Görüntü traducir inglés
5,584 traducción paralela
Ses ve Görüntü Departmanı.
El Audio Visual Department.
İsterseniz burada kötü bir görüntü vermeyelim
Let's avoid a nasty scene here.
Görüntü alıyorum.
I have a visual.
Ne zamandan kalan bir görüntü?
Well, when was... when was the picture from?
Görüntü falan yok.
Images of nothing!
Ne güzel bir görüntü!
What a nice view!
Bu ondan aldığımız son görüntü.
This is the last shot we have of him.
Bilmiyorum, bir görüntü, ya da, öyle bir şey. Yürü.
I don't know, it was like a vision or something, I don't know.
Görüntü hazır, beklemedeyiz.
Exfil on standby. Monitoring...
CCTV'den görüntü alıyoruz.
I've tapped into a CCTV feed...
Belgrad havaalanından görüntü eşleşmeleri alınıyor.
Biometric match from Belgrade Airport arrivals coming up.
Görüntü alsınlar ama röportaj istemiyorum.
Well, I said okay to pictures, knowing of you, it is too soon, too fragile.
Dehşet verici bir görüntü.
Oh, it is a terrifying scene!
Yarattığınız görüntü renkli değil.
The image you create is not of colour.
Görüntü biraz bulanık ama onun dışında iyiyim.
You're a little wavy, but I'm all right.
Görüntü gidene kadar benimle burada kalabilir misin?
Will you stay with me here, as long as it... as long as it holds?
Pekala, görüntü benim tarafımdan oluşturuluyor. Bazıları gerçek, bazıları hayalimden.
Well, remember, the render is generated by me... part fact, part imagination.
Diğer trenler gibi sadece içerde kamera var, bunu biliyorlardı. Başka görüntü var mı?
Can you pull up the video from the adjoining cars?
Eğer ünlülerin gizli kamera görüntüleriyle ilgileniyorsan ve paran varsa görmek isteyebileceğin birkaç görüntü var elimde.
So you're interested in hidden camera celebrity footage. If you've got the cash, I've got some hidden video I know you'll want to see.
232 Km karelik bir orman alanında kuş bakışı bir görüntü yakalamak neredeyse imkânsız görünüyor.
232 Km Forest are almost impossible to get a bird's eye view.
Biraz görüntü almak istiyorum oradan.
I just wanna get some footage up there.
Fakat ölüm sancıları içindeki Eta Carinae yine de çarpıcı bir görüntü oluşturacaktır.
But still, Eta Carinae in its death throes will put on quite a show.
" Senin ve benim için vakit ve 100 kararsızlık için vakit ve görüşmeyle çaydan önceki 100 görüntü ve düzeltme için vakit olacak.
"Time for you and time for me " And time yet for 100 indecisions " And for 100 visions and revisions
Aracın içinden görüntü al!
Get a shot inside the car.
- Televizyon için görüntü alıyorum.
- Uh, filming for TV.
- Görüntü alma hakkımı engelleyemezsiniz.
I'm fairly certain I'm allowed to film this.
Bakar mısınız, elimde bir görüntü var da.
- Excuse me, I have video footage.
Elimde satılık bir görüntü var.
I have some footage for sale.
Ayrıca görüntü kalitesi de berbat.
And the quality is for shit.
- Ama alabildiğin tek görüntü camın arkasından?
The only shot of the couple is through a window?
Görüntü yakalama teknikleri üzerine odaklanıyorum.
I'm focusing on framing.
Düzgün bir görüntü gözleri üzerine çekmekle kalmaz, uzun süre kendini seyrettirir.
A proper frame not only draws the eye into a picture but... keeps it there longer.
Sana görüntü satıyorum.
You're someone I sell to.
- Görüntü satmamakla tehdit ediyorsun.
- You're threatening to stop selling to me.
Eve girdiniz, baştan sona görüntü aldınız.
You went inside the house, you... filmed all through the house?
Elinizde araca veya adamlara ait görüntü var mı?
Do you have any film on the men or the car?
Bağımsız bir çalışandan parası ödenerek satın alınmış haber içerikli bir görüntü bu.
- It's news footage... bought and paid for from an independent contractor.
Bence Granada Hills'deki cinayetin işlendiği evde iki adamı da gördün. Arabayı da gördün. Ve görüntü alacak bir şeyler bulmak için hiçbir şey yapmadan bekledin.
I think you saw the two men in the murder house in Granada Hills... and you saw the car... and you sat on it.
Bunların dışında bilekliklerindeki uzaktan ölçüm aletleri. hiçbir şeyimiz yok... ses yok, görüntü yok, bilgisayar bağlantısı yok.
Other than the telemetry from their wristbands, we got nothing... no audio, no video, no computer link.
Askeri birlikteki bir muhabirden ham görüntü. - Neler oluyor?
It's raw footage from an embedded reporter.
Görüntü alamadık.
We didn't get a visual.
Erik, görüntü alıyor musun?
Erik, are you receiving the images?
- Babamın cenaze evinden birsürü görüntü ve eşya var da
A lot of landscapes and stuff from my dad's funeral home.
Görüntü ölçeklendirildi.
Image sized.
Böyle oluyor çünkü esrarengiz bir şekilde ses ve görüntü olarak Tom'a bire bir benziyorum. - Niye?
It just so happens I bear an uncanny resemblance, vocally and physically, to Tom.
Bu küçücük delikten içeriye çok az ışık girebiliyordu ancak bu, gözün hassas iç yüzeyinde belli belirsiz bir görüntü oluşması için yeterliydi.
Only a little light could enter the tiny hole, but it was enough to paint a dim image on the sensitive inner surface of the eye.
Daha büyük bir giriş, içeriye daha fazla ışık girmesini sağlayarak daha parlak bir görüntü sağlayabilirdi. Fakat odağı kayık olurdu.
A larger opening would have let in more light to make a brighter image but one that was out of focus.
Kaliforniya, görüntü net değil.
California, our view is compromised.
Mary'i köşeye sıkıştırdı - Aynı sokak dövüşleri gibi bir görüntü.
She has cornered Mary - Looks like she is in a street fight.
- Görüntü geldi mi?
Have you an image?
Gel görüntü al.
Get this shot.