English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ Ç ] / Çığ

Çığ traducir inglés

81,129 traducción paralela
Ya parayı yollarsın ya da bu iş çığırından çıkar.
You can send the money, or we can escalate this thing.
Ama, burada gerçekten büyük, çığır açan buluşlar yaptı.
But, um, he's actually made great breakthroughs here.
Bazı ilerlemeler kaydettim, çığır açmadım.
I've made some advancements, not breakthroughs.
Önemli olan çığır açanlar.
These are the breakthroughs that matter now.
Bu zavallı hapishaneden ve bu küçük aptal kelepçelerden kurtulduğumda Supergirl'ü içinden dışına kızarttığımda sence pişerken çığlık atar mı?
Let's talk about when I get out of this pathetic prison and these silly little cuffs. When I fry Supergirl from the inside out. You think she'll scream as she cooks?
İşler çok çabuk çığırından çıkabilir.
Things could get out of hand very fast. Okay.
Çünkü bu kapıdan çıktığımda emin ol bir daha geri gelmem.
Because once I walk out that door, I promise you I'm not coming back.
- Hayır masum bir şekilde çıktığım gibi.
No, I mean when I came out smelling like a rose.
Çıktığında ben de oradaydım.
Hey, I was there when you came out.
Çünkü dışarı çıktığımda içeri girdiğimde olduğum insandan farklı biri olduğumu kurula anlatabilecek yeterlilikte senden başka kimsem yok.
Because you're the only one I know who's qualified to tell the board that I was a different man when I got out than when I went in.
Ama buraya sizlere hapisten bambaşka bir adam olarak çıktığını söylemeye geldim.
But I'm here to tell you, he went into prison one man, and he walked out another.
Sayın yargıç müvekkilimin kötü niyetle sözleşme yaptığını iddia ediyorlar.
Your honor, they're claiming that my client entered into a policy in bad faith.
Çünkü bir yılda seni isim ortağı yapacak olsalardı, ofisinden çıktığım anda bu işi hızlandırmaları için baskı yapardın.
Because if they were really gonna do it in a year, you would've leveraged them to move it up the second I left your office.
Aradığında ise, ona, sahtekar avukatı yer bezi yapmayı düşünürken kendini karşıma bir daha hiç çıkmamak için dua ederken bulduğunu anlatacaksın.
And when he does, you're gonna tell him the story of how you thought you were gonna wipe the floor with this fraudulent attorney, but instead you ended up praying that you never go up against him again.
Öğle yemeğine çıktığımızı Moira'ya söylemedim. Ve takıldığımızı.
I actually haven't even told Moira that we've been having lunch and hanging out.
Şehirde sorun çıktığını duydum.
I heard there was a bit of trouble in town.
Dışarı çıktığımız geceyi unutamıyorum.
I just can't stop thinking about when we went out.
Bu ayrılığın referans aramamı, kredi çekmemi, gider hesaplamamı gerektirecek kadar kalıcı olmayacağını ummuştum ama sorun değil.
I had hoped that this separation wouldn't be permanent enough that it would entail references and credit checks and outlaying security payments, but it'll be fine.
Michaela elde ettiğimiz bilgiler ışığında hakkında bazı durumlar ortaya çıktı.
So, Michaela, the following facts have come to light.
Enerji sektöründeki en güçlü şirketlerden birini sahtekarlıkla suçlayıp haklı çıktığım olmamıştı. Şimdi ödeşmiş olduk.
I've never called out the most powerful company in the energy sector as a fraud and been right, so we're even.
Buna inandığını biliyorum. Ama ben başka bir ders çıkartmayı seçtim.
I know you believe that, but I choose to take a different lesson.
Doğumhanede o kavun kafayı içinden çıkardığını hatırlamıyorum.
I don't remember her in the delivery room pushing that melon head out.
Asıl beyaz ayrıcalığın biraz öne çıkıyor.
You have anterior white privilege.
Tarifini Mısır'da öğrenmiştim, orada kısa süreliğine yılan oynatıcılığı yapmıştım da.
It's a recipe that I learned in Egypt, where I was briefly employed as a snake charmer.
Bu gözüm taze limondan çok iyi anlar ve daima en ekşi posanın, en sert kabuklardan çıktığını düşünmüşümdür.
I have an eye for ripeness, and I've always thought that the tangiest pulp comes from the toughest rinds.
Sana bir iyilik yapıp... kitabım çıktığında seni ilk sıraya koyarım.
Well, how about I give you an exclusive when my new book comes out and pull you into first?
Ama kapsülüm rotadan çıktı ve Dünya'ya vardığımda kuzenim çoktan büyümüş ve Superman olmuştu.
But my pod got knocked off-course and by the time I got here, my cousin had already grown up and become Superman.
Piyasaya yeni çıkan bir gıda takviyesi üzerinden klinik testler yapıyoruz.
Well, we're running a clinical trial on a new-to-market supplement.
Sahaya ilk defa çıktığımda benim korkmadığımı mı zannediyorsun?
You don't think I was afraid the first time I went out in the field?
Kalıcı bir bağlılığım yok.
I have no lingering attachment.
Yaptığımız işi seviyorum ama bazen bu gemiden çıkmak istiyorum.
I love what we do. I do. It's just sometimes I just wish I could get off this ship.
Zambesi'den Washington'a ilk taşındığımda her haftasonu kamp yapardım.
You know, when I first moved from Zambesi to D.C., I used go camping every weekend.
Komutan vericiyi takıyor ve alıcıyı takan askerlere elektro-telepatik sinyaller aracılığıyla emir gönderiyor.
The commander wears the transmitter, sending orders via an electro-telepathic signal to this receiver, worn by the soldier.
Lütfen bana onun Galahad'ın kılıcı olmadığını söyle.
Please tell me that's not Galahad's sword.
O T. Rex'e yaptığın şey günlerce aklımdan çıkmayacak.
That move you did with the T. rex? I'll be thinking about that for days.
Ortaya çıktığında ne zarar vereceğini kim bilir.
Who knows what havoc she will wreak when she resurfaces.
James'in çağrıldığını zannettiğini biliyorum, fakat bunun ne kadar çılgınca olduğunun farkına varman gerek, değil mi?
I know James thinks he has a calling, but you have to see how crazy this is, right?
Gelişme var mı ona bakmaya gidiyordum, fakat herhangi bir şey çıktığını sanmıyorum.
I was just going to get an update, but I don't think we've found anything yet.
- Maggie ve benim çıktığımızı bilmeni istedim.
- Um, well, I just wanted to let you know that Maggie and I are dating.
İkinizin çıktığını sanıyordum.
I thought you two were going out.
Önceden çıktığımızı demek istedin.
You mean, went out.
Sana kızgındım, çünkü Eve ile çıktığını sandım.
I was mad at you, because I thought you were dating Eve.
Past tense olarak "çıktığını" değil mi?
"Were", as in past tense.
- Benim hakkımda ciddiyken, başka biriyle çıktığına şaşırdım çünkü demek istediğim...
- Oh, not mad, surprised. - I'm surprised that... You'd just date someone else, when you were serious about me, because I mean if...
Kötü düşmanlar aniden ortaya çıktığında yardıma gelecek biri lazım.
Who can come to her aid when villains suddenly pop up.
Karıcığım.
Wife.
Evet işşizken rahatlığımın tadını çıkarıyorum.
Yes, well, I am fully embracing my funemployment.
Bir daha çıktığımızda yöntemlerimi hafifletirim.
I will temper my ways in our next outing.
Kötü adamları yakaladığıma ve herkesi güvenli bir şekilde dışarı çıkardığıma üzülmedin değil mi?
You're not upset that I caught the bad guys and got everyone out safely, are you?
Buradan çıktığımda, işini bitireceğim!
When I get out of here, I will end you!
Kara'nın National City'de yaşadığını biliyordum, ve sonra Supergirl'ün National City'de ortaya çıkması...
I knew Kara was living in National City, and then Supergirl showed up in National City...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]