Çığlık at traducir inglés
1,397 traducción paralela
Hep beraber, gülüp, çığlık atıp, birbirleriye oynayarak eğlenirler.
They were just all laughing, screaming and playing and cheering for each other.
Çığlık atın!
You know, just scream about it!
Geceleri nasıl da çığlık atardı.
How she used to scream at night.
Karınızda "oh Tanrım" diye çığlık atıp..
If you can get your wife to scream, " Oh, my God!
Kaslarım acı içinde çığlık atıyor.
My muscles are screaming in pain.
Neden çığlık atıyorsun?
Why are you screaming?
Uyanıyorsun ağlıyorsun. Çığlık atıyorsun.
You wake up, you cry, scream.
Elbette, kız çığlık atıyor...
Of course, she screams...
Çığlık at, sesini duymak istiyorum Sesini duymak istiyorum!
Scream, let me fucking hear it! let me fucking hear it!
Çılgına dönüyor, çığlık atıyorlar.
They're going crazy, screaming.
Bağırıyorlar, çığlık atıyorlar, sonra onları barakalarından çıkarıyorlar, bağırıyorlar, ağlıyorlar, gece gündüz...
The shouts, the screams... Then they drag people out of the barracks. The shouts, the screams, day and night...
Sen, çığlık atıyorsun.
You, screaming.
- Dayak yiyordu, çığlık atıyordu.
- Gets beaten, screaming.
Polisler kapıyı yumrukluyordu, Judy Dench de çığlık atıyordu...
The police arejust pounding on the door, and Judi Dench starts screaming...
- Veya çığlık atıyordu.
Or screaming.
Ne zaman bedenim bir adım atsa, beynim çığlık atıp kaçmak istiyordu.
Every time my body took a step, my mind screamed for it to stop and run the other way.
Çığlık atıyor sürekli.
He's a screamer.
Evet, o... o hepimizi dümdüz eden bir çeşit çığlık atıyor.
Yah, she... she's got some kind of scream that knocked us flat.
Elimi sık ve istiyorsan çığlık at.
Just press down on my hand and scream if you want.
Neden çığlık atıyorsun?
What are you screaming about?
Evet, ve ne zaman geleceğini bilirsiniz, çünkü öldürmeden önce çığlık atıyormuş.
Yeah. And you'll know when she's coming, because she screams before she kills.
O çocukların çığlık atışlarını duydum... ve tek de değildim.
I've heard those children screaming... and I'm not the only one.
Niçin hâlâ çığlık atıyorsun?
Why are you still screaming?
Ama biri çığlık atıyordu.
But someone was screaming.
Çok üzgünüm. Düşünmüştüm ki- - çığlık atıyordunuz.
I thought y-you... you screamed.
Ben içeri girdiğimde çığlık atıyoedu, Onu yuvarlayıp ateşi söndürmek istedim.
When I came in she was screaming, trying to stop, drop and roll.
Senin sinyalinle, sokağa fırlayıp çığlık atmaya başlayacaklar.
At your signal, they go in the street start a screaming match.
Çığlık atıyordum.
I was screaming.
Çığlık at.
Scream!
Leylek beni getirdiğinde, annem çığlık atmış
At that stork delivery, Mommy screamed
Çığlıklar duyuyorum, biri çığlık atıyor.
I hear screams, someone screams.
Çığlık at, küçük hanım!
Scream, Missy!
Kim çığlık atıyor?
Who's screaming?
İki yıl kadar önce, sınıfta bir kız aniden çığlık atıp bayılmış.
A girl in the class... suddenly screamed and fainted...
"Bu inanılmaz!" dedim kendi kendime öyle ki gülmekten çığlık atıyordum.
I thought it was so fantastic that I screamed with laughter.
Herkes çığlık atıyordu, Bay Bailey bağırıyordu.
Everybody was screaming.
Mağazanın ortasında çığlık atıp bağırdığını hatırlıyor.
He remembers screaming in the middle of the store.
Yarı çıplak halde acı içinde çığlık atıyor olacak.
She'll be half-naked and screaming in agony, she'll be no trouble.
Ve öğrenciler, öğretmenler hepsi dehşet içinde, çığlık atıyorlar.
And the students and the teachers, they were scared, they were screaming.
Çünkü biz onların icabına bakarken, hepsi Almanca çığlık atıyordu.
When we was seeing to'em, they was all screaming in squarehead.
Topraktan kopardığında brokoli de çığlık atıyor.
Even broccoli screams when you rip it from the ground.
Çığlık atın ve kaçın.
Scream and run.
Daha fazlası için atılan bir çığlık.
Cry forlorn.
Orada, yırtınan gitarıyla özgürlük için atılan umutsuz bir çığlık...
Yeah, one desperate cry for freedom Up there with that screaming guitar.
Uykunda çığlık atıyordun.
You were screaming in your sleep.
Her yanımızdan kar yağıyordu... hava, gökyüzü, yer, hepsi kar olmuştu... ve korkunç bir çığlık... beyaz.
Snow came at us from all sides ; the air, the sky, the ground, they all became the same, and horrible screaming... white,
Matthew çığlık atıyordu.
- Matthew was screaming.
Yıllar geçtikçe, sesler kurtulmak için atılan... çığlık korosuna dönüştü... ve Krallık Hastanesi'ni parçalıyor.
Over the years, they've become a choir of black voices... screaming for release... and tearing Kingdom Hospital apart.
Sunny, anlaşılmaz bir dizi çığlık şeklinde konuşulan yaştaydı.
Sunny was at an age when one mostly speaks in a series of unintelligible shrieks.
Çığlıka atıyormu, siz onun sıkı vücudunu kavrarken?
Does he scream as you are ripping his tender flesh?
Neden çığlık atıyorlar?
- What are they screaming?
ateş 1641
athena 34
atlanta 129
atlantis 50
attica 24
atticus 45
attila 28
atlantic city 103
atış 62
athos 38
athena 34
atlanta 129
atlantis 50
attica 24
atticus 45
attila 28
atlantic city 103
atış 62
athos 38
atladı 21
ateşli 35
atım 21
ateşim var 24
atina 92
atma 21
ateşi var 45
ateşin var mı 136
ateşkes 51
atilla 45
ateşli 35
atım 21
ateşim var 24
atina 92
atma 21
ateşi var 45
ateşin var mı 136
ateşkes 51
atilla 45
atlar 92
ateşle 61
ateş et 239
atlantik 52
ateş yok 22
ateş serbest 41
atıyor 16
ateş etmeyin 472
ateşiniz var mı 50
atın 43
ateşle 61
ateş et 239
atlantik 52
ateş yok 22
ateş serbest 41
atıyor 16
ateş etmeyin 472
ateşiniz var mı 50
atın 43