha fazlasını yapmamı istemeye devam etti. Penn İstasyonundan Grand Central'e tren rotalarını ve şehirdeki kameraların yerlerini keşfetmek gibi.
They kept calling and asking me to do more... gather information on train routes to Penn Station and Grand Central, scout CCTVs around the city.
Ailesi ise sevmiyor ve o bundan fazlasını hak ediyor.
And her parents don't, and Shelby deserves a hell of a lot better than that.
Gerekenden fazlasını yapıyorsun.
Yeah, you're doing more than you should.
Bence "amına koyulmaktan" daha fazlasını hak ediyor.
I think he's deserved a bit more than a "fuck you."
- İşte böyle fazlasını süpürün.
Remove the excess and there you are.
Daha fazlasının olabileceğine inanıyorum hanımefendi.
Lady, I believe there may be more!
Hayır, seninle fazlasını konuşamam.
No, I can't talk to you anymore.
Daha fazlasını yapman gerekiyordur belki.
Maybe you got to do more.
Hatta daha fazlasını yapacağım.
I'm gonna do more than that.
Senin için daha fazlasını yapabilirim.
I can be more for you.
Daha fazlasını söyletme bana.
Don't make me say any more.
Fazlasını değil.
Nothing more.
Üzgünüm, keşke daha fazlasını bilseydim.
I'm sorry, I wish I knew more.
Hayır, sana daha fazlasını teklif edebilirim.
No, I can offer you more.
Çok daha fazlasını.
Much, much more.
Sandığından fazlasını hatırlayabilirsin.
Well, you might remember more than you think.
# Dışarı attılar beni, fazlasını istediğim gün #
* And they tossed me out the day I asked for more *
Saklamaktan fazlasını yapmışsınız gibi duruyor.
Yeah, looks like you did a lot more than just store them.
Bir kızın yaşaması gerekenden çok daha fazlası.
More than any girl should have to.
Anlıyorum. Harvey Specter uzun zamandır patronunuzdu hatta belki de daha fazlası. Eğer öyleyse kanunu çiğnemek için Mike Ross ile işbirliği yaptığını bilmemenize imkan yok.
Harvey Specter was your boss for a long time... maybe even more than your boss... in which case, there's no chance in hell you didn't know that he was conspiring with Mike Ross to break the law.
Çünkü eğer o kadın duruşmaya hazırsa Louis'in kız arkadaşından gelen emailden çok daha fazlasına sahiptir.
Because if that woman is ready to go to trial, she's got a lot more than an e-mail from Louis'girlfriend.
Şu an baktığınız şey günümüz marketinde bulunmaz bir fırsattan çok daha fazlası.
What you are looking at is worth a hell of a lot more than gold in today's market.
Yakında, Aydınlık'ın yansımasından daha fazlası olacağız.
Soon we will be more than reflections of Light.
Pekala, İki hafta, ama bir yemekten fazlasına ihtiyacın olabilir.
All right, two weeks, and you might need more than one dinner.
4 yıl, şansını denemekten fazlası oluyor.
Forty years is more than a shot.
Sadie'nin sana verdiği payın hepsini harcadın ve daha fazlasına ihtiyacın vardı.
You burned through the money that Sadie gave you originally, so you needed more.
- Bu ihtiyar köpeği korkutmak için Almanya'nın savaş tehdidinden fazlası gerekiyor.
Huh.
Ama neden daha fazlası olmasın ki?
But why stop there?
- Siz klonlar parçaların birleşiminden çok daha fazlasısınız.
- In multiple generations. - You clones are so much more than the sum of your parts.
- Evet. Artık onların elinde olduğuna göre bir yükten fazlası değildir.
Now that she's in their hands she's nothing more than a liability.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]