English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ç ] / Çok yakışıklıydı

Çok yakışıklıydı traducir inglés

203 traducción paralela
Kihachi gençliğinde çok yakışıklıydı.
Kihachi was so handsome when he was young.
- Gerçekten çok yakışıklıydı.
- Well, he certainly was very good-looking.
O da çok yakışıklıydı ve dans ettiğimizde...
And he was so handsome, and when we danced...
Çok yakışıklıydı.
He was very good-looking.
Çok yakışıklıydın!
You were so handsome!
Çok yakışıklıydın.
You were too handsome.
- Çok yakışıklıydı!
He was beautiful.
Çok yakışıklıydı ve kendisi de bunun farkındaydı.
Nice looking guy and he knew it.
Çok yakışıklıydı.
He was good-looking.
Çok yakışıklıydı.
He was so handsome.
Umut vadediyordu, çok yakışıklıydı.
He was the most promising. The most handsome.
Frank'le evlendiğimde o, çok yakışıklıydı.
When I married Frank, he was very handsome.
Geçen yaz birisi vardı, çok yakışıklıydı.
- There was one last summer... much too handsome.
Jack çok yakışıklıydı.
Jack was wild-looking.
O zamanlar çok yakışıklıydınız.
You know, you were very handsome.
Çok yakışıklıydı, çok erkekçeydi.
He was so handsome, so manly.
Başarılı bir oyuncu değildi ama çok yakışıklıydı.
He wasn't very good, but he was gorgeous.
Çok yakışıklıydın.
You were so handsome!
Çok yakışıklıydı.
He was handsome.
O zamanlar güzeldim. Ve o çok yakışıklıydı!
I was beautiful then, and he was so handsome!
Ama çok yakışıklıydın.
But so gorgeous.
Andy gerçekten çok yakışıklıydı, değil mi?
Gee, Andy was real good-looking, huh?
Çok yakışıklıydı.
It isn't even that he's so handsome.
Çok yakışıklıydı.
He was very handsome.
Futbolcuydu ve onu sahada koşarken izlerken... kalbimin duracağını sandım, çünkü çok yakışıklıydı!
He was a soccer player and I would watch him race down the field and I thought my heart would stop because he was so beautiful!
Aklım başımdan gitti.. .. çünkü bence çok yakışıklıydı.
So, yeah, it really scared the hell out of me... because I thought he was so fine.
Çok yakışıklıydı.
He was. Very handsome.
O zamanlar çok yakışıklıydın.
You were really handsome.
Çok yakışıklıydı, Bing Crosby.
Beaut he is, Bing Crosby.
Ve o... çok yakışıklıydı. Zenginliğin ve gençliğin verdiği bir kibiri vardı.
And he was... he was very handsome, with all the arrogance of wealth and youth.
Çok yakışıklıydı.
- He was beautiful.
"Çok yakışıklıydın."
You were gorgeous
Çok yakışıklıydı. Ama benim farkıma varmazdı bile.
He was so gorgeous He didn't even notice me
O çok yakışıklıydı.
He was quite a hunk
Bir tanesi çok yakışıklıydı.
One of them was a hunk
Çok yakışıklıydı.
- So cute in his little knickers.
Yahudi Scott Baio gibi göz çok yakışıklıydı.
He was so gorgeous like a Jewish Scott Baio
Doğrusu, biriyle yaşıyordum. Beni kapı dışarı etti ve herşeyimi aldı. Çok yakışıklıydı.
Truth is, I've been living with someone, and they've thrown me out and kept all my things, and I had such handsome things.
Çok yakışıklıydı ve benim gibi uzun boyluydu.
He was so good looking, and tall, like me.
Ah, çok yakışıklıydı.
He was so handsome.
Yunanlıydı ve çok yakışıklıydı.
He was Greek and good-Iooking.
Hatırladığım kadarıya biri çok yakışıklıydı.
I remember one of them was very handsome.
Çok yakışıklıydı.
And he was so handsome.
Hepsini düşündüm. Kafamda üç kişi vardı. Hepsi de çok yakışıklıydı.
All those I considered, there were three, were all more handsome.
Before Sunrise'da çok yakışıklıydı.
He looked so cute in Before Sunrise
Garson çok yakışıklıydı.
MY WAITER WAS DROP-DEAD GORGEOUS.
- Çok genç ve yakışıklıydı.
- He was young and handsome.
Çok da yakışıklıydım.
And I was looking good too.
Çok yakışıklı bir adamdı, bir Casanova'ydı, gerçekten.
He was a very handsome man, a Casanova, really.
Çok yakışıklı biriyle çıkıyordum. Varlıklıydı, ismi de Bob Thompson'dı.
You see, I used to go out with a very handsome young man, well-to-do, called Bob Thompson.
Bence onlar çok yakışıklıydı.
I liked those young men.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]