Beraberce traducir español
590 traducción paralela
Bu sabah, beraberce dışarıya çıktık ve onlardan dört tanesini tuttuk.
Salimos ésta mañana y había ya seis mallorquines.
Sence ayrı ayrı mı tavlamalıyız, beraberce mi?
¿ Las abordamos juntos o separados?
Beraberce uzun saatler geçirdik. Çok hoş saatler... Ender bulunan bir dostluğun damga vurduğu saatler.
Pasábamos largas horas juntos, horas muy agradables, horas situadas bajo el signo raro de la amistad.
Bunu beraberce düzenlemişler.
Lo habían preparado entre ellas.
Bunları daha sonra tartışırız. Beraberce işe yarar bir şeyler ortaya çıkardığımız zaman.
Lo hablaremos más adelante, cuando podamos hacer juntos algo útil, eficaz.
Yeni bölgenizde, beraberce,... eşsiz bir eser ortaya çıkarabilirsiniz.
Frente a tu nueva parroquia, tú tienes un aspecto extraño.
- Ama beraberce onu... - Mutlu edebilirdik.
Hay que hacer feliz a mi hermana.
Teşekkür hediyemizi götürdüğümde çiçekçi beraber geldiklerini ve beraberce kardeşine gittiklerini söyledi.
Hice que un chico le llevase un detalle a la maestra de Ikebana y él se enteró de que habían estado juntos y de que luego se fueron los dos a casa de los Kosobe.
Hayatımızın geri kalan bu anlarını, beraberce yaşanası neşe içinde geçirelim.
¡ Para los últimos momentos juntos de nuestras vidas quiero crear "joie de vivre"!
Ve hepimiz aynı şekilde aşağılanmaya başladığımızda da... beraberce yeni bir kurtuluş arayacağız.
Todos humillados de un mismo modo. Y buscaríamos juntos la salvación.
Ölüleri beraberce gömdükleri yer.
Es donde ponen a los muertos para que estén juntos.
Beraberce uygun bir araştırma yapabileceğimiz kadar çabuk.
En cuanto reúna la expedición adecuada.
Senin doğallığa karışıp kaybolduğun ve bunun bir parçası olduğunu hissedip beraberce keyiflendiğimiz günler.
De esos, cuando te mezclas con la naturaleza, y te sientes una partícula de ella, y te alegras junto con ella.
Pekala hanımefendi, şimdi beraberce.
Bien, señora, ahora juntos.
Ya burada kalırız.. yada dediğiniz gibi dışarı çıkarız.. .. ama beraberce.
Nos quedaremos aquí o saldremos, como quiera... pero juntos.
Birisi için öleceğine kendine çalışırsın. ve muhtemelen beraberce gömüleceğiniz bir yer olur.
Para que cuando llegues a viejo tengan que hacer una colecta para enterrarte.
Taş kesilmiş bir bahçede birlikte gömülmüş iki tabut gibi... beraberce geçirdiğimiz bu günler... ölümden de beter.
Estos días, peores que la muerte, vivimos uno junto al otro... como dos ataúdes enterrados juntos... en un jardín petrificado.
Huzur veren, bakımlı bir bahçe, güzelce budanmış... nizamî yollarında beraberce gezdiğimiz... yanyana, gün be gün... aramızdaki mesafeyi koruyarak, hiçbir zaman...
Un jardín confortable y ordenado, primorosamente cuidado... con rectos senderos por los que pasear juntos... uno al lado del otro, un día tras otro... manteniendo siempre la distancia entre nosotros...
Hadi, şimdi beraberce yapalım.
Anda, hagámoslo juntas.
Hadi beraberce çıkalım.
Hagamos esto de una vez.
Beraberce aletleri yapan işçi.
El obrero que hizo ambos instrumentos.
Arkadaşın, yani beraberce geneleve gittiğiniz şu arkadaşın.
¿ Vuestro amigo? ¿ Queréis decir que ibais juntos a los burdeles?
Haftanın bir günü askeri bando eşliğinde beraberce çorba içiliyor. Kış yardımı çerçevesinde bir uygulama. Askeri bando eşliğinde çorba yeniyor.
Para demostrar esta unidad, según el programa de ayuda para el invierno, en los días establecidos se comía una sopa mientras se escuchaba la orquesta.
Beraberce. Sen şu tarafa geç. Etrafı iyice kolaçan et.
- Bien, quédensé aquí y vigilen.
Sonra da onu beraberce yok edeceğiz.
Y nosotros iremos por él en cuanto desenvaine.
Şimdi beraberce Kilink'i karşılama töreni hazırlayalım.
Déjala ahora.
Madem ki böyle bir araya geldik, belki de beraberce yolculuk yapabiliriz.
Como hemos pasado por esto juntos, quizás podamos viajar en pareja.
Ve beraberce bir efsane yazdılar.
Juntos ellos habían construido un mito.
Beraberce yarıştan keyif alamaz mıyız?
¿ No podemos disfrutar de las carreras juntos?
Fakat sizin aletiniz zamanı bir şekilde hızlandırırsa beraberce kasayı açabiliriz.
Pero su máquina puede acelerar el reloj. Juntos, podemos abrir la caja.
Beraberce kaçamayız.
No podemos escaparnos y huir juntos.
Ne yapabilirsin ki... Neden beraberce intihar etmiyoruz?
Que puedes hacer... ¿ Por qué no nos suicidamos juntos?
Her ayın iki gecesinde, beraberce hesapların başına otururuz, ki bu hadise, karım Dierdre'nin ve benim kendisinin ayakları sebebiyle dört gözle beklediğimiz bir durumdur.
Dos veces por mes por la noche hacemos las cuentas juntos algo que Dierdre - mi esposa - y yo particularmente esperamos ansiosamente, a causa de sus pies.
Ama onlar iyi insanlar, hoş insanlar ve beraberce bu kötü durumu telafi edeceğiz.
Pero son buena gente. Y son gente delicada y juntos estábamos empezando a superar este mal trance.
- Ayakkabılarınızı çıkartın ve beraberce nehri geçeceğiz.
Vamos a cruzar y nosotros ahora cruzaremos el río juntos.
Pekâlâ, niye beraberce sahip olduğumuz güzel şeyleri hatırlamıyorsun? Güzel zamanları?
¿ Por qué no recuerdas los buenos momentos que hemos pasado juntos?
Beraberce bu yıkımın altından kalkamaz mıyız?
¿ No podríamos superar juntos la catástrofe?
Beraberce iyi şeyler yapabiliriz.
Nos divertiremos juntos.
Beraberce insanoğlunun tarihindeki belki de en büyük... bilimsel keşfe uzanacağız.
Juntos vamos a entrar en la aventura científica más grande en toda la historia del hombre.
Alfalılar ve Thuliyanlılar geleceğe beraberce yürüyecekler.
Los de Alfa y Thulianos caminaremos juntos hacia el futuro.
Beraberce Queller motoru için yeniden bir kontrol şeması yaptık.
Juntos hemos recreado el modelo de control del motor Queller.
Kolların kadınımın bellerinde Söylemeye çalışırdık beraberce
Abrazando a tu chica Intentabas cantar
O, senin liderin, senin rehberin bu muhteşem maceraya beraberce gidin.
es vuestro lider, es vuestro guia, en este viaje alucinante.
Kadını ve aşığını beraberce taşımaları gerekti.
Se los tuvieron que llevar juntos, a ella y a su amigo.
Bugün ziyaretiniz, başka bir çalışma ve serinkanlılık ortamında tamamlansın, bana göre zamanın erdemi ve insanların sağduyusu geçmişteki bir gelecek yeminini her türlü acı ve kinden kurtulmuş olarak beraberce ortaya çıkarır.
Esta nueva primavera de trabajo y serenidad... prueba que la virtud del tiempo y la sabiduría de los hombres... pueden unirse para sacar del pasado... eljuramento de un fruturo liberado de rencory resentimiento.
Beraberce, tüm katılacak olanlara 30.000 $ için dövüşmeyi önereceğiz.
Juntos, lanzaremos un reto abierto a todos para luchar por una bolsa de 30.000 dólares.
Beraberce, tüm katïlacak olanlara 30.000 $ için dövüsmeyi önerecegiz.
Juntos, lanzaremos un reto abierto a todos para luchar por una bolsa de 30.000 dólares.
Hepimiz beraberce hallederiz!
¡ Lo haremos todas juntas!
Hatırlayamadığın herhangi birşey varsa, onu beraberce bulup çıkarmamız çok önemli.
Si hay algo que no puedes recordar es muy importante que descubramos juntos lo que es.
Beraberce, adamım.
Ok, ¡ todos alli. Vamos a estar allí, viejo.
Beraberce.
Juntos.