Alın onu traducir español
7,692 traducción paralela
Jennifer'ı bulmak için birkaç arkadaşımdan yardım alıyorum. Senin departmanın da onu arıyor, değil mi?
Uso a algunos de mis amigos para buscar a Jennifer tal como tú también usas a tu departamento...
Morga gelip onu alırsın.
Pasa por la morgue y recógela.
Bir kaç gün önce kaza yaptı..... ve bende onun feromonlarını alıyordum. Bir kaç gün önce kaza yaptı..... ve bende onun feromonlarını alıyordum. Ben de onu kokladım.
Ella choco cerca de aquí hace algunos días y he estado en nota con sus feromonas de chica.
Dinle, Clarence, onu hastaneye götürecekler ve orada bir otopsi olacak ve de bizimle paylaşmadığın herhangi bir şey, olan her şey....... bir kağıdın üzerinde yazacak.
Mira, Clarence, van a llevar su cuerpo al hospital... y habrá una autopsia... y va a revelar lo que sucedió, y lo que no quieres decir, va a estar escrito en un pedazo de papel.
Tam yumruklar konuşacakken kumarhanenin sahibi adamın iyiliği için onu dışarı attırdı.
Justo cuando estaban a punto de enzarzarse en una pelea, el supervisor de las mesas echó al haole por su propia seguridad.
Bir saniye, onu başkasının parasını çaldığı için mi öldürdüğümü söylüyorsunuz?
Esperen. ¿ Ahora están diciendo que maté al tipo porque estaba robando el dinero de otro? Exacto.
Yılan balığı diyorsun yani. Duncan Prince'ı tetiklemek için yarattığı kız, onu sınırların dışına itti? - Evet.
¿ Piensas que fue engañado, que él se inventó la novia para activar a Duncan Prince, para empujarle al límite?
Belki telefonu kaldırıp beni ararsın ben de onu sinemaya ya da yemeğe götürebilirim.
Quizá tomes el teléfono y me llames... y yo puedo... Yo puedo llevarlo a comer o al cine.
Köstebek itiraf etti. Silva'nın ismini temize çıkardı. Ve Howard'ın katilinin kim olduğunu söyledi ama onu kimse bulamıyor.
El topó confesó, limpió el nombre de Silva y delató al asesino de Howard, pero nadie logra encontrarle.
Applegate'ı alacaklar. Yolcu alındığı an araç onu varış noktası olan Morrison'daki kızının evine başarılı bir şekilde götürmek zorunda
Una vez que el pasajero ha sido recogido, el vehículo debe llevarla con éxito al punto de destino :
Siz ne yapmanız lazımsa onu yapın ama oraya personel göndermeden önce bana Percy Tate'in sizle iletişim kurmaya çalıştığına dair, sağlam bir kanıt lazım.
Bueno, ustedes chicos hagan lo que sea que vayan a hacer, Pero yo voy a necesitar información procesable de que Percy Tate está tratando de contactarlos antes de enviar al personal.
Olay yerine kendim gidiyorum ve emin ol onu güvende tutacağım.n.
Iré al lugar del evento para asegurarme de que ella está bajo protección.
3.kata kadar onu kovaladım pencerenin önüne gelince silahımı çıkartıp durmasını söyledim.
Acorralé al sospechoso en el rellano del tercer piso, le apunté con la pistola, y le ordené que no se moviera.
Onu mümkün olduğunca kısa sürede normale döndürmenin, yerine yerleştirmenin, günlük hayatına devam etmesini sağlamanın, işine döndürmenin faydalı olacağını düşünmüştüm.
Que volviera a la normalidad lo más pronto posible, que se instalara, que tuviera una rutina, que volviera al trabajo. Pensé que iba a ayudar.
Onu alırsan bir sonraki ok kızın kalbine girer.Seçim senin.
Toma eso, y la próxima flecha va a su corazón. Tú eliges.
Abby'nin hatırladığına göre onu yerleştiren adamın sakalı varmış.
El hombre al que Abby recuerda... metiéndola en su saco de dormir llevaba barba.
Kocasını etkisiz hale getirmek için onu nasıl bayılttınız?
Tenían que quitar de la circulación al marido. ¿ Cómo le drogaron?
Bu yüzden onu öldüren hayvanları bulduğunuzda, bir sebepten o hayvanları ölü ele geçirirseniz, beni arayın.
Así que, cuando encontréis al animal que lo mató, y si por cualquier razón ese animal no regresa vivo, me llaman.
Sosyal servis 8 ay boyunca onu kontrole gelmiş fikrini değiştirmeye çalışmışlar ve artık gebe olmadığını rapor etmişler.
Los servicios sociales la visitaron cerca de los ocho meses de embarazo trataron de convencerla de que cambiara de opinión e informaron que ya no tenía al niño.
Onu rahat bırakın!
¡ Dejad al joven en paz!
Birisinin pasta taşıdığını görürseniz, onu elinden alın.
¡ Si ven a alguien llevando un pastel de cumpleaños, se lo quitan!
Bunları da göz önüne alırsak, Paul yıllardır süregelen yozlaşmış ve yolsuzluk dolu federal bir anlaşmanın menfur skandalını ortaya çıkaracaktı ama milyon dolarlık menfaat için aç gözlü ihale sahibi inatla federal memeden sütü emmeye devam etmek için Paul'u parka toplantı bahanesiyle çekip onu susturmak için orada öldürdü.
Considera esto... Paul descubre un infame escándalo en un contrato federal, plagado de corrupción y artimañas financieras, pero... el codicioso contratista no se resigna a perder los millones que hay en juego, y atrae a Paul al parque donde lo matan para silenciarlo.
Biz virüsü Stone'un çaldığını ve bu yüzden Stone'un onu parkta öldürdüğünü düşünüyoruz.
Creemos que descubrió que Stone robó el virus... - Stone lo hizo ir al parque y lo mató.
Onu kimin öldürdüğü dünyanın umrunda değil.
Al mundo no le importa quién le mató.
Ve o da kanıt odasının dışında hiç imza atmamış, -... ki bu durum onu çok şüpheli yapıyordu. - Neden daha büyük bir araştırma...
Y nunca firmó al salir de la sala de evidencia, lo cual lo hizo ver muy sospechoso.
Bu adamı bulacağım ve bulunca da onu senin gammazladığını söyleyeceğim.
Encontraré al tipo y le diré que tú lo delataste.
Jacob'ın ölümüyle adli tıpçı ofisinin onu ilk okuduğu zaman dilimi arasında günlüğe erişimi olan kişiler kimdi?
¿ Quién tuvo acceso al diario... entre la muerte de Jacob... y cuando el forense lo vio por primera vez?
Hapisteyken tanrısını bulmuş olabilir ama hiçbir şey onu bilardodan alıkoyamazdı.
Puede que hubiera encontrado a Dios en prisión, pero... pero nada en la vida habría hecho a Jimmy abandonar esa partida.
Şiddet yanlılarını alıp politikasından ayırıyor kendine bir ordu kuruyor biz de onu yakalamaya çalışıyoruz.
Mantiene a los miembros violentos apartados de lo político, pero sí, está construyendo un ejército, - y queremos echarlo abajo.
O zaman bunu gösterin ona. Onu evinize alın.
Pues demuéstreselo, quédesela con ella.
Başta onu tanımadım, saçlarını siyaha boyamış ve..
Al principio no la reconocí, ahora tiene el pelo negro...
Berlin yaptıklarından sorumlu olacak ama ondan önce, onu bana kimin kışkırttığını öğrenmem gerek Dekabrist dedikleri bir adam.
Berlín responderá por sus acciones después de que obtenga el nombre del hombre que lo puso en mi contra, un hombre al que ellos llaman el Decembrista.
Sana kasanın şifresini güvenlik amacıyla verdim. - Onu alıp...
Te di la combinación de la caja fuerte por seguridad, no para que tú...
Onu alın, beni değil!
¡ Llévenselo, no a mí!
Holland'a tulumu giydirip çeke çeke balkona götürürsün. Onu fırlatacak kadar güç olması için jet motorlarını açarsın. Sonra da biraz itmen yeterli.
Le pones el traje a Holland, lo arrastras al balcón enciendes los motores para darle impulso para lanzarlo y luego solo necesitas un ligero empujón.
Protestanların haklarını korursa, halkın da onu savunacağını Kral'a gösterin.
Enseñadle al rey que si se alza por los derechos de los protestantes, hay nobles que le apoyarán.
Ayrıca onu oda servisinden de hatırlarsın belki.
Puede que te recuerde al camarero del servicio de habitaciones al que te hice dar tan generosa propina.
Henry White'ın resmiyle birlikte, ama onu tanımadığını söylemiştin değil mi?
Junto con al de Henry White, pero dice que no le conoce, ¿ verdad?
Yaşlı adamı istiyor Hannah, sakın onu bulmasına yardımcı olma.
Quieres al anciano. Hannah, Por qué no me ayudas a encontrarlo.
Kasamda on bin dolarım var, onu alın ve kimseyi öldürmeyin tamam mı?
Tengo diez mil en la caja fuerte solo tómalos y no mates a nadie, ¿ está bien?
Obito'dan Bijuu'ları bile çıkartıp onu zayıflatma zahmetinden kurtardın beni.
Al quitarle a Obito los Bijuus... habéis eliminado a un peón debilitado.
Bunun bir fotoğrafını gösterip size "Bu ne işe yarar?" diye sorsam "Onu bir süpermarket otoparkına götürmek istemem çünkü tümsekleri var" derdiniz.
Si te mostrara una foto del auto y dijera "¿ para qué sirve?" dirías "no lo llevaría al estacionamiento del supermercado, tienen topes de velocidad".
Ne yazık ki Hammond çamura battığı için yerel bir kepçe şoföründen onu kurtarmasını rica ettik.
Por desgracia, como Hammond estaba empantanado, tuvimos que pedirle al tío de la excavadora que fuera a por él.
Bay Ki vatandaşların onu gerçek biri olarak görmediğini fark etti. Ve vatandaşları aldatmamak için suçlarını itiraf etti.
El Sr. Gi Jae Myeong, pensando quelo que los medios de comunicación han mostrado de él no es verdad, y siendo incapaz de engañar al público por más tiempo, dijo que decidió entregarse.
O zaman yapacak başka bir şey yok. Onu nasıl unutacaksın?
Entonces no podemos hacer nada al respecto. ¿ Cómo vas a resolverlo?
Onu iptal edip hesabı benden alın. Unut gitsin.
No tengo efectivo ahora, así que dame tu número de cuenta y lo depositaré luego.
Dolayısıyla izleyicilerimiz, küçük elektronumuzu alıyorum ve onu gerçekliğin doğasını derinlemesine incelemek üzere kullanıyorum.
Entonces, espectadores, voy a tomar un pequeño electrón y utilizarlo para escarbar profundo en la realidad.
Kayınvaliden, onu ve anne-babasını ambara taşıttı.
Tu suegra la mandó a ella y a sus padres al granero.
Değişik bir şey çaldın, Al. Nasıl yaptın onu?
En serio, Al. ¿ Cómo lo tocaste?
Onu da okyanusa doğru mu bağırttın?
¿ Le hizo gritar al mar?
Onun iş yerine gidelim ve onu güveli kitapların arasından alıp dışarı çıkaralım.
Lo sorprenderemos. Vamos a su oficina... y lo arrastraremos como a una polilla a un libro.
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu bana ver 330
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu bana ver 330
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104