Yapılacak çok şey var traducir inglés
180 traducción paralela
Ofisten şimdi geldim, yapılacak çok şey var.
I've been at the office until now with plenty to do.
Yapılacak çok şey var ve vaktimiz kısıtlı.
There's so much to do and so little time to do it.
Hala yapılacak çok şey var. Önemli olan hayatta kalmak. Ne dediklerini duydun.
If staying alive was ever important.
- Yapılacak çok şey var. - Acele et Şef!
There's so much to do...
Hala yapılacak çok şey var.
There's still lots to do.
Daha yapılacak çok şey var ama heyecanlılar.
There's still a lot to do, but they're stirring.
Ortalıkta yapılacak çok şey var.
There's a lot to be done around this place.
Spoleto'da yapılacak çok şey var.
Nonsense. There are so many things to do and see in Spoleto.
Sabah olmadan yapılacak çok şey var, Sherman?
Sherman.
Yapılacak çok şey var.
There is much to be done.
Yapılacak çok şey var.
There is so much to do.
Bugün yapılacak çok şey var.
There's just too much to do today.
Daha yapılacak çok şey var, Bay Wilson ama, diyebilirim ki ölüm şeklinizin seçimi belki de hayatınızın en önemli kararı olacaktır.
There's so much else to be done, Mr. Wilson... but if I may say so... death selection may be the most important decision in your life.
Düğün için yapılacak çok şey var!
You've plenty to do do for your wedding!
Daha yapılacak çok şey var.
There's still so much to be done.
Ama geç oldu, yorgunum, ve yapılacak çok şey var.
But it's late, I'm tired, and there's so much left to do.
Yapılacak çok şey var ve biz gerçekten bütün bu harika reklamı, sönüp gitmeden, paraya çevirmeliyiz.
There is so much to do and we really should capitalize on all this wonderful publicity before it dies out.
Şehirde yapılacak çok şey var.
There's much to do in town as well.
Yapılacak çok şey var.
There's a lot of to be done.
Savaş yakında bitecek ve yapılacak çok şey var.
The war is going to be over soon, and we're going to have a lot of building to do.
- Ne yapacağım ben şimdi? - Basınla yapılacak çok şey var.
There's been hell to pay, what with the newspapers.
Turnuvada önce yapılacak çok şey var.
Lots of work to be done. Tournament just around corner.
Yapılacak çok şey var.
I have a lot to do.
Yapılacak çok şey var ve ben bunun bir parçası olmak istiyorum.
There is so much to be done and I want to be a part of it.
- Burada yapılacak çok şey var.
- There's a lot to be done here.
Burada daha yapılacak çok şey var.
There's still a lot to do around here.
Yapılacak çok şey var.
There's so much to do.
Ama burada yapılacak çok şey var.
But there's still so much to be done here.
Yapılacak çok şey var.
There's a lot to get done.
# Yapılacak çok şey var
More to do
Üzüntüyle anlıyorum. Yapılacak çok şey var, çok kısa zamanda.
Sadly, so must I. So much to do, so little time.
Yapılacak çok şey var.
There is much to do.
Yapılacak çok şey var gibi, bilir misin?
Just seems like a lot to do, you know?
Burada yapılacak çok şey var.
All right. And there's a lot to be done right here.
San Down Körfezi'nde yapılacak çok şey var. Kürekler çekilecek, gemi yola çıkacak ve bunun sonu olmayacak.
There's a great to-do in San Down Bay with rowing and sailing, and no end of sport for every water baby.
Yapılacak çok şey var!
There's so much to be done!
Yapılacak çok şey var Ve hepsi de eğlenceli Nehirde bir gezintiye Çıkmışsan
d Lots to be done and it's all of it fun d d When you're messing about on the river d
Ama daha yapılacak çok şey var
But there's still so much to do
Gördüğün gibi, Joe, burada yapılacak çok şey var.
As you see, Joe. Lots to do down here.
Biraz okuma yazma bilseydin, yapılacak o kadar çok güzel şey var ki.
Do you a lot of good if you did a little reading and writing.
Yapılacak o kadar çok şey var ki.
There is so much to be done.
Yapılacak pek çok şey var ve sen iyi değilsin.
There's so much to do, and you're not well.
Yapılacak çok şey var.
What time is it?
Yapılacak o kadar çok şey, faydalı olabileceğim o kadar çok ülke var ki.
I feel there's so many things to be done in the world... so many backward countries where I might be useful.
Bilirsin... düğün için yapılacak çok şey var... afedersin.
You know, such a lot to do about the wedding... excuse me
- Yapılacak çok fazla şey var..
There's just too much to be done around here.
Yapılacak bir çok şey var.
There's plenty of things to do.
Çok karışıklık var, bir o kadar da fırsat ve yapılacak şey.
There's utter chaos, many opportunities, and lots to do.
- Onu geciktirdim mi? Yani yapılacak çok şey var.
Did I set him back?
Yapılacak o kadar çok şey var ki.
We have so much work to do.
Yapılacak çok şey ve çok az zamanımız var. Ne diyorsunuz? Acele edin.
Hurry now, there's little time decide on what you will do!