English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ K ] / Kıp

Kıp traducir inglés

69,817 traducción paralela
Hatta bir Viking ve sonsuza kadar kıpır kıpır olacaktır.
A Viking, even. He will forever be restless.
Sadece doğu kapısının açıldığını öğrendiğimizde ortaya çıkıp saldıracağız.
We will show ourselves only when we know the east door has been opened.
Sen yukarı çıkıp odaya yerleş, ben de gidip çocukları bulayım, dediğine göre Sürüngen Odası'na saklanmışlar çünkü onları merdivende bıçakla kovalamışsın.
Well, why don't you go upstairs and get yourself settled? And I will go and find the children, who you say have... hidden themselves in the Reptile Room because you chased them up and down the staircase with a knife.
MURNAU SİNEMASI Dışarı çıkıp sinemaya gelmenin hoş olabileceğini düşündüm.
I just thought it might be nice to get out and see a movie.
Siz üst kata çıkıp Peru maceranıza hazırlanın.
You better go upstairs, children, and pack for your Peruvian adventure.
Kıpırdamayın! Ellerinizi başınıza koyun.
Put your hands on your head.
Bu bir magnum. Kurşun götünden çıkıp camı kırar.
This is a magnum and the bullet will go right through your guts and break the fucking window.
Eddy'nin işi bitince hemen şu kapıdan çıkıp gelecek.
Okay, when eddy's done. He's gonna come through that door right there.
Bana kalırsa, öne çıkıp liderlik etmem gerek...
I have to really step up to lead and...
- Kıpırdamayın.
- Don't move.
Daha çok genç bir kızken Hollywood semalarına bakıp, düşüncelere dalardım.
You know, when I was a girl, I used to look out into the Hollywood sky and think,
O yılları freni patlamış bir kamyon gibi yıkıp geçti.
She barreled through that decade like a freight train.
Çıkıp bir restorana mı gitsek?
Uh, get out of here and go to a restaurant?
Joan, ben de dışarı çıkıp kendime bir sürü velet alabilirim.
You know, Joan, I could've gone out and bought myself a passel of brats, too.
Ama o adaylıklar açıklandığında sen aday bile olmasan herkesin elini sıkıp yağ çekmeni istiyorum.
But when those nominations come out, I want you to be shaking hands and sucking cocks, even if you yourself are not nominated.
Kendini yaratıcılık açısından bastırılmış hissedince çıkıp gitmiş.
I think he felt creatively stifled here, so he just left.
Hatta hemen merdivenlerden çıkıp odama git ve hayatını mahvetmeden önce The Feminine Mystique kitabımı oku.
In fact, march yourself up those stairs to my bedroom and grab my copy of The Feminine Mystique, and read it before you ruin your life.
Evet ve çıkıp gideceğiz burdan.
Yeah, and get the hell out.
Oto-pilottan çıkıp uçağı dengelemen gerekiyor.
You need to disengage the autopilot and level the plane. Okay.
Kıpırdama.
Don't move.
Ve şimdi 34.000 polisin bulunduğu bir şehirde kayıplar Hükümetimiz bu adamları bir delik içine tıkıp haklarından mahrum ettiğinden dolayı hiçbiri bize yardımcı olamaz.
And now they're loose in a city with 34,000 cops, and none of them can help us'cause our government threw these guys in a hole and deprived them of their rights.
Kıpırdamayın.
Just hold still. Hold still.
Beni bulmadan şehirden çıkıp gitmem lazım.
I need to get across town without him finding me.
Kıpırdama!
Don't move!
Bana bir kurşun sıkıp beni öldürmeye çalıştığında bile... işine yarar mı bilmiyorum ama bunu yaparken neredeyse hiç zevk almıyorum.
Even though you put a bullet in me and tried to kill me, but for what it's worth, I take almost no pleasure in doing this.
Gerisi içeride postlarına kıvrılıp yatmış olsa gerek.
The rest will be huddled inside their furs.
Kayıp kızı da bulun.
Find the missing girl as well.
Kendimize bir kale alıp içinde yaşardık, Kont Olaf'la grubu giremesin diye etrafına muhafızlar yerleştirirdik.
Then we could buy a castle and live in it with armed guards patrolling outside to keep out Count Olaf and his troupe.
Dâhice bir fikir bulmak, ışık açıp kapamaya benzemez.
Having a brilliant idea isn't as easy as turning on a light.
- Açın şu kapıyı! Bir cam kırıp kasabaya kaçarız, oradan da trene bineriz.
We can smash a window and make our way into town and catch a train far away from here.
Bunu bilmek, Baudelaireların o sabah artık amcalarının da içindeki çeşit çeşit numunelerin arasına katıldığı, özenle dayayıp döşediği odasında yaşadıkları hissi değiştirmiyordu.
But that didn't change how the Baudelaires felt that morning in the room their uncle had filled so carefully with specimens, and in which he was now a sort of specimen himself.
Sonra çıkıp gitti.
And I was here and I told her Tomak was dead and she asked if she could see Eric and I said "Not a good time" and she just went up anyway.
Bunun gibi adamlar mutsuzluğun pençesinde kıvranıp durur.
You know what? Guys like that, that's just unhappiness eating'em up.
Pısırık biri olduğunu sanıyordum.
She always seemed like kind of a flake to me.
Tanrım! Bu akşam sapların önünde sokak sürtükleri gibi kıvırtıp kikirdiyordun.
Christ, tonight I see you posing and laughing in front of the grips like a streetwalker.
Çalışanlarından biri seni uzay battaniyenin içinde kıvranıp yatarken bulacak, hastaneye götürecek sonra seni o bipleyen, öten makinelere bağlayacaklar, canın yanacak.
One of your employees is gonna find you curled up in that space blanket, take you to the hospital, hook you up to those machines that beep and whir and... hurt.
İkimiz birlikte çok kez çalışıp anlaşmaya vardık daha önce.
You and I have wheeled and dealed together too many times.
Artık onlardan korkmadığımı gördüklerinde de kuyruklarını sıkıştırıp def oldular.
And when they saw that I had no fear of them, they ran like the cowards they are.
Tanık ifadenizi verirken tüm cep telefonlarını toplayıp dışarıda tutacağız.
We'll collect all cellphones and hold them for the duration of your testimony.
Üzerinde oynanmış evraklar ile müvekkilin benim savunmamdan hayal kırıklığı yaşayıp davayı eski avukatları Bayan Wexler'a bırakmasını sağlamak.
I believe it was his hope that the tainted documents would cause the client to become disillusioned with my representation and return to their previous attorney, Ms. wexler.
Arayıp ilk olarak sana avukatlığa kısa bir süre ara vereceğimi söylemek istedim. Sadece bir yıl.
I just wanted you to be the first to know, uh, that I'll be taking a brief sabbatical from the law, just one year.
Artık o doğal karizmanı toparlayıp patlatma zamanı geldi!
Wrap it all up in your natural charisma, and bam!
Azıcık parlatıp oyuna getirirsek...
We polish it up, run the coin game...
Bana partide çok kırıcı davranmıştın. Taklidimi yapıp insanları bana güldürmüştün.
You'd been so cruel to me at the party, imitating me, making people laugh at me.
- Başarısızlık için yanıp tutuşurlar.
They're always rooting for failure.
Bunca sene kızıma baktıktan sonra senin gibi bir mahlukun onu alıp gitmesine izin vermem.
"I ain't watched over my girl all these years to have some... to have some creature like you take her away."
Anna, kıpırdama.
- Anna, don't move.
Normalde koltuk kemer gösterimi ile başlarız ama Phil yelek kısmında çok iyi olduğundan doğrudan o kısma atlayıp prosedürü geçeceğiz.
Ordinarily we'd begin with a seat-belt demonstration, but Phil is so good with the vest, we're gonna go ahead and flip the script.
Ama doğruysa, o zaman... Eğer doğruysa çığlık atıp gülüp ağlayacağım. Fışkiyelerde dans edip ayda uluyacağım ve kutlayacağım.
But if it's true, then- - but if it's true, I'm going to scream and laugh and cry and dance in fountains and howl at the moon and celebrate.
Çünkü bunun hakkında konuşsaydık, muhtemelen buz delmecini elime alıp sana saplamakla son bulurdu.
'Cause if we did talk about it, I'd probably end up taking that ice pick and stabbing you with it.
Bu yaz biraz kıç tıpışladın mı?
Did you tap some cougar ass this summer?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]