O hâlde traducir español
3,758 traducción paralela
O hâlde neden?
¿ Entonces por qué?
O hâlde çatışma kaynağını hemen ortadan kaldırın.
Entonces elimina la fuente de inmediato conflicto.
Asiyi oynamaya devam et o hâlde.
Adelante, entonces. Juega a ser un rebelde.
- O hâlde yapılacak bir şey yok.
Entonces no hay nada que hacer.
- Tamam, o hâlde.
Muy bien, entonces.
- Kendin git o hâlde şansın açık olsun.
Ve tu sola, entonces, y buena suerte.
O hâlde içeri girsek mi?
¿ Vamos allá?
O hâlde mantıklı şeyler konuşmaya çalışacağım.
Tendré que ser coherente entonces.
Onun ölmesi ve seni yaşaman yazık olmuş o hâlde.
Bueno, entonces es una gran lástima que él esté muerto y tú estés vivo.
Madem bu kadar riskli bir işti o hâlde neden at yapma zahmetine girdiler?
Así pues, si había tal riesgo... ¿ por qué molestarse en hacer un caballo?
Tamam o hâlde.
Bien.
- Hiçbir şey yoktu o hâlde.
¿ Nada, entonces?
- Ameliyattan vaz mı geçildi o hâlde Doktor?
- ¿ Abandonó la cirugía, doctor?
- O hâlde bu son derece zalimce Doktor!
- Entonces eso es muy cruel, doctor.
- Birkaç haftalık mesele o hâlde.
Entonces es solo cuestión de semanas. Sí.
- Yapacağı pek fazla iş yok o hâlde!
¿ Entonces no hay nada que él pueda hacer?
O hâlde onunla konuşmam gerek.
Entonces tengo que hablar con él.
O hâlde durumunun ciddiyetini bilmenin bir yolu yok.
Entonces no tenemos modo de saber la gravedad de su enfermedad.
Tamam o hâlde Frank sorunumun ne olduğunu söyleyeyim.
Entonces de acuerdo, Frank, te diré cuál es mi puto problema.
Tamam, o hâlde.
Entonces, perfecto.
Dava bu değilse o hâlde dava nedir Şerif?
Si ese no es el caso, ¿ cuál es el caso, sheriff?
O hâlde durumunun tıbbi açıklaması "gece terlemesi."
Bueno, entonces el término médico para lo que tienes es "sudoración nocturna".
O hâlde burada...
Bueno, entonces es bueno...
O hâlde burada olmam iyi bir şey değil mi?
Es bueno que yo esté aquí, ¿ verdad?
Bu şartı kabul edersen birlikte olalım o hâlde.
Si aceptas esa condición, entonces estemos juntos
O hâlde müsaade et kadeh kaldırayım babama.
Bueno, dejadme pues, brindar por mi padre.
Onu tekrar aşağı indiririm o hâlde.
La traeré entonces.
O hâlde evine geri dönersin.
Entonces puedes volver a casa.
O hâlde sana yalan söylemiş.
Entonces te mintió.
İtiraf etmeliyim ki ki eğer beyim bana soruyorsa o hâlde demeliyim ki bazı şeyler oluyor. Şey bir çeşit... Nasıl söylesem doğaüstü bir şey belirdi.
Bueno, tengo que admitir que si el Señor me pregunta, entonces ciertamente ha de ser dicho que las cosas que suceden, bueno... son algo, cómo decirlo, son algo sobrenaturales.
Pekâlâ o hâlde.
Bueno, bien.
Eğer hayatta bir şey sana neşe katıyorsa o hâlde onu yapman gerekir. İnsanlar ne derlerse desinler.
Si algo en la vida te trae alegría, entonces tienes que hacerlo, sin importar lo que la gente diga.
Tahmin ederim o hâlde.
Está bien, intentaré adivinar.
Hong Kong'da gurbetçisin, o hâlde zengin bebesisin?
Eh, eres un expatriado en Hong Kong... eso estaba pensando... ¿ Niño rico con fideicomiso de sus padres?
- O hâlde yurt dışında yaşayan, beyaz tenli yatırım bankeri gurbetçi Arcadia'da yaşayan Çinli restorant sahibi göçmen mi?
- Bueno, entonces... ¿ Un banquero blanco en el extranjero es un expatriado...? Y un trabajador de restaurante chino... viviendo en Arcadia es un inmigrante?
O hâlde nereye gidiyoruz?
Bien, entonces ¿ adónde quieres ir?
Tamam o hâlde. Sorduğumu unut.
De acuerdo, entonces olvida lo que dije.
O hâlde Bay Norrell'e başvurun efendim.
Entonces debería pedirle ayuda al señor Norrell.
O hâlde kendinizi biraz yalnız hissetmişsinizdir.
Es por eso que creo que usted debe sentirse un poco solo.
O hâlde neden keyifsiz?
¿ Qué es lo que padece?
O hâlde onu yüce bir mevkiye yükseltirim.
Pues lo elevaré a una posición más noble.
O hâlde yasaklıyorum efendi.
Pues se lo prohíbo, señor.
O hâlde sana mutluluklar dilerim.
Bueno, te deseo lo mejor.
Nasıl yaptığınızı bilmiyordu iseniz nasıl yaptınız o hâlde?
Pues, ¿ cómo pudo hacerlo si no sabe qué es lo que hizo?
Merlin o hâlde!
Merlín, entonces.
- O hâlde neden sana Margaret diyor?
- Y entonces ¿ por qué le llama él Margaret?
Ölümüne gidiyor o hâlde.
Digo yo que se está lanzando a su muerte.
Tamam o hâlde.
Listo, pues.
Kadın, fırın temizleyicisini kullandığı hâlde ekranın üstündeki o küçücük kamera bir şey görmüyor.
La limpio con un limpiador y ahora a través de la cámara no se ve nada.
O son gecede son Anzaklar gönüllü olarak kalmak isteyen ve cephede dağınık hâlde yerleştirilmiş yalnızca 1500 adamdı.
En la noche final... los últimos Anzacs fueron solo 1.500 hombres... dispersos por todo el frente... voluntarios para quedarse hasta el final.
Ne şaşırtıcı ama! O hâlde kıyıda olman gerekmiyor mu?
¿ No deberías estar en tierra?