Onun da traducir español
18,080 traducción paralela
Sonucta sizin de kiziniz var. Onun da erkeklerle ayni haklari olsun istersiniz.
Ustedes tienen una hija, y seguro querrán que ella tenga los mismos derechos.
İnsanlar onun da gittiğini söylüyor.
La gente dice que también se ha marchado.
Onun da ismi dışında Howard Hamlin'den farkı yok.
Es como Howard Hamlin con un nombre diferente.
Onun da arkamızda olacağından emin olmalısın gibi görünüyor.
Parece que te has asegurado de que él tenga un motivo.
Onun da bu işte olduğunu söylemiştin.
Usted dijo que él estaba de acuerdo.
Bu da demek oluyor ki, kendinizi onun davasına adamazsanız bu şirkette bir işe yaramazsınız.
Eso significa que si no te dedicas a su causa personalmente esta firma ya no te necesita.
Heorot'un düşmanı onun da düşmanıydı.
Todos los enemigos de Heorot lo eran de él.
Ama onun da cesedi bulunamamış.
A ese cuerpo, tampoco nunca lo encontraron.
Onun da bu kadar zamanı yok.
Tiempo que ella no tiene.
Kasa onun da üzerineymiş.
La caja también estaba a su nombre.
Onun da zamani gelecek.
Oh, se va a llevar lo suyo.
Annenle tanıştığımda onun da erkek arkadaşı vardı.
Cuando conocí a tu madre, ella tenía novio.
Babamın sizin için yaptıklarını da size hiç hatırlatmadım. Fakat şimdi, size yalvarırım, oğlum Boris için hükümdarımıza onun hakkında iyi şeyler söyleseniz yeterli olur.
Jamás le he recordado lo que mi padre hizo por usted, pero ahora, se lo suplico, por mi hijo, Boris, una palabra de usted al soberano bastaría.
Yapma, tam olarak da onun için gitmiştin.
Por favor. Claro que sí.
Onun bilgeliğine iblisin numarasının anlayan insanın...,... o numara ki insanındır da onun numarası altı yüz altmış altıdır.
Aquí hay sabiduría. Quien tenga entendimiento que cuente el número de la Bestia porque el número es el de un hombre y su número es el seiscientos sesenta y seis.
İntikam onun için benden ya da çocuğundan daha önemliydi.
La venganza le importó más que yo... o su hijo.
" Bana, JG'ye ve onun tüm ekibine, oraya gelip, benim kafatasımı kırdıkları gibi onların da kafatasını kıracağını söylememi istedi
"Dijo que debería hacerle saber a JG y a todo el grupo " de JG " que él iría hasta allí
Sanırım bu onun için bir eziyet. Ve bence bu eziyetin biteceğine inandığı tek yol da tanık olmak için kimsenin kalmaması.
Creo que eso le tortura y creo que la única manera que imagina para impedirlo es cuando no quede nadie para presenciarlo.
Ona karşı öfkenden şüphe etmiyorum lakin sormalıyım. Hamlemizin sonucu olarak kaçmak ya da onun ölümü arasından seçim yapmak zorundayız.
No pongo en duda tu rencor hacia ella, pero tengo que preguntarte... si en el transcurso de nuestra maniobra, nos vemos obligados a elegir entre escapar y su muerte,
Bundan bir ay sonra, Cornwall'da biryerde, katibin birine, Charles Vane'e, olayları onun açısından anlatmasını isteyen bir mektup yazdıracaklar.
A partir de un mes, en algún lugar de Cornwall, un empleado enviará una carta a Chales Vane, solicitando su versión de los hechos.
Bugün buraya geldim ve alt kattaki adamın fethini bu kadar çabuk tamamlamasını hayretle karşıladım. Onun tarafını seçenler gibi o da hakkıyla kazandığını düşünüyor.
He venido a este sitio hoy y me ha sorprendido lo rápido que este hombre lo ha conquistado, cómo se ha ganado a casi todos mis conocidos.
Onun babası da, onun babasının babası da öyle.
Como su padre y el padre de su padre.
Onun görevi ise dışarıda nefret etmeleri daha kolay biri olduğunu hatırlatmak.
Su misión es recordarles a todos que hay alguien más ahí fuera - a quien es mucho más fácil odiar.
Yani, nasıl olur da birisinin onun eşyalarını aldığını fark etmez?
Quiero decir, ¿ cómo no notó que alguien busco entre sus cosas?
- Ya da onun gibi insanlar için işe gider.
- o trabajar para gente como él.
Onun kulübüne giremezsin. Bunun için avukat ya da borsacı olman ve sünnetli olmaman lazım.
Para inscribirse, debes ser un abogado o un corredor, y no circuncidados.
Babam onun kurnaz biri olduğunu biliyordu ama detaylar ortaya çıktıkça, olay daha da kötüleşecek.
Mi padre sabía que era un negociante, pero cuando los detalles salen, se pone peor.
Yaptığım her şey, sadece onun hayatını kurtarmak içindi. Bu da bildiğiniz üzere bir polis memurunun ilk görevidir.
Todo lo que hice fue hecho con el único propósito de salvar su vida... lo que, como sabe, es la primera obligación de un agente de policía.
İnsanlar burayı genelde avlanmak, balık tutmak ya da onun gibi bir şey için kullanıyor.
Un... Bueno, la gente en su mayoría lo utilizan para la caza o la pesca en hielo o algo así, y se debe dejar en la misma forma que se la encontró.
Bu kadar dekolteyle onun sana verebileceğinden çok daha fazlasını alıyor olmalısın tatlım.
Nena, con ese "pechamen". te mereces más "pollamen" que el que te da él.
- Eğer bir tane olursa da onun tuhaf göğüs kılını, benim de diş fırlaklığımı alacak.
Quizá tenga su vello y mi mordida.
Brady'nin eşcinsel olmak için tek bir yolun olduğunu düşünmesi, o yolun da onun yolu olması bazen moral bozucu oluyor.
Es frustrante que Brady crea... que sólo hay una forma de ser gay, la suya.
Ya da bu bağlamda onun seninle ilgili ne hissettiğiyle.
Ni lo que siente él.
Onun tutuklanmasını isteseydim bunu çok daha uzun zaman önce yapmış olacağımı da düşündün mü?
¿ También pensaste que si lo hubiera querido arrestar lo habría hecho hace tiempo?
Bu işin onun için ne kadar önemli olduğunun farkında değil.
No se da cuenta de lo importante... que es este trabajo para él.
Yine de oğlum han olacak, ondan sonra da onun oğlu.
Y sin embargo, mi hijo será Kan, y luego, su hijo.
Ya onun onayini aliyoruz ya da ben senin bas N'en degilim.
Vamos a tener su bendición, o no seré tu Dama de H.
Sanki şeytan saldırıyor da Tanrı onun içinde karşılık veriyordu.
Como si el diablo hubiera atacado, y Dios se resistiera.
Bu da onun müthiş bir aktör olmasını sağladı.
Eso lo hacía un actor maravilloso para nuestro trabajo.
- Bu da onun oğlu.
Este es su hijo.
Onun babasının da.
Un'su padre anteriormente'im.
Onun suçu da değil.
Tampoco es culpa suya.
- Reddettiğin zaman onun anlayabildiğini biliyorsun değil mi?
Sabes que se da cuenta cuando rechazas la llamada, ¿ verdad? Sí.
Ayrıca onun gençliği hakkında da pek bir bilgim yok. Benim yaptığımı yap.
Además, no sé nada realmente de cuando era joven.
Thomas mükemmel bir aday değil. Yine de, onun adaylığı Senato'ya gönderildi Orada da muhtemelen kabul edilecek.
Thomas no es un gran candidato, así que su nominación irá al pleno del Senado, en donde seguramente se decidirá su confirmación.
Sanırım en utanç duyulabilecek olanı, onun pornografik tanımlarıyla bahsettiği, Büyük göğüslü kadınların yeraldığı, insanların yaptığı çeşitli seks aktiviteleri, ya da hayvanlarla.
Creo que el que fue más vergonzoso... fue su descripción de pornografía... con mujeres de grandes senos... y teniendo una variedad de sexo... con diferentes personas o animales.
onun gazabında kurtulduktan sonra ya da ona korku veren her ne ise kin veya nefret de olabilir, neden o kadın, iki defa kişisel olarak onu Oklahoma'da ziyarete gitti?
y cuando le pregunto por qué, después de haber cedido el poder, o lo que sea que le daba miedo... o repulsión, o repugnancia, ¿ por qué dos veces después de eso, lo visitó personalmente en Tulsa, Oklahoma?
İzninizle bir şey ekleyeyim bunu günün birinde kocanızla da yapabilirim, ve onun tercihleri her zaman sizinkilere uymayabilir.
Si me permite, sabía que debería hacer esto para su marido un día, pero sus elecciones no son siempre las suyas.
Bu yüzde, uzun vadede onun altında çalışman işe yaramayacak çünkü benim ya da senin için asıl önemli olanın ne olduğunu anlayamaz.
Es por lo que eso nunca puede funcionar, a largo plazo, tú debajo de él. Porque él no puede entender lo que te importa de la manera que yo puedo.
Bayan Reade'in avukatı onun evinde seks yaptığınız bir video kaydı da yolladı.
El abogado de la señorita Reade también mandó un video de ti teniendo sexo con ella en tu apartamento.
Hain ya da değil, bu benim projem. Onun erkeklüğünü dilimlemene izin vermeyeceğim Kendi eğlence için.
Sea un traidor o no, es mi proyecto, y no dejaré que le cortes... su masculinidad para que te diviertas.