English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ O ] / Olmayacak

Olmayacak traducir inglés

37,753 traducción paralela
Ki olmayacak çünkü öyle bir şey yok. Haydi ama.
Which they won't, because there's no such thing.
- Şu sızıntıları durduramazsa pek olmayacak.
Not if she doesn't stop those leaks.
20 saniyeden az süre içinde. Hiç kolay olmayacak.
In less than 20 seconds- - this ain't gonna be easy.
Eğer çarparsa, darbenin büyük kısmını aracın ön tarafı alacak. Ralph'a bir şey olmayacak.
If he hits it, the front of the car will take the bulk of the force- - he'll be okay.
Böyle bir şey olmayacak.
That's not going to happen.
Bu bir daha olmayacak.
That's not gonna happen again.
İşte bu yüzden, hayatının bundan sonrası asla eskisi gibi olmayacak.
And because of that, his life after today will never be the same.
Herkesi rehin almışlar. Merak etme ama, kimseye bir şey olmadı ve olmayacak. Biz de bundan emin olacağız.
And they're holding everybody hostage, but don't worry about it, because nobody's been hurt and nobody's gonna get hurt, you and I are gonna make sure of that.
Ücret aynı olmayacak.
The charge won't stick.
- Bak kişisel bir şey değil, ama kolay olmayacak.
- Look, it's nothing personal, but this is not going to be easy.
İşim bittiğinde sana lazım olmayacak rüyalar
Dreams you won't need when I'm through
Şimdi geri çekiliyoruz ve artık çarşı izni olmayacak
We are pulling out now and there will be no more reprieves
Tek ihanet ettiğimiz kişi o olmayacak
She's not the only one we'll have betrayed
Sahada olmayacak mıyım yani?
So I won't be in the field?
- Evet ama Constance gibi hassas bir hastanın etrafına zincir kurmak kolay olmayacak.
- Yeah, but it's not gonna be easy building a chain around a sensitized patient - like Constance.
Arkandan iş çevirmem yanlıştı ve bir daha olmayacak.
I was wrong to undermine your authority, and it won't happen again.
Yakında, bir süre yapmamız mümkün olmayacak.
Soon, we won't be able to for a while.
Bebeğimin büyükannesi olmayacak.
My baby will never have a grandma.
Taze yiyecekleri, arkadaşları ve balosu da olmayacak.
Or fresh food or friends or a prom.
Bir şey olmayacak.
_
Öyle bir şey olmayacak çünkü kendimi bir daha utandırmayacağım.
Well, that's not gonna happen'cause I'm not gonna embarrass myself again.
- Doğru an falan olmayacak.
There's not gonna be a right moment.
Tatlım, kira ödemeyi bıraktın mı hiçbiri gerçekten senin olmayacak.
Sweetie, once you stop paying rent, none of this is really yours.
İkincisi, Miracella artık sorun olmayacak. O yüzden köpeklerini geri çağır.
Number two, Miracella won't be a problem anymore, so call off your dogs.
O hippinin parmak arası terliklerle bizi gıcık etmesi mümkün olmayacak.
It'll be a cold day in hell before that hippie tees off in flip-flops.
Bunu sana söyledim, bu asla olmayacak bir şey!
I told you, that is never going to happen!
Söz veriyorum, gün sonunda grupta olmayacak.
By the end of the day, I promise you, he won't be.
Ama uçarak günde 100 kilometre yol kat edebiliyorlar o yüzden sürüyü bulmak kolay olmayacak.
But, once airborne, they can travel 60 miles a day, so finding a swarm won't be easy.
- Size bir şey olmayacak, tamam mı?
- You'll be okay, okay?
Bir daha olmayacak, tadını çıkar.
It'll never happen again, so enjoy it.
Kolay bir ameliyat olmayacak. Fakat plana harfiyen uyarsak başarabileceğimizi düşünüyoruz.
This surgery isn't going to be easy, but we think we can get to it if we follow a carefully planned route.
Burada bir beraberlik olmayacak.
There's no stalemate here.
Ajan Christopher istisna olmayacak.
Agent Christopher won't be the exception.
On yıl daha başkan olmayacak.
He won't be president for ten more years.
Tatlım, henüz hamile bile değilsin, bir süre bunların hiçbirine ihtiyacın olmayacak.
Sweetie, you're not even pregnant yet, you won't need any of this stuff for a while.
Bu romantik bir yemek olmayacak. İş yemeği olacak.
FYI, it's not a romantic dinner, it's business.
Peki, özür dilerim. Bu bir daha olmayacak!
All right, I'm sorry.
Aslında, bu gerekli olmayacak.
Actually, that won't be necessary.
Öyleyse, üzerine herhangi bir baskı olmayacak.
When it is, there won't be any prints on it.
Ne zaman, Üzerine herhangi bir baskı olmayacak.
When it is, there won't be any prints on it.
Valinin korkmuş köylülere karşı gelmesi mümkün olmayacak.
The village head also cannot help but deal with the scared witless villagers.
Annen orada olmayacak.
Your mom won't come.
İkinci bir şansınız olmayacak.
You won't get a second chance.
Sanırım sorular filmlerle ilgili olmayacak.
Okay, so I'm guessing this won't be movie trivia.
Neyse işte, bir şey olmayacak.
Well... nothing is going to happen.
Böyle olmayacak. Biz de gidelim.
No, it will come down here.
cunku kimse tipatip ayni sen ya da ben gibi olmadi ve olmayacak.
Because there is no one who has been or will ever be exactly the same as either you or me.
Yağmur yağdığından müşterimiz de olmayacak.
We won't have customers since it's raining.
Bu hayatında asla böyle bir şey olmayacak.
You'll never have one. Not in this lifetime.
Ahirette bir süre ağladıktan sonra dedim ki böyle olmayacak evladımı biraz daha ihmal edersem dünya pisliğin içinde boğulacak. Bu yüzden ahiretten seni almaya geldim. Seni de oraya götüreceğim.
To go and get you.
Böyle olmayacak.
This won't do.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]