Katï traducir español
441 traducción paralela
Dalïs-bombalama pilotlarïna eski moda katï bir yakalïk verin.
Equipen a los pilotos con un collarín rígido.
"Yüksek, sïkï, eski moda, katï bir yaka."
"Un apretado collarín rígido".
Beni bırakmamasını gerektiren kati bir nedeni var o yüzden gururunu düşünecek lüksü yok.
Hay una razón de por qué no me deja ir... por eso no tiene el lujo de respetarse a sí misma.
Bay Halton, bu işe kati olarak nokta koymak konusunda ısrar ediyorum.
Sr. Halton. Insisto en que resolvamos este asunto de una vez para siempre.
Otopsiyi yapan cerrahın kendisi bile söyleyemediğinden bu konuda kati bir delil bulunmuyor.
Existe una duda más que razonable al respecto... ya que ni siquiera el médico que realizó la autopsia pudo confirmarlo.
Ama kati konusmadiniz.
No ha dicho decididamente.
Kati yumurta sevmedigim gibi insanlari bekletmeyi de sevmem.
Mi mala costumbre son los huevos duros.
Madem kati yumurta sevmiyorsunuz, o halde kabuklarina da basmayin.
Cuando salga, cuide de no pisar las cáscaras.
Ben mukayeseli değil kati sonuçlar peşindeyim.
Me interesan los resultados absolutos, no los comparativos.
Krallığını yüz üstü bırakacağına dair katî haberler aldım.
- ¿ Dinero? Y me han informado que planeáis marcharos de vuestro reino.
Kati olmak gerekirse, hikâyemiz 4 Mart 1944'te başladı.
Para ser exactos, nuestra historia comienza el 4 de Marzo de 1944.
Pek kati bir şey söyleyemeyeceğim. Belki de yanılıyorum. Peki öyleyse şimdi işimiz sandığın başında Drakula'nın gelmesini beklemek olacak.
- Bien, ahora vamos a esperar aquí a Drácula.
Belki Kati ya da Nena ile birlikteydi.
Habrá ido a casa de Katy o de Nena.
Hatırlayın, kati bir şekilde centilmenlerin centilmeni olarak yetiştirildiniz.
Recuerde que ha recibido una rigurosa formación como mayordomo.
Ama üç milyar elektron volttan kurtulacak kadar yoğun olan bir organizmanın kati nükleer maddeden yapılmış olması şart.
Eso es verdad... pero cualquier organismo suficientemente denso para sobrevivir esa descarga... tendría que ser hecho de material nuclear sólido.
Karşılığında o makine gezegendeki herhangi bir noktaya anında kati madde gönderebilir.
¿ Con qué propósito? A cambio, esa máquina proyectaría instantáneamente materia sólida... a cualquier punto del planeta en cualquier color o forma que imaginaran.
Alt kati guevene alin.
Vigile abajo.
Iki kati ya da hiç.
Doble o nada.
Derken bir seri kati kontrol başladı.
Entonces empezaron a hacerme muchas pruebas.
- Kati kararınız nedir?
¿ Seguro que no quiere ir?
O polis frekansını sadece tehlikeden katî uzak olduğunuzda kullanın.
Usad esa onda de la policía sólo cuando estéis en sitios despejados.
Baskerville Konağı'ndaki ilk günüme içelim ve kati inancıma bu aile laneti denen şey efsaneden başka bir şey değildir ve Cehennem Köpeği gece bu çalılığa bir daha asla korku getirmeyecek.
Brindemos por mi primer día en la Mansión Baskerville y por mi convicción de que la maldición de la familia es sólo una leyenda y que el sabueso del infierno no volverá a asustar a nadie en el pantano de noche.
Kati gizlilik içinde olacağız.
Tendremos total intimidad.
Bakın bu kategoriler oldukça kati. Yarım kalmış önemli bir mesele dendiği zaman buradan çıkarılabilecek tek anlam şu ki...
Vea, estas categorías son bastante específicas... y cuando hacen referencia a asuntos inconclusos de naturaleza mayor,... pues, la única interpretación aquí es simplemente que...
Xavier, mahkemeye tutuklanmana neden olan kati saldırının açıklamasını yapacak mısın?
A ver, Xavier ¿ quiere explicar... al tribunal, con toda exactitud el motivo de este arresto?
Kati sasirmisim.
Me he equivocado de piso.
Bir de aldığı mektup var, kocasının kaybolduğunu bildiriyordu. O mektubu gördüm. Kati bir şey yazmamışlardı.
La carta que ella tiene donde dice que él ha desaparecido yo la vi y no creo que fuera algo muy definido.
Ananın fikri kati mi?
Es por tu madre, ¿ verdad?
Ebedi hayatta yeniden canlanacağımızın kati inancıyla, sana yalvarıyoruz merhameti sonsuz Tanrım.
En la fe en la resurrección, hasta la vida eterna. Dios, tu misericordia es infinita, responde a nuestras plegarias en nombre de su alma.
Her zaman sağ bıçağı ve çatalı kullan ve eğer hangisini kullanacağını bilmiyorsan bana bak ve kati surette psikolog ve onun duygusal çelişkilerinden söz etme.
Usa siempre el cuchillo y el tenedor que estén a la derecha. Y, si no sabes cuál debes usar, mírame a mí. Y nunca, bajo ninguna circunstancia, hables sobre tu psicólogo y sus contradicciones emocionales.
Kati sadelik.
Simplicidad total.
Tabiatımız hakkındaki cehaletimiz kati.
Lo ignoramos todo de nuestra propia naturaleza.
Yolculuk bitti, savaş tekrar başlıyor. Kati.
Empieza la batalla, pero esta vez no vamos a conquistar un mundo, sino el universo.
Bu şeref bize çok pahalıya mâl oldu. Ülkemizi denetleyecek, kontrol altına almaya çalışacak her girişimi kati surette reddediyoruz.
... nosotros rechazamos terminantemente todo intento de fiscalización, todo intento de inspección de nuestro país.
Dostlarım, en kötü şeylerden birini yapmak üzereyiz. Hesap günü geldiğinde bizi sadece kati inancımız kurtarabilir.
Amigos míos, tenemos por delante una tarea espantosa... sólo la más estricta disciplina nos salvará en nuestra hora de prueba.
Bu durum benim üstün sağduyuma ters düşmekte. Fakat, bu konudaki isteğini, o kadar kati ve nazik bir dille anlattı ki hayır diyemedim.
Accedo a esto en contra de mi opinión pero ella ha expresado este deseo con tanta gracia y firmeza que no he podido negárselo.
Bu durum bekleniyordu ancak kati bir zafer için kazanmak için donatılmamışlardı.
Se esperaba de ella sin que estuviera preparada, una decisiva victoria.
Sözünü sakınmıyordu ve Hitler'den kati surette çekinmiyordu.
Fue en bruto sus comentarios y no escatimó Hitler.
Norveç münazarası, Avam Kamarası'nda geçirdiğim otuz dört yıl boyunca katıldığım en kati sonuçlu görüşmeydi. Zira, tek bir tümen koca hükümetin çöküşüne sebebiyet vermişti.
El debate Noruego fue el único debate decisivo que he presenciado durante los 34 años como miembro de la cámara de los comunes ya que fue la única votación que definitivamente supuso la caída de un gobierno.
Auchinleck savaşın kaderini. ve kati sonucu belirleyecek olan El Alameyn'i şans eseri seçmemişti.
No fue un accidente Auchinleck que eligieron El Alamein para la batalla decisivo en territorio egipcio.
Temmuzda, Çöl Savaşı'nın belki de en kati safhasında Auchinleck onu durdurdu.
En julio, la batalla por Desierto War decisiva Auchinleck impedido su meta.
Kati bu, Stiller.
Pero si es Stiller, el asesino.
Japonya için kati surette hayatî bir savunma alanıydı.
Fue una absolutamente vital área de defensa de Japón.
Bu kadar az sayıda U-Botla Atlantik'teki savaşta kati bir sonuç elde etmek mümkün değildi.
Con una gran pequeño submarino Era imposible tener éxito decisivo en la Batalla del Atlántico.
ZEMİN KAT-ERKEK GİYSİLERİ, OĞLAN GİYSİLERİ, KADINSI EŞYALAR BİRİNCİ KAT-ŞİKAYETLER ASMA KAT KATI MEFRUŞAT
TERCER PISO, DAÑOS NASALES
Ancak hem yaygin hem de yogunlastirilmis gösteride, kati mükemmelliklerini küstahça ileri sürenvarliklar sonunda degisir ve yalnizca sistem oldugu gibi kalir :
Lo que afirmó con la más perfecta imprudencia, su excelencia definitiva, cambia en el espectáculo difuso, pero también en el concentrado, y es únicamente el sistema el que debe continuar :
Biz o olayı çok tiksindirici buluyoruz... ve senden özellikle rica ediyoruz, bu kurala kati suretle uymalısın.
Lo encontramos de lo mas repelente y debemos pedirte que cumplas este precepto siempre
Kati suretle... annemi görmesine... veya ayrılmadan önce evde olay yaratmasına meydan verilmesin.
Y de que en ningún caso... se le permita la oportunidad de ver a mi madre... o causar ningún disturbio en la casa antes de marcharse.
O zamanlar herşey kati ve kesin olmak zorundaydı. Fakat aynı zamanda sendeleyip kaydıklarını hissediyorlardı.
Eran tiempos que, en la superficie, parecían sólidos y ciertos, pero que sintieron cómo resbalaban y se tambaleaban.
Fakat olayların gidişatı, şair Hofmannstahl tarafından çok güzel özetlenmişti. Şöyle söylemişti : Geçmiş nesillerin kati surette inandıkları şeyi o,
Y la línea intelectual del momento fue resumida por el poeta Hofmannsthal quien dijo que, lo que anteriores generaciones habían creído firme, estaba de hecho, lo que él llamaba :
Ama ona söyleyeceğim But I'm going to tell him kati olarak sonunda kendi hayatımı yaşadığımı.
Especialmente a mí. Pero le voy a decir que por fin tengo mi vida, y es para siempre.
katı 27
katie 297
katia 37
katil 463
katılıyorum 578
katiyen 107
katiller 205
katil o 25
katılmıyorum 104
katıl bize 24
katie 297
katia 37
katil 463
katılıyorum 578
katiyen 107
katiller 205
katil o 25
katılmıyorum 104
katıl bize 24