English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Basına

Basına traducir español

54,188 traducción paralela
Çoktan basına mı gittin yoksa?
¿ Ya acudió a la prensa?
Kara kutulardan alınan bütün bilgilerin analiz edilmesinden olaya karışan kişilerden alınan ifadelerden olay yerinde bulunan kanıtlardan ve basına sunulan diğer bütün verilerden sonra bazı sonuçlara varabiliriz.
Después de analizar toda la información de las cajas negras... y los testimonios dep personas involucradas... y pruebas encontradas en los lugares y todos los demás datos... lo pongo a disposición de la prensa, que... podemos llegar a algunas conclusiones...
- Hanımefendi Silver Mustang'te tek başına konuğumuzdu ve onu eve bırakmam istendi.
- Señora fue un huésped en el Silver Mustang, por su cuenta, y me pidieron que lo trajera a casa.
Umarım başına kötü bir iş gelmez.
Se le ve tan feliz.
- Bunu tek başına yapamazsın.
- No puedes hacerlo solo.
Ve onları asla tek başına yenemezsin.
Y nunca podrás acabar con ellas solo.
Rand'in başına geçmemizi istedi.
Quería que administráramos Rand.
Anılara yolculuğumuza devam etmek isterim ama saat başına para aldığım için işe koyulmaya ne dersin?
Podemos continuar recordando los tiempos pasados, pero dado que son horas pagas, ¿ qué te parece si trabajamos?
Yani seri üretimle imalat maliyetini tablet başına beş dolardan aza indirebiliriz.
Por ello, podemos hacerlo en grandes cantidades a un precio de producción inferior a cinco dólares por píldora.
Hap başına beş papele hayat kurtarabiliriz ama fiyatı artırmak mı istiyorsunuz?
Podemos salvar vidas a cinco dólares por píldora, pero ¿ quieren aumentar el precio?
Neler olduğunu bilmiyorum ama bir sorunumuz olduğu kesin ve bunu çözmek için aklının başında olmasına ihtiyacım var.
No sé qué está pasando, pero sé que tenemos un problema y te necesito lúcido para ayudarme a descubrir cómo corregirlo.
Ama kim olursan ol, onlarla tek başına mücadele etmek aptallık.
Pero enfrentarlos solo es tonto, seas quien seas.
Rand'in başına gelen en güzel şey, Danny'nin kapıdan içeri girdiği gündü.
Lo mejor que le ha pasado a Rand es el regreso de Danny.
Onu sıranın başına al.
Ponlo primero en la fila.
- Tek başına mı?
- ¿ Solo?
Belki de Danny, siz ortadan kaybolunca Rand'in başına geçmeyi düşünüyordur.
Quizá Danny pensó que, sin ustedes, dirigiría Rand.
Yetkililerden kaçmayı başaran Rand, New York Narkotik Bürosu tarafından arananlar listesinin başına kondu.
Y aunque Rand sigue eludiendo su captura, la DEA lo puso en primer lugar en la lista de los fugitivos más buscados.
- Tek başına halledemez.
- No puede hacerlo solo.
İşimin başına dönmem gerek.
Debo volver corriendo a mi sitio.
Burada tek başına mı yaşıyor?
¿ Ella vive aquí sola? ¡ Maravilloso!
Sen gittikten sonra şehir çapında bir birimin başına atandım.
Cuando te fuiste, me dieron un equipo para toda la ciudad.
Baş sağlığına geldim.
Vengo a darte mis condolencias.
Buralarda kötü şeyler iyi insanların başına geliyor.
Por aquí, a las buenas personas suelen pasarles cosas malas.
Sean'ın başına gelenler daha çok kaza gibiydi.
No, lo que le pasó a Sean fue... más bien un accidente.
Bir başına.
Totalmente solas.
Peki. Bunu kendi başına yapmaya hazır mısın?
Está bien, ¿ estás lista para hacerlo por tu cuenta?
Annenin başına gelen şeylerin onun başına gelmesinden korktuğunu biliyorum Sen küçük bir çocukken, annenin her zaman oturma odasına içki sakladığı gibi.
Sé que tienes miedo de que... ella sea como tu madre... que oculte su vodka en la sala... como siempre lo hacía cuando eras un niño.
- 15 dakikan var Charlie ve dakika başına bir dolar ediyor.
Vale, Charlie. Tienes 15 minutos. Y es un dólar por minuto a partir de ahora.
Bence son Cody beni tek başına yalnız bıraktı, Bence birbirimizin soyadını biliyoruz.
Creo que la última vez que Cody consiguió todo por sí mismo, no creo que conociéramos el apellido del otro.
Her ne düşerse başına gelecek.
Lo que sea que coma, subirá de nuevo.
Bir adam mührünü başkasına basıyorsa ruhları kan yeminiyle bağlanmış demektir.
Para un hombre concederle un favor a otro es atar su alma a un juramento de sangre.
Mermi başına bir milyon dolar güzelim.
Es un millón de dólares por cartucho, bebé.
JT kurtaramadıysa sen tek başına nasıl yapacaksın?
Sí J.T. no pudo salvarlo... ¿ cómo podrás hacerlo tu misma?
96'da bir çocuğun başına gelmişti.
Como le pasó a aquella niña en el 96.
Ama bu durumda komik değil çünkü annemin başına geliyor!
¡ Pero en estas circunstancias, no es gracioso porque se trata de mi madre!
- Saat başına 10 dolar.
Diez pavos la hora.
- Ahbap, sen karanlıkta yalnız başına değilsin.
No eres el único de pie y solo en la oscuridad.
Tek başına mı yaşıyorsun Trish?
¿ Vive sola, Trish?
Dışarıdaydım biri başımın arkasına vurup beni bayılttı.
Estaba fuera... y alguien me golpeó por detrás en la cabeza, me dejó inconsciente.
Tek başına olamazsın.
No puede estar sola.
Hava karardıktan sonra eve tek başına yürümeye kalkma.
De acuerdo. No vuelvas sola a casa andando si está oscuro.
Alman Baş Kumandanlığına gidip herkesi öldüremezsin.
No puedo entrar al Alto Mando y matar a una persona.
Dumana bak. Reisin başına bir iş geldi, Ludendorff'u takip ediyordu.
¡ Ese humo es del jefe!
Yıllar boyunca tek başıma mücadele verdim. Kulaklarına fısıldadım.
Todos estos años vengo luchando solo susurrando en sus oídos.
Tek başına uçabilecek yaşta olduğuna emin misin?
- ¿ Tienes edad suficiente para volar?
Tek başına dışarı çıkmaman gerektiğini biliyorsun.
Sabes que no estás permitido estar aquí solo.
Savunma Bakanı Broke Verses, bu öğleden sonra düzenlenecek basın toplantısına hazır,
El ministro de Defensa dará una conferencia de prensa esta tarde.
Sen tek başına yaşıyorsun ve para kazanman gerek.
Estás aquí solo, y necesitas tu dinero.
Haber vermeden, tek başına buraya gelmek cesaret ister.
Fuiste muy valiente al venir aquí sola y sin anunciarte.
Tek başına gideceksin.
Irás solito.
Ve bu albüm başına.
Eso por cada álbum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]