Yürümek traducir inglés
2,879 traducción paralela
Sadece seninle Paris'te yürümek istiyorum.
I want to walk in Paris with you.
Cesaretimiz var yürümek için.
We have the courage, the will to go on
Odada yürümek yerine, tüm görüşmeleri masanızda oturarak yaparsanız, bunu halledebilirim.
Well, if you could conduct the entire interview from behind your desk... instead of walking about the office, I could correct that.
Yürümek istiyorum.
I want to take a walk.
Evet ya, biliyorum. Karın içinde debelenerek yürümek bir takım hayvanlar aramak kulağa nasıl da eğlenceli geliyor ama sanırım ben pas geçeceğim.
Oh, yeah, I know, trudging through the snow... looking for some animal sounds like so much fun, but I think I'll pass.
Bu, yürümek için son derece uzun bir yol.
That's an awfully long walk.
Yürümek ister misin oraya kadar?
You wanna? You wanna go for a walk?
Brick otobüsü kaçırırsa, okula yürümek zorunda.
If brick misses the bus, he has to walk to school.
Bu okul benimmiş gibi yürümek için burun estetiği ve deli gibi bir diyet yaptım.
I had to get a nose job and go on a crazy diet to walk around this school like I owned it.
Aman ya, yürümek zorunda mıyım?
Man, do I have to walk?
Mezarlıkta yürümek beni sakinleştiriyor olayları daha sağlıklı düşünebiliyorum.
A walk through the cemetery clears my mind, puts everything into perspective.
Yürümek istiyorsun heralde?
You want to walk?
"Gün Işığında Yürümek" i söyleyen oldu mu?
Anybody do "Walking on Sunshine" yet?
Yani... Yürümek.
You mean... walk.
Siz de yürümek ister misiniz?
Do you guys want to take a walk?
Sizin yolunuzdan yürümek istiyorum. "
I want to follow in your footsteps. "
Nasıl yapılıyordu, rastgele birileriyle yürümek,
What do you do, just, like, walk up to random people and go,
Evet. Yağmurda yürümek göl kenarında piknik yapmak, mum ışığında çıplak dans etmek...
Um... walks in the rain, picnics by the lake, dancing naked in candlelight.
Yürümek ister misin?
Do you wanna walk with me?
Ne zaman kendi kendime konuşmaya başlasam bunu 10 dakikalığına işi bırakıp yürümek için bir sinyal olarak kabul ederim.
You know, whenever I start talking to myself, I take it as a signal to walk away from whatever I'm working on for ten minutes.
Yürümek istiyorum.
I like the walk.
Podyumda hepinizle birlikte yürümek için can atıyorum.
I m dying to walk down this runway with everyone.
Tek yapması gereken normal bir şekilde yürümek
All she has to do is walk normally!
Düzgün yürümek zorunda değilsin.
You don't have to walk straight.
George elimden gelenin en iyisi yapsam da tek başına yürümek hiç eğlenceli değil.
But George... while I'm doing my best it's no fun walking alone.
Sence arabama 1 metrelik 12 yaşında biriyle yürümek kötü adamları korkutur mu?
You think walking to my car with a four-foot 12-year-old is really gonna spook away any bad guys?
Kendi yolunda yürümek istiyormuş gibi görünüyor.
Looks like she went out on her own.
Buraya kadar geldikten sonra yapmamız gereken tek şey servis tüneline yürümek olacak. Oradan da F terminaline geçeceğiz. Hepimiz iyi olacağız.
Once we're here, all we gotta do is walk the service tunnel and we'll make it to Terminal F. We'll be fine.
Koridorlara geri dönüp yürümek isteyen son kişiyim.
I'm the last person who wants to go walking through these halls again.
Sınırlara ne kadar yakın yürümek istediğine bağlı aslında.
Well, depends on how close to the edge you like to walk.
Clara, hazır sezon da yaklaşıyorken, benim de yeniden çalışmam gereken bazı hareketler olacak mesela dışarı çıkmak ve desteksiz yürümek gibi.
Clara, with, erm..... with the season so close, there are certain, er... skills I will need to re-master, such as, erm... .. going outside, and, erm... walking unsupported.
Yürümek zihnini mi boşaltıyor?
Jogging clears your mind?
Ama benim demek istediğim, annenin beraber yürümek için...
It's just, like, the truth. And, like, I guess, like what I want to say Is that, like, I think it's, like, pretty disrespectful
Tekerlekli sandalye mi istersin yoksa yürümek mi?
Want the wheelchair or are you okay to walk?
Ne istiyorsun o zaman? Ormanda yürümek mi?
You want to what- - Go walk in the woods?
Biz iyi bir planla yürümek istiyoruz ama sen...
We're trying to come up with a good plan and you...
Yorgundum, bitkindim ve yürümek istemedim.
I was tired, discouraged, and I didn't want to walk.
Bu parkta yürümek gibi.
It's a walk in the park.
Yürümek ister misin Amélie?
Would you like to walk on ahead, Amélie?
Bazı salaklar kokmuş terli ayaklarının altında bomba sokmaya çalışıyor ve ben bu yüzden her uçağa bindiğimde ayakkabılarımı çıkartıp milyonlarca yolcunun yürüdüğü yolda yürümek zorunda kalıyorum.
Yeah, a little. Some idiot tries to light a bomb with his stinking sweaty feet, and now I got to take my shoes off to walk through the foot rot of a million travelers every time I fly.
Seninle eve yürümek için bekledim, şapşal.
Waiting to walk you home, silly.
Peki o zaman son planımız Dover Virajı'na kadar yürümek mi?
So what's the plan then, walk the rest of the way to Dover's Bend?
Bir ya da iki mil daha yürümek zorundayız.
Let's walk another mile or two.
Yürümek mi istiyorsun?
Want to walk?
Ben, yürümek zorunda kaldım, hem de kilometrelerce.
Ben... I had to walk, yeah? For miles.
İnsanların arasında insan gibi yürümek.
- To walk as a man among men. - Ah.
Nick, sen ve ben beraber yürümek zorunda değiliz.
Nick, you and I don't need a catwalk.
Sabahları batı kapısının açılmasını isteyerek sınıfa gitmek için ekstra 2 blok daha yürümek... zorunda kalmazsınız.
You want them to open the west gate in the morning, so you don't have to walk an extra two blocks to get to class.
Ben, ürkütücü bir şekilde Bruce Jenner'a benzeyen Yorkie ile yürümek üzereyim.
Ben, I'm about to do a dance walk with a Yorkie who looks eerily like Bruce Jenner.
Yürümek ve herkes?
Walking and all huh?
Parklarda yürümek çok romantik olabiliyor.
Walking in parks can be very romantic.