Sayın bayım traducir inglés
386 traducción paralela
Neden derseniz sayın bayım, siz mesela, benim yaşıma gelebilirsiniz, yengeç gibi gerisin geri yürüyebilirseniz.
For you yourself, sir, shall be old as I am - if, like a crab, you could go backward.
Sayın bayım, oyuncuların rahatı için gerekeni eksik etmeyin.
Good my lord, will you see the players well bestowed?
Evet, sayın bayım. Kral gelecek mi bu şaheseri görmeye?
How now, my lord, will the King hear this piece of work?
Sayın bayım, üniversitede sahneye çıktığınızı söylemiştiniz, değil mi?
My lord, you played once at the university, you say.
Sayın bayım!
My dear sir!
Biz de, sayın bayım, sizi tutmuyoruz. Serbestsiniz.
That's why we're not holding you.
Ama sayın bayım, bu tersine bir dünya olur.
That'd be topsy-turvy-dom.
Hayır, sayın bayım, ne düşünürseniz düşünün, insanlığı ilerletecek olanlar, en ustası olsa dahi, yankesiciler değil.
No! Whatever you may think pickpockets will never improve mankind.
Ama, sayın bayım, beni görmeye geldiğinizde odanızı aratmıştım.
Well, while you were with me your room was searched.
Domuz gibi, sayın bayım, hepsi domuz gibi yaşıyor.
Like swine, dear sir, they all live like swine.
Sayın bayım, geçmişinizi araştırdığınızı biliyorum
I know that you are trying to find out about your past.
Daha fazla mobilya var, sayın bayım.
But so much more fitting, honourable sir.
Bay Deeds, bu yazılara karşı yapacağınız bir savunma var mı?
Mr Deeds, have you anything to say in defence of these articles?
Sanırım Bay Sesemann'ın ne söyleyeceğini biz duyana kadar bekleseniz iyi olur.
I think you'd better wait until we hear... what Herr Sesemann has got to say.
Ne dersiniz bayım, Büyük Elma dansını öğrenmek ister misiniz?
What do you say, mister? Want to learn to do the Big Apple?
Doktor Meade, boynu kırılmış dediğinde Bay Rhett tüfeğini kaptığı gibi dışarı koştu ve zavallı midilliyi vurdu bir an için kendisini de vuracağını sandım.
When Dr. Meade say her neck broke... Mr. Rhett grabbed his gun and run out and shoot that poor pony. And for a minute, I think he gonna shoot hisself.
- "Sayın Thatcher." - Mektup Bay Kane'den. - Devam edin.
Go on. " Sorry, I'm not interested in gold mines...
Sayın Bay Edward Creighton'u sunarım.
Mr. Edward Creighton.
Dün gece sizin evde kalmanızı sağlayamadığımız için özür dilerim,... Ama Bayan Sutton'ın sınırlı sayıda misafir odası var. Sanıyorum ki odalardan biri de dün gece de Bay Kane'e tahsisi edildi.
I'm sorry we couldn't keep you at the house, but Mrs Sutton has a limited number of guest rooms, and I suppose Mr Kane was first in line.
Umarım beni konuk sevmez biri olarak görmezsiniz. Üzgünüm Bay Van Cleve, ama sizin gibi insanların ihtiyaçları burada karşılanmıyor.
I hope you will not consider me inhospitable if I say... sorry, Mr. Van Cleve, but we don't cater to your class of people here.
Söylememiştin ya bayım yine de gördüğümde sıradan bir polis olmadığını anlamıştım.
You didn't say that, mister... but I knew you wasn't no regular cop.
Bay Craig, size şu kadarını söyleyebilirim. Doktor inançsızlaştıkça, benim de size olan inancım artıyor. Teşekkür ederim.
Mr Craig, I can only say the more incredulous the doctor becomes the more I believe you.
Şu "Bay Forestier" in, Matmazel Garance'ı tanıdığını mı söylüyorsunuz?
You say this "Mr Forestier" knew Mademoiselle Garance?
Bay Stevenson'ın şimdi dediği gibi maalesef bilmiyoruz.
As Mr. Stevenson just said, we don't know, I'm sorry to say.
Ben derim ki bırakalım Bay Hiller havasını almaya devam etsin.
I say let Mr. Hiller keep his air conditioning.
Sevgili Bay Worthing, Bayan Cardew'in 35 yaşına kadar bekleyemeyeceğini net bir şekilde belirtmesi üzerine, ki bunun kendisinin sabırsız yapısını gösterdiğini söylemek zorundayım, size kararınızı yeniden düşünmeniz için yalvarıyorum.
My dear Mr. Worthing... as Miss Cardew states quite positively... that she cannot wait until she is thirty-five... a remark which I am bound to say... seems to me to show a somewhat impatient nature... I would beg you to reconsider your decision.
Üç dersen bayım, adamlarının 10'a kadar saydığını duyamazsın.
If you say three, you'll never hear the man count ten.
Aklınızdan geçenleri bizimle paylaşacak mısınız Bay Barrett?
Let's not say "never". Suppose you tell us what you have in mind Mr. Barrett?
Söylesene bay Kemp İşte ikisini birden yakaladın, Artık yardım istemeyi akıl edersin değil mi
Say, Mr. Kemp, now you've got two of them to handle, maybe you still have a mind to hire up help.
Eğer ihtiyaçlarını karşılarsan ve bu sayede de Bay Kusuda'ya yardım edersen, ondan tüm bunları unutmasını isteyeceğim... ve eskisi gibi sana iş vermeye devam edeceğim.
If you take care of his needs, and thus help Mr. Kusuda, I will ask him to forget all this and I shall continue to employ you, just as before. What do you say?
Bay Deveraux'nun bu ülkeye katkısına saygı duyuyorum sayın yargıç ama bu ona bu ülkenin kanunlarını çiğneme hakkı tanımaz.
I'm perfectly willing to concede Mr. Devereaux's contribution to his native state... but it is the contention of the prosecution that this does not give him the right... - to flout the laws of this state or... - Object.
Bayım, kalbimi yaraladınız.
It hurts me to hear you say that, mister.
Bak, şu Bay King'in sana avans verdiği iki dolar var ya... bırakalım da cebimizde paslansın mı?
Say, those two dollars that Mr. King advanced you. Are we gonna let'em get mildewed?
Bayım, geçimini silahşör olarak kazandığını söyleyebilirmisin?
Mister, wouldn't you say you made your living as a gunman?
Bay Bledsoe, talim sayısını yarından itibaren ikiye çıkarıyorum.
Mr Bledsoe, tell them I'm doubling the drills, starting tomorrow.
" Sayın Bay Hitchcock, ben 60 yaşındayım, 22 yaşında bir karım var.
" Dear Mr. Hitchcock, I am a man of 60 with a wife of 22.
Ben diyecektim ki... Bay Quill'in ondan hoşlanmadığım hissine kapılarak kırılmasını istemedim.
What I was going to say was that I didn't want to offend Mr. Quill by making him think I didn't like him.
Bay Wormold... ajanım olarak, sizin yaşantınız da pek güvenli sayılmaz.
Mr. Wormold, as my agent, your life is not very certain either.
Bayım biraz daha ileriden kazamaz mısınız?
Say, sir, why don't you dig a bit further on?
Artık dostlarıma " Bay Spilett'i tanır mısınız?
Now I shall be able to say to my friends, " Do you know Mr. Spilett?
Ne yapacağını söyleyecek durumda olmadığınızı hatırlatırım, Bay Farr.
I must remind you, Mr. Farr, that you're in no position to say what you'll do.
Neden aldın onu bayım?
Say, what you took it away for, mister?
Dediğimi yapacaksınız. Yoksa Bay Valdemar'ı olduğu gibi bırakır ve asla gitmesine izin vermem, anladın mı?
You will do as I say, or I will leave Mr. Valdemar exactly as he is and never, do you understand me, madam?
Sadece şunu söylemek istiyorum, bayım ben de sizin gibi, girip içinde uyumak daha kolayken bir anıtın önünde uyumayı hiç komik bulmuyorum.
I just want to say, sir... that like you, I don't find it funny to sleep on a tomb... when it's so easy to open it and sleep inside.
Umarım Bay McLintock, söylemek istediğim- - 900 gramlık kovboy şapkasını 2 metre yukarı atıyorsun.
I suppose so. Now, Mr McLintock, what I wanted to say... Two-pound Stetson with a six-inch brim, 53 feet in the air, it's gotta be a record.
Bay Franklin, saygılarını sunuyor yazayım mı?
May I say Mr. Franklin sends his regards?
Bunu söylemeye çekiniyorum ama maalesef haklısınız Bay Bedrich.
- I'm afraid to say, - that Mr. Bedrich is right.
Anlamalısınız Sayın Yargıç, o gün çok üzgündüm ve dürüst olmak gerekirse onu hiç fark etmedim özellikle de bayıldığım için, Sayın Yargıç.
You must understand, your honour, that I was very upset that day, and I honestly didn't notice him at all, especially since I fainted, your honour.
Jürinin sayın bay ve bayanları, suçunun farkında olan kötü niyetli bu adamım önceden planlayarak cinayet işlemesine yol açan ve bunu korkakça tekrar tekrar yapan olaylar dizisinden hepinizin artık haberi var. Hafifletici sebeplere dair bir kanıt yok.
And so ladies and gentlemen of the jury, you are now acquainted with the series of events, that led this man to commit murder with malice aforethought, in dastardly awareness of his crime, to reiterate, there is no evidence of extenuating circumstances,
Pardon, sen Bay Foley'i tanıdığını mı söyledin?
Pardon me, did you just say that you knew Mr. Foley?
O insanları tanıdığını söylemiyorsun, değil mi? Bay Arnold'ı tanır mısınız?
You don't mean to say you know those people?
bayım 4005
bayim 32
sayın 41
sayın hakim 274
sayın hâkim 72
sayın yargıç 1202
sayın savcı 26
sayın müdürüm 19
sayın başkan 665
sayın bayan 20
bayim 32
sayın 41
sayın hakim 274
sayın hâkim 72
sayın yargıç 1202
sayın savcı 26
sayın müdürüm 19
sayın başkan 665
sayın bayan 20