Hayatımın aşkı traducir inglés
1,448 traducción paralela
Hayatımın aşkı, uzun, güçlü ve yakışıklı abimle evleniyordu.
The love of my life was marrying my taller, stronger, better looking brother.
Lokantaya zarar vermenizi önlemeye geldim. Sahibi, hayatımın aşkı.
I came here to stop you fellas from hurting this diner, which the love of my life just happens to own.
Hayatımın aşkı sensin.
The love of my life.
Ve üzülerek söylüyorum, hayatımın aşkı o.
And sadly, the love of my life.
Onu görür görmez hayatımın aşkı olduğunu anladım.
When I saw him, I immediately knew that he was the man of my life.
O, hayatımın aşkı.
She is the love of my life.
Hayatımın aşkı odaya teşrif etti.
Oh, God, the love of my life has just walked into the room.
Hayatımın aşkı.
You're the love of my life.
Karen hayatımın aşkıydı. Fakat ona bunu söylemeyi gururuma yedirememiştim.
Karen was the love of my life, yet I was too proud to tell her.
Hayatımın aşkı!
Love of my life!
Sen hayatımın aşkısın.
You're the one for me
Evlilik seremonisi öncesi, hayatımın aşkının mihraptan, benimle birlikte ayrılması esnası tuttuğum nefes yüzünden, ben bunları nereden bilebilirim?
I mean, what would I know about holding my breath before a congregation? Praying the love of my life wouldn't leave me at the altar.
- Will'in hayatımın aşkı olduğunu düşünüyordum.
- I thought he was the love of my life.
Hayatımın aşkıyla evlenirken giydiğim türünün tek örneği olan gelinliğin içinde bana bakın. "
Look at me in my one-of-a-kind wedding gown... -... marrying the love of my life. "
Carrie Bradshaw hayatımın aşkı benimle evlenir misin?
Carrie Bradshaw love of my life will you marry me?
Carlos Solis, benim hayatımın aşkıdır.
Carlos soils is the love of my life.
Hayatımın aşkı dışarıda ve başı belada mı?
The love of my life is out there in trouble?
Hayatımın aşkı şu an dışarıda ve tehlikede.
Now the love of my life is out there in trouble.
Yani, bu kadın benim hayatımın aşkı, Eric.
I mean, that woman is the love of my life, Eric.
Bu adam hayatımın aşkıydı. Eminim o şırfıntıyla da internette tanışmıştır.
This man was the love of my life.
Elbette, o hayatımın aşkı.
Sure, she's the love of my life.
Hayatımın aşkı onlar.
The love of my life.
Tabi ki bir gün hayatımın aşkı sen olacaksın.
Besides you, my baby one day.
Sen hayatımın aşkısın.
You're the love of my life.
O hayatımın aşkıydı.
He was the love of my life.
Sen benim... hayatımın aşkısın.
You are the... love of my life.
Odetta, benim hayatımın aşkıydı.
Odetta was the love of my life.
Larue, hayatımın aşkıydı.
Larue was the love of my life.
Geriye yaslandığın sürece özel hayatımla ilgili herşeyi sorabilirsin. Tamam mı?
I find you sit and continue to ask about myself real every thing you know!
Ama kaderin sözünün bittiği yerde... ... aşkımızın öyküsünü hayat yazmaya başlamıştı.
But life had just begun writing the tale of our love when destiny suddenly ran out of words.
Kathy, sorun ne, aşk hayatın mı?
Kathy, what's wrong, love?
Ve şimdi bunların hepsi bittiğine göre kendime hayatımın geri kalanını köle gibi çalışarak geçirmek isteyip istemediğimi sormalıyım.
And now that's all gonna be finished soon, I gotta ask myself... do I want to live the rest of my life in some working as a slave.
Hayatının aşkı mı?
The love of your life?
Hayatının aşkı olduğumu düşünüyor.
And she thinks I'm the love of her life.
Şunu söylemeleyim ki, hayatım boyunca birilerine şunu açıklama anından korkmuşumdur... Bilirsiniz işte, kendinizi uçakta ya da trende hoş birinin yanında otururken bulursunuz ve er ya da geç ne iş yaptığınızı sorarlar.
I have to say that for a lot of my life I rather dreaded the moment of having to explain to someone... you know, you find yourself sitting next to some nice person on a plane or a train and they ask you sooner or later what you do
O zamanlar, hayatımın nasıl şekilleneceğini sorsaydın böyle olacağını söylerdim.
You know, if you were to ask me back then how my life was gonna turn out I would have said like this.
Pop şarkılarının erdemine ters ama, aşk kapımızı çalıncaya kadar hayatımızı askıya almamız çok manasız.
Despite the wisdom of pop songs, there's no point in putting our lives on hold'til love comes along.
Hayatının aşkıyım.
I'm the love of her life.
Phyllis Lapin ve Bob Vance'in hayatını anlatacağım turun rehberi olacağım. Zamanımızdaki imkansız aşk hikayelerinden biri.
I am going to be your tour guide through the lives of Phyllis Lapin and Bob Vance, one of the great, seemingly impossible, love stories of our time.
Ben ise hayatının aşkıyım, unuttun mu?
I'm the love of your life, remember?
Hayır, benim bahsettiğim aşk, Bob hayatın aşkı hissetmeye, tatmaya, dokunmaya olan aşk.
No, the love I'm talking about Bob is the love of life, your life to feel, to taste, to touch, to be mortal.
- Hayatımın aşkını.
The love of my life.
Bu kadın son 2 senedir, benim hayatımın tek aşkı oldu.
This has... this has been the love of my life for the last two years.
Dinleyin... Aşkımı ispatlamam gereken tek kişi Elliot'dır. Ve hayatımın geri kalanında bunu yapmayı planlıyorum.
Look, the only person I have to prove my love to is Elliot, and I plan on doing that every day for the rest of my life.
Sanırım bana hayatımın en büyük kaybını sorduklarında, onlara burada yemek yedikten sonra alt bağırsaklarımı almak zorunda kaldıklarını söyleyeceğim.
I guess when they ask me what my greatest loss in life was, I'll say the two feet of lower intestine that had to be removed after I ate at this dump.
Beni sevdiğini ama hayatının aşkı olmadığımı söyledi.
He said he loved me and all, but he didn't think that I was the one.
Ve yardım istemekten hoşlanmadığını biliyorum ve yapmak istediğin son şey özel hayatımızla ilgili bir yabancıyla konuşmaktır ama...
And i know you don't like to ask for help, And i know the last thing you want to do Is talk to some stranger about our personal lives, but... yes.
Bob, hayatım boyunca yemin törenimde davetlilere, hep, buz sarayının etrafını sarmış hendekten votka servis edildiğini hayal etmişimdir. Ve bunu istemeye de hakkım olduğunu sanıyorum. Mommie Dearest filminin banyo sahnesindeki
Bob, all my life I have dreamt of having a wedding reception in which I would serve drinks from a vodka moat surrounding an enchanted castle rendered in ice, and I don't think that's too much to ask.
Düşündüm de son bir kaç sene boyunca, Brian gerçekten hayatımın büyük bir parçasıydı ve ben de yarın ondan beni damada vermesini isteyeceğim.
I've been thinking, and Brian's been a really big part of my life for the past few years... and... I'm gonna ask him to give me away tomorrow.
Fakat bir zamanlar hayalini kurduğum hayatın, aşkın ve güvenin, o gerçek hayalimi, asla unutmadım.
But the dream of life, of love, confidence,... this once real dream I have not forgotten.
Tamam ama romanını benim aşk hayatım üzerine kurma,
Well, don't base your novel on my romantic life,
aşkım 1229
aşkın 26
aşkım benim 19
aşkı 21
aşkımız 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
aşkın 26
aşkım benim 19
aşkı 21
aşkımız 17
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayatını 28
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34