English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Z ] / Zehirle

Zehirle traducir inglés

242 traducción paralela
Zehirle, boğ...
Poison him.
Neden Isobel'e şu zehirle ilgili soruları soruyordun?
Why were you asking Isobel those questions about the poison?
Yollarına göre : zehirle, ateşli silahlarla, boğularak, atlayarak.
Suicide, how committed? By poisons, by firearms, by drowning, by leaps.
Bu işi zehirle yapmayın.
Do it not with poison.
Doktor, bu miktarda zehirle ne kadar yaşayabilir?
Oh, Doctor, how long could the dog have lived with that amount of poison in him?
Bir kurban seç, zehirle ve onu bir otele gönder.
Pick a derelict, poison him then send him to a hotel.
Zehirle öldürülmüştü, değil mi?
It was killed by poison, wasn't it?
Bu zehirle dolusun.
You're filled with this poison.
Onu nefret ve zehirle doldurmayı bırak.
Stop filling him full of poison and hate.
Kutsal yağ yerine zehirle yağlansam da, daha kimse "Tanrı Kraliçeyi korusun!" diyemeden ölsem.
Anointed let me be with deadly venom... and die ere men can say God save the queen.
Her zamanki gibi. Yetersiz zehirle.
The usual way, insufficient poison.
Beni kavgalar, ayrılıklar, tabancalar, Sandomir ve zehirle bitecek her türlü korkunç maceraya atmaktan hiç çekinmiyorsun!
You think nothing of exposing me to all sorts of terrible adventures ending in quarrels, separations... -... pistol shots, Sandomirs and poison! - Gigi.
Zehirle dolu pek çok kadeh var!
Even though some cups contain poison!
Bu söz senin için zehirle eşanlamlı.
I thought that word was poison to you.
- Zehirle doluyum, ısırırsam ölürsün.
- I'm full of poison, if I bite I kill.
- İşte al, zehirle kendini.
- Here you are. Smoke yourself to death.
Hemen normal boyutumuza dönmeliyiz ama şu anda koruyucu hücreleri damarlarındaki zehirle mücadele ediyor.
Well it's urgent that we get her back to normal size, but, ah, at the moment her protective cells are too small to cope with the molecules of poison in her bloodstream.
Jiletle, zehirle...
Razor blades, poison...
Bazıları karnında bulundu bir çeşit zehirle birlikte.
Some was found in his stomach together with poison.
Zehirle mi?
By poison?
Yuttuğu az miktar zehirle... sadece hastalanmasına rağmen... bu olay, uzun zamandır unutulmuş olan birinin... devreye girmesine yol açtı.
Though she only made herself dangerously ill due to the very small amount which she swallowed this, nevertheless, caused an intervention from a certain quarter which was long overdue.
Dilim uyuştu. Ağzın zehirle doluyken dilinin derdine mi düştün?
Why worry about the tongue when your mouth is full of venom?
Ve zehirle dönüyor.
And he returns with poison.
Bu kadar zehirle panzehir üzerinde çalışmaya başlayabilirim.
With all this venom, I can really go to work on an antidote.
Zehirle savaşmak için zehir kullanmak, ha?
Use poison to fight poison, eh?
Toprak zehirle kaplandı.
The soil was filled with poisons.
Göz kapaklarını yiyip içini zehirle doldurdular.
Ate through his eyelids and pumped him full of poison.
Eli zehirle iyice paralize olmuş zaten nasıl lokantaya gidip... şov yapabilir ki?
His hand already exuded foul odour at daytime Didn't you see him walk across... the flower-covered floor?
Ama silah zehirle kaplanmış gibi!
But the poisonous blood covered over it
Zehirle.
Poison.
Zehirle ilgili birşey söylememiştim.
I said nothing about poison.
- Zehirle ne yapacaksın?
- What do you do with the poison?
Bu lanet kahveyi zehirle doldurdum!
I filled his fucking espresso with lye!
Senin sattığın zehirle aşırı dozdan öldü.
OD'd on tailor-made poison, Joey- - the stuff that you sell!
Onu da zehirle.
Drag him into it!
- Ya da zehirle öldürürse.
- Or poisoning, already now.
Size acayip gelmiyor mu, müfettiş, böyle ince hesaplanmış bir cinayet işleyen birinin, cebinde zehirle yakalanması?
It does not find snooper, Inspector, what this calculating murderer it was caught with poison in the pocket?
Zehirle mi?
Poison?
İnsanları şişedeki beyaz zehirle öldürüyorsun.
Killing your people with the white devils you put in that bottle.
Böyle öldürücü bir zehirle hiç karşılaşmamıştım.
This is the most virulent strain of poison I've ever come across.
Hangi zehirle karşı karşıya olduğumuzu öğrendikten sonra araştırdım ve bir panzehiri olduğunu öğrendim.
Once I knew which poison we were dealing with, I checked around and there is a counter-agent to the poison.
Bir tür zehirle.
Some kind of poison.
Zehri zehirle tedavi etmeyi hiç düşünmemiştim.
I would never have thought to treat poison with poison.
Usta ciğerlerini etkileyen bir zehirle etkilenmiş.
Master was poisoned with a drug that affected his lungs.
Sıcak kan zehirle savaşmak zorundaydı.
The hot blood was supposed to fight the poison.
Kendini zehirle.
Poison yourself.
Bağırsaklarını zehirle, yoksa ölmez.
Poison his insides, or it won't do no good.
İnsanları zombiye dönüştüren zehirle ilgileniyorum.
I am very, very interested in the poison that can turn people into zombies.
O halde önleyici bir saldırı yapmalıyız Kardasyalılara, bizi zehirle öldürürken oturup beklemeyeceğimizi gösteririz.
Then we have to make a preemptive strike. Send a message to the Cardassians that we won't sit still while they kill us with toxins.
Askeriyenin zehirle ilgili bulguları örtbas ettiğini.
That the military covered up the toxicological findings.
Hem de bu sefer zehirle?
Only this time with poison?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]