English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ D ] / Doğrusu

Doğrusu traducir español

9,625 traducción paralela
Daha doğrusu, takip etme.
Digo, no me sigas.
Doğrusu mekan mükemmel gözüküyor.
De hecho, todo el sitio se ve maravilloso.
Etkilendim doğrusu.
Trabajan rápido.
Amcası, doğrusu 4. göbekten amcası,... kanlı bir sosyopat.
Su tío, su tío abuelo, en realidad. Cuarta generación, es un psicóparta sangriento.
Doğrusu zamanla sevmeye bile başladım.
Para ser sincero, he aprendido a que me guste.
Doğrusu Bayan Crawford'un evinizden ne zaman ayrıldığını sormak isterim.
Prefiero preguntarle a qué hora dejó a la Sra. Crawford en su casa.
Birkaç hafta önce, ben hastayken mekânı bayağı iyi idare ettin doğrusu.
Y tú hiciste un buen trabajo dirigiendo el negocio mientras estuve enferma hace dos semanas,
Buldu diyelim daha doğrusu ama bulması hiç de zor olmamış çünkü Brad'in onu aradığımızdan bile haberi yokmuş.
Bueno, en realidad, lo ha localizado, pero no ha sido tan difícil, ya que Brad no tenía ni idea de que le estábamos buscando. Oh, sí.
İşin doğrusu bu.
Es la verdad.
Yakından bakınca bayağı güzeldi doğrusu.
Es muy hermosa, de cerca.
21 yaşındayım doğrusu.
En realidad, tengo 21.
Daha doğrusu harika.
En realidad, es genial.
- İri miydi? - Doğrusu Şivava türüydü.
- De hecho era... un Chihuahua.
- Doğrusu, çok beğendi.
De hecho le encantaron.
Buldum onu. Daha doğrusu ondan arta kalanı.
Le he encontrado... o a lo que quedaba de él.
Aslında, işin doğrusu muhtemelen ben de senin gibi zaman kazandım.
¿ Sabes? , la verdad es que probablemente a mí me quede tan poco tiempo como a ti.
"Maharet" miydi doğrusu, "mahiret" mi?
¿ se dice "forte" o "fuerte"?
Daha doğrusu annenin evinde.
la casa de tu madre.
Doğrusu, bilemiyorum.
Sinceramente, no lo sé.
- Doğrusu, keşke bunu yapmasaydık.
Para ser sincero, ojalá no lo hubiéramos hecho. ¿ Por qué?
Ama doğrusu biz buraya uzun zamandır kapandık.
Pero, sinceramente, que hemos estado atrapados aquí abajo lo suficiente.
İşin doğrusu, Ava kendi hariç kimseyi dinlemezdi.
La verdad es que Ava no escuchaba a nadie que no fuera la misma Ava.
Doğrusu kardeşimde'57 model külüstür bir Chevrolet vardı.
En realidad, mi hermano tenía un Chevy del 57 estupendo.
Hayır, doğrusu incelediğin başlık eski başlıktı.
No, en realidad, el reposacabezas que inspeccionó fue el viejo.
Daha doğrusu "kafadan sallamak" denilen bir konuşma biçimi.
Una forma de hablar llamada inventarse las cosas.
Hepimiz son sınıf enlerine saplanmış durumdayız ama işin doğrusu şu ki bu şeyleri her zaman popüler kişiler kazanıyor.
Sabes, todos nos emocionamos con lo de los superlativos... pero la verdad es... siempre es la gente popular la que gana estas cosas.
Tandy ile ben de yakın zamanda bir tane yaparız. Doğrusu ilk bebeğin sende olduğunu görmek beni biraz rahatlattı.
Pero Tandy y yo no estar muy lejos, y... y, si estoy siendo honesto, llegar a ver que tienes un bebé primero realmente calmar mis nervios.
Karımdı daha doğrusu.
Bueno, era mi esposa.
- Blogunu kapat. - En doğrusu.
Creo que deberías cerrar tu blog.
İşin doğrusu, acımasız ve korkunç bir düşmanın varsa...
- Cuando tratas con un animal cruel y despiadado...
Şahsi güvenliğim için bu kadar endişelenmenize de müteşekkirim doğrusu.
Y me conmueve su preocupación por mi seguridad.
Her şeye rağmen partiyi devam ettiren elemana saygı duydum doğrusu.
¿ Tengo que respetar a quien mantiene la fiesta en marcha sin importar nada?
Bayıldım doğrusu.
Me encanta.
Bu pek mümkün görünmüyor doğrusu.
Eso no es muy probable.
Daha doğrusu sen doğduğunda anneannenden vasiyetinde beni pas geçmesini istedim.
O más bien, le pedí a tu abuela que me saltara en su testamento cuando naciste.
- Doğrusu Mary Fields.
El nombre correcto es Mary Fields.
Eşimden bir hediyeydi. Eski eşimden daha doğrusu, siz de biliyorsunuzdur gerçi.
Fue un regalo de mi mujer... ex mujer, como estoy seguro que sabe.
Vurulmak iyi olmazdı doğrusu.
No es buen día para que te disparen.
Yapmazdı daha doğrusu.
Nadie más quiso.
- Doğrusu, Kudüs'e gelmek için mazeret oldu.
En verdad, fue una excusa útil para llegar a Jerusalén.
Bu mirasın hiç gerçekleşmemiş olarak kalması en doğrusu.
Este fue un legado mejor la izquierda no realizada, creo.
Baba, herkes için en doğrusu bu.
Papá, de verdad, es lo mejor.
Belki de en doğrusu budur.
Tal vez es lo mejor.
Yapsalardı hiç şaşırmazdım doğrusu.
No me extrañaría viniendo de ellos.
Bana güven, en doğrusu bu.
- Por Dios. Dime que no te casaste, Sue.
İşin doğrusu, bana güvenmediğin için seni de suçlamıyorum.
Y lo cierto es que ni siquiera te culpo por no confiar en mí.
Doğrusu bu.
- Veo salir a todos.
Doğrusu...
En realidad, él...
- Doğrusu Shyamalan.
Es Shyamalan.
Durnsville'de söylenen bir laf bu, daha doğrusu Batı Durnsville'de.
Es un dicho de Durnsville.
Daha yeni bir isten ayrildim dogrusu.
Acabo de dejar un trabajo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]