Düşünsene traducir español
3,803 traducción paralela
Düşünsene, çocuk sahibi olmadan da güzel bir evliliğin olabiliyormuş.
¿ Crees que puedes no tener hijos y tener un matrimonio exitoso? No.
Çocuklar keke bayılır, Düşünsene eğer anaokullarına bile satarsak, ne kadar çok kazanırız.
A los chicos les encantan las tortas, así que imagínate si vendemos en las guarderías.
- Kate, düşünsene...
- Kate, piénsalo.
- Verdiğin hizmeti düşünsene bir. Bütün enerjin şehrin elektrik altyapısına gidiyor.
- Piensa en el servicio que prestas dando toda tu energía a la red eléctrica de la ciudad.
Durdurmayı başarınca ne kadar şaşırdığımı düşünsene.
Imagina mi sorpresa cuando se detuvo.
Düşünsene iki adam bir düzine gülü paylaşmış!
Dos hombres dividiendo una docena de rosas!
Hayır, düşünsene... Hep bir yerleri yaralanırdı.
No, piénsalo, siempre se hacía daño.
Düşünsene, pirinçler genzine kaçabilir.
Acabo de pensarlo, podría atragantarse con el arroz.
Düşünsene, bu gece Victoria Chase'le çılgınca sevişeceğim.
Solo piénsalo, esta noche tendré sexo fuerte con Victoria Chase.
Düşünsene.
Piénsalo.
18 yaşındaki hâlimi düşünsene.
Imagina esto cuando tenía 18 años.
Gerçekten değişmiş olduğunu bir düşünsene.
¿ Qué pasaría si realmente cambiaras?
- Düşünsene.
- Piénsalo.
Babanla aranın nasıl olduğunu bir düşünsene.
Me pregunto qué clase de relación tenías con tu padre.
Bunu bir düşünsene.
Piensa en ello.
Dünya Savaşları sırasında yaşadığınızı düşünsene!
Imagine vivir a través dos guerras mundiales.
Bir düşünsene.
Solo piensa en ello, ¿ de acuerdo?
Düşünsene, hafızası güçlü olsa neden yakınlarında bir Alfa günlüğü bulundursun?
Quiero decir, piensa en ello. ¿ Por qué otra cosa tendría a un diario Alpha a menos que su memoria se estuviera desvaneciendo?
Bunu yaparsa... Şunlardan biriyle neler yapacağını düşünsene.
Y si lo logra... imagina lo que hará con uno de esos.
Yetimlerden yeni yıl kartı aldığın zaman nasıl hissedeceğini bir düşünsene.
Piensa lo bien que te sentirás cuando te lleguen todas esas tarjetas de navidad de esos huérfanos.
Yetimlerden yeni yıl kartı aldığın zaman nasıl hissedeceğini bir düşünsene.
Solo piensa en qué bien se va a sentir cuando recibas esa tarjeta de Navidad de esos huérfanos.
Yani bir düşünsene.
Digo... piénsalo.
Değil mi? Öyleyse Tanrının ne kadar kötü hissedeceğini bir düşünsene.
Así que imagínate lo mal que se siente Bhagwan.
- Bir düşünsene.
- Así que eso fue espeluznante Sherlock
Yani, düşünsene bir şu mereti ne kadar kullanacağını.
Piensa en cuánto tiempo vas a tenerlo.
- Düşünsene bir.
- Bueno, piénsalo.
Bunlarla neler yapabileceğimi bir düşünsene.
Imagine lo que puedo hacer con ellos.
Böyle bir yerde doğduğunu düşünsene. Kes şunu Liam.
Basta, Liam.
Sue, bir düşünsene.
Sue, piensa en ello.
Bir düşünsene. Adam hayatta olduğu sürece Lena'nın Annie'nin Küba'ya gittiğinden sadece haberi olduğunu değil oraya gitmesi için ona yardım ettiğini de ispatlayabilecekti.
Mientras estuviese vivo, podría probar no solo que Lena sabía que Annie había ido a Cuba, sino que la había ayudado a llegar ahí.
Bir düşünsene, elinde hokey sopası eşofmanlar, Gilmore sokak arasında gizemli bir yabancıyı beklerken... karısından gelen arama.
Entonces, si piensas en ello, tienes el palo de hockey, la ropa deportiva, la llamada telefónica desde el celular de su esposa a Gilmore en el callejón, mientras está esperando al extraño misterioso.
Tüm bunları tek başına göğüslediğini düşünsene.
Imagina pasar por todo eso sóla.
Erkeklerin savaşa gitmek yerine sorunları hakkında konuşabilselerdi savuşturabileceğimiz bütün o üzücü şeyleri düşünsene.
Piensa en todas las cosas tristes que evitaríamos si los hombres hablaran de sus problemas en vez de ir a la guerra.
Üzücü olduğunu biliyorum. Düşünsene başından beri planın buydu.
Sé que ahora duele pero sobre esto pienso que... este era su plan desde el principio, ¿ no?
Ama düşünsene, bu mektubu yazma zahmetine girdiğine göre ne kadar kızmış olmalı.
Pero, piensa en lo enfadada de debe haber estado para molestarse en escribir esta carta al Sunday Times.
- Monroe, bir saniye düşünsene.
- Monroe piensa en esto por un momento.
Yani düşünsene, dediğimiz hemen anlaşılsa.. .. kendimize ne kadar çok vakit kalır.
Digo, piensa en cuánto tiempo nos ahorraríamos si todos simplemente fueran al punto.
Düşünsene, böyle küçük bir şey aramızı ve zenginliğimizi etkiliyor.
¡ Imagina, una cosita como esa interponiéndose con nuestra riqueza!
Düşünsene, birkaç saatte her şey bitti.
Solo piensa, en un par de horas, explota.
Bunu duyardık, düşünsene.
Creo que lo hubiéramos sabido.
Düşünsene bir ya.
- Piénsalo.
Düşünsene ya.
Piénsalo.
Eğer daha elle tutulur bir şeye Can you imagine how much we would get done enerjimizi verdiğimizi düşünsene, ne kadar iş yapmış olurduk?
¿ Imaginas lo que podríamos hacer si centráramos nuestra energía en algo un poquito más valioso?
Düşünsene, Arjantin'de 1 kadına, 7 adam düşüyormuş o zamanlar.
Imagínate, ¡ siete hombres por cada mujer!
Çocukların halini bir düşünsene.
Pienso en los niños.
Düşünsene, Brad Pitt'i dirseklerinle ovacaksın.
Piénsalo. ¿ Codeándote con Brad Pitt?
Yani bir düşünsene.
Es decir, piensa en ello.
Düşünsene bir.
Sólo piénsalo.
Düşünsene Lisbon. % 20 indirimle buların hepsi senin olabilir.
Imagina, Lisbon con sólo un 20 % de interés, esto podría ser tuyo.
Düşünsene.
- Piénsalo.
Düşünsene baba.
Imagínalo, papá.
düşündüm 122
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünmüyorum 81
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünmüyorum 81
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünemiyorum 69
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünüyordum 129
düşünceli 20
düşünme 63
düşünürüm 38
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmeliyim 39
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünüyordum 129