English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ I ] / Imkan

Imkan traducir español

6,219 traducción paralela
Ve Mike müşterisi olamayacaksa Logan'ı göndermesinin imkanı yok.
Y no hay forma de que deje a Logan si Mike ni siquiera es un cliente.
Hiçbir kimsenin senin duvarı delip geçebileceğine imkan vermediğine sonucuna varmaya zorlandım diyorum.
Me vi forzado en llegar a la conclusión de que ninguna acción humana te habría permitido penetrar esa pared.
Bu kilitleri açmamın imkanı yok.
No podré abrir estos candados de ninguna de las maneras.
Başından neler geçti bilmiyorum ama o dediğinin imkanı yok.
! pero eso es imposible...
Bunu bilmemesine imkan yok. G-7 ileri.
Es imposible que no lo sepa. avanza.
- Böyle bir şey istemiş olmamın imkanı yok.
- De ninguna manera pediría eso.
Sen artık bir polissin. Bilgilere tam erişim imkanın mı var?
Ahora eres policía. ¿ Tienes acceso total al sistema de vigilancia de la ciudad?
Oliver'ı pencereden uzaklaştıran adamın kimliğini saptamanın imkanı yok.
No hay modo de identificar a los hombres que apartaron a Oliver de la ventana.
Bunu tek başına yapmış olmanın imkanı yok.
Tú solo no podrías haberlo llevado a cabo...
Gazların birleşmesine imkan vermeyecek kadar sıcak.
es demasiado caliente para poder a unirse de todo el gas.
Helyum 3 ticaret yolu açıldığında ve yeryüzü füzyon ekonomisi haline geldiğinde roketlerin yeni bir nesli herkese gezegenler arası seyahat imkanı sağlayacak.
Cuando el helio-3 ruta comercial ha abierto Y la tierra se convierte en una economía de fusión, Una nueva generación de cohetes
Emma'nın ceplerine bakar ağırlıkları boşaltır, geçen haftaki yediği yiyeceklerle kilo almasına imkan olmadığını düşünürdü.
comprobaría los bolsillos de Emma, quitaría los pesos de su ropa, tendría en cuenta su ingesta de alimentos de la semana pasada, que para nada concuerda con una subida de peso.
Onunla çok geç olmadan tanışma imkanımız var mı? Evet!
¿ Me preguntaba si podríamos encontrarnos con él más temprano?
Yakalamamıza imkan yok.
No hay posibilidad de atraparlo.
Elimden gelse seni eve kadar sırtımda taşırım. İnan bana. Ama buna imkan yok.
Si pudiera, te llevaría todo el camino a casa en mi espalda, lo juro, pero no hay manera.
Henüz imkanımız varken çekip gidelim, olur mu?
Saldremos de aquí mientras podamos, ¿ Sí?
O şeyin içine girmeme imkan yok.
Por nada del mundo me meto ahí.
Özür dilerim, tekrar girip onunla konuşma imkanımız olmadı.
Lamento que no pudiera volver a hablar con ella.
Eğer o hat yarılırsa, burası ve okyanus arasında zombileri durdurmamıza imkan yok.
Si su línea de defensa se rompe, no hay nada para detenga la infección entre esta posición y el océano.
Buraya tekrar gelmesinin imkanı yok.
Es imposible que vuelva a entrar aquí.
Ritüelinin işe yarayacağını ve Clarke'la konuşmama imkan sağlayacağını hep biliyordum.
Quiero decir, yo siempre sé tu ritual iba a funcionar y me permiten hablar con Clarke.
Zach zil zurna sarhoştu, böyle bir şey yapmasının imkanı yok.
Zack estaba borracho y drogado hasta las cejas, así que es imposible que llevara eso a cabo.
Halkevi evsizlere dolap veriyor ve güneşin doğuşundan batışına kadar eşyalarına erişme imkanı sağlıyor.
El centro comunitario les da estos contenedores a los indigentes, y pueden acceder a sus pertenencias durante el día.
Gerçekte hissettiklerimizi birbirimize gösterebilmemize imkan yok!
¡ Nunca podremos mostrar lo que pensamos en realidad.
Arayanın izini bulmanın imkanı yok.
No hay manera de rastrear a quien llamó.
Yönetmen notlarına bakma imkanınız oldu mu hiç?
¿ Has tenido la oportunidad de mirar mis notas del director?
Şimdiden söylüyorum bu işin senin için iyi bitme imkanı yok.
Te lo digo en este momento, no hay manera de que esto termine bien para ti.
Beni kendi başına takip etmiş olmanın imkanı yok.
Es imposible que pudieras rastrearme tú solo.
Katılabileceğin terapi imkanı olduğunu biliyorsun değil mi?
¿ Sabes que hay un grupo de apoyo?
Severide'ın bizi geçen gece duymamış olmasının imkanı yok.
No hay forma que Severide no nos escuchara anoche.
Yüzde 50 ihtimalle kedi öldürülmüştür ama kutuyu açana kadar bunu bilmene imkan yoktur.
Hay una posibilidad del 50 % de que el gato esté muerto, pero hasta que no abras la caja, no hay manera de saber una cosa o la otra.
- Bu takma adı geçmişte bırakma imkanımız var mı?
¿ Alguna posibilidad de que dejemos ese mote en el pasado?
Alıcısı kapalı olsa bile, bağlamda olduğu sürece dinlemeye imkan tanıyor ve bunu daha önce düşünmemiştim ama öyle.
En cualquier momento, incluso cuando está colgado, mientras esté encendido, pueden estar escuchándote. No lo había tenido en cuenta antes, pero sí.
Günün erken saatlerinde, bu hikayeyi ortaya çıkaran The Guardian muhabiri Glenn Greenwald'la bir röportaj yapma imkanı buldum.
Hace una horas he podido entrevistar... al periodista que ha puesto el descubierto esta historia : Glenn Greenwald, de The Guardian.
Bir sistem yöneticisi olarak, PRIVAC "Ayrıcalıklı Erişim" denen özel bir yetkiniz vardır. Bu yetki size pozisyonunuzun ihtiyacına bakılmaksızın her türlü sınıflandırılmış bilgiye erişim imkanı sağlar.
Como administrador de sistemas te otorgan una autorización especial... llamada PRIVAC, de Privileged Access, que te permite acceder a información clasificada de todos los niveles, independientemente de lo que necesites para tu trabajo.
Bunu yapmamın imkanı yok. Ama yine de büyük bir zevkle yapacağım.
No solo puedo hacerlo... sino que lo haré con sumo placer.
Birisinin onları kurcalamasına imkan yok.
Es imposible que alguien las haya manipulado.
Bilgisayarlarına direkt erişim imkanı sağladı.
Te da acceso directo a sus ordenadores.
Reklamcısı bize e-postalarına bakmamıza imkan kıldı, ama binlerce mesajı var.
Su publicista nos ha dado acceso a su correo electrónico, pero hay miles de mensajes.
- Durumu canlandırma imkanınız var mı?
- ¿ Crees que tal vez puedas demostrar ese movimiento en contexto?
Bütün personelin dosyasına erişme imkanım oldu.
Tengo acceso a todos los archivos del personal.
- Bu araca ruhsat vermemin imkanı yok.
- No hay manera de que conceda la licencia a este vehículo.
Sana bir doğum günü hediyesi vermememin imkanı yok.
De ninguna manera voy a dejar de hacerte un regalo de cumpleaños.
Bence,... bu kadının orospu olmasına imkan yok.
Solo digo, que no hay forma de que esta mujer no sea una prostituta.
İmkanı yok.
De ninguna manera.
- İmkanı yok. Ben...
¡ Es imposible!
İmkanı yok! Bana bu gece uyuşturucu testi yapacaklar.
Me hacen un examen de drogas esta noche.
İmkanı yok.
Imposible.
- Hayır... İmkanı yok.
No... ni hablar.
İmkanı yok.
Ni hablar.
İmkanı yok.
Eso es imposible.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]