English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ O ] / Onlar da

Onlar da traducir inglés

24,874 traducción paralela
Onlar da doğum günü partisindeydiler.
They were at the birthday party, too.
-... onlar da seni tutacak.
- and they're gonna hold you.
Şöyle diyeceğim : "Suçüstü!" Onlar da böyle diyecek : "Ne?"
I'll be all like, "Busted!" And they'll be like, "What? !"
Donahueların işi yoksa belki onlar da bize katılır.
And, hey, if the Donahues aren't busy, maybe they'll join us.
Onlar da aynı şeyi duymuş olmalı.
They probably heard what we heard.
Onlar da denklemin bir parçası.
They're generally part of the equation.
Geçmişte hiç yapılmadı ancak işler değişti ve seninle birlikte onlar da değişecek.
It's never been done in the past, but things change. And with you, they will change.
Onları yanımızda götüremeyiz.. .. eh, onlar da pikniğe gitmemize falan izin vermez.
We can't exactly take them with us and they're not about to let us go on a field trip.
Ajansa Emma'dan bahsettim onlar da dizi yayıncısına söylemiş, ben olanları engelleyemeden kendimi burada buldum.
I told my agent about Emma and she told the show's publicist, and before I could stop it, - here we are. - Oh, where?
Doris ve Melissa, Missy onlar da aynı yıl kaybolmuştu.
Doris and Melissa - - uh, Missy - - they disappeared that year, too.
Onlar da bizimle mi yoksa biraz dürtmemiz mi gerekecek?
They on board, or we need to do a little wing-twisting?
Bunu bitirebilecek her şeyi söyleyin ki böylece onlar da lanet çeki alabilsinler.
Give anything if it was to be over so I can collect the damn check already.
anladım. Ama onlar da işe yaramak istiyor.
But they want to be useful.
Onlar da sizi öldürdü.
They killed you.
Ihab bin Rashid'e teslim olması gerektiğini onun düşmanı olmak için Abuddin'e geri döndüğünü söyledi. Onlar da onu hayatta bıraktı.
Told Ihab bin Rashid he should surrender, that he was coming back to Abuddin to be his enemy, and those people let him live.
Evet, şey, çok can sıkıcı olmadı Sonuçta onlar da bir terör davasını kapatıp, başarıda Pay sahibi oldular, o yüzden...
Yeah, well, it didn't hurt that they were able to take credit for closing down a terrorism case, so...
Onlar da ölmüş olurdu, Bonnie.
They'd be dead too, Bonnie.
Eğer sen ölürsen onlar da ölür.
If you die, they die.
Ya da onları ciğerlerine ilk denemede ölümcül bir delme yapacak aleti yokmuş.
Or he didn't have the tools to fatally puncture the lung on the first try.
Washington'da sergilenenler onların benzeri olan dokümanlar.
Documents that look like them are displayed in D.C.
Onlar yukarıda bangır bangır patlatırken işimi yapamam ki.
I can't do my job with them blasting away up there.
Annemin tamir için çağırdığı adamlar daha da kötü etiler o da onları asliye mahkemesine verdi.
The guys my mother hired to fix it just made it worse, so, she took them to small claims court.
Onlar da öyle.
So are they.
Bu da onları potansiyel olarak hackerlara karşı savunmasız yapıyor.
That makes them potentially vulnerable to hackers.
Onları hatırlayacak insanlar da kalsın diye.
So there are others still left to remember them.
Onların da gitmesiyle, artık tek başımızayız.
With them both gone, we're working alone.
O yüzden Gece Yarısı Korucusu fan kulübüne ulaştım, ve onların da yardımıyla tüm serinin sonunu belirlemiş oldum.
So I reached out to the Midnight Ranger fan community, and, with their help, I managed to procure the comic's entire run.
O oyuncaklarla oynanması da onların kaderi.
And toys are meant to be played with.
Planlar, yedek planlar ve onların da yedek planlarını yaparsınız.
You make plans and backup plans and backup plans to your backup plans.
Ama bundan da öte, onların idam edilmelerini istemiyoruz. Böylece itiraf pazarlığı yapabiliriz. İçeride geçen süre için olan pazarlıklar, Alford anlaşmaları *.
But more than that, we don't want them to be executed, so we take plea deals, deals for time served, Alford pleas.
Aslında, onlar bir teklif yapmaktan bahsettiler ya da arazimizi satın almaktan.
Well, he did mention perhaps they were interested in making an offer or at least were considering our property for, um, purchase.
Onların gelmesiyle alakalı mı, ya da...?
About them coming, or...?
Kimseyi incitmez ya da onları hayal kırıklığına uğratmazdım ve kimse beni incitmez ya da bana yalan söylemezdi ve tüm bu dağınıklık temizlenmiş olurdu.
I wouldn't have hurt anyone or disappointed them and no one would have hurt me or lied to me and this whole mess would just be cleaned up.
O zaman neden diğer eşyalarla birlikte onları da kilitledi?
Then why did he have them locked up with the other things?
Onlar çok nadir, en azından Amerika'da.
They're rare, at least in America.
- Tabi onların da elinde olmayabilir.
- Or hit every garage sale. - On the chance that they might have it.
Anlaşmanın bir parçası da onlar.
They're a part of the deal.
İstesem bile onların yerine geçemezler.. .. ve istemiyorum da.
They couldn't do that if I wanted them to, and I don't want them to.
Ya da belki onları da sandalyeye bağlarsın.
Or maybe you tie them to a chair.
Damon ve Enzo'yu aramaya hala devam ediyoruz ve nerede olduklarını onları kimin ya da neyin kaçırdığını hala bilmiyoruz.
The search for Damon and Enzo goes on and on, and we're no closer to knowing where they are... or who, or what, took them.
Ordumun gücü geri geldiğinde yapacağımız tam olarak da bu. Ama ilk olarak onları öldürmek istiyorum.
I get it, General, and when my army is back to fighting strength, that's exactly what we'll do.
Onlar cennete gitti. Dünya'da her şey olmasını istediğim yerdeler.
They're in paradise now... and on Earth, things are exactly where I want them to be.
Bu da ne? Onlar Jack ve Megan.
That's Jack and Megan.
Bu da onların tam olarak beklediği şey.
And that's exactly what they're waiting for.
Bu da onların kazanması anlamına gelir.
Which means they win.
Onları baştan bezdiremezsen en iyi ihtimalle yenişemezsiniz. Bu da onların kazanması anlamına gelir.
Unless you overwhelm them from the start, you're gonna fight them to a draw at best, which means they win.
Biz ya da onlar yok olana kadar bizimle savaşacaklardır.
They will battle us until either we're destroyed, or they are.
Dahası imseye onları öldüren hapları vererek ve kendi aptal yargılarının hayatlarını tehlikeye atmalarına da izin vermem.
I don't give them pills that kill them and let their own stupid judgment put their lives in danger even more.
O zaman umalım da bu onların dikkatini dağıtsın.
Well, hopefully the afterglow will distract them.
Aileni de bu işe sokarsan onları da hedef yaptığını bil lütfen.
When you bring your family into this, you're putting them in danger too.
Onları arkamda bırakırsam da tehlikede olacaklar.
And if I leave them behind, then I'm abandoning them, which is just as bad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]