Tehlike traducir español
6,988 traducción paralela
Tehlike hissediyorum.
Siento peligro. Oh, no.
Nasıl bir tehlike bu?
¿ Qué peligro es ese?
Yani, tehlike çanları çalmadan önce.
Quiero decir, antes de que se ponga peligroso.
Ajanımız, bize tehlike oluşturan bir federal ajanı ortadan kaldıracak o kadar.
Nuestro activo se hará cargo de la agencia federal representa una amenaza para nosotros.
Halledilmesi gereken bir tehlike oldular.
Los convierte en una amenaza de la que hay que encargarse.
Tehlike!
¡ Peligro!
Tehlike...
¡ Peligro!
Tehlike...
¡ Peligro...
Tehlike geçti.
Todo despejado.
- Tehlike sensin. - Ben miyim?
- De ti. - ¿ Yo?
Üst güvertelerde doğmadım diye tehlike mi arz ediyorum yani?
¿ Así que ahora soy un riesgo para la seguridad porque no nací en las cubiertas superiores?
Efendim, bu tehlike potansiyeli yüksek bir durum.
Señora, esta es una situación muy peligrosa.
- Tehlike çanları çalıyor, Harry!
¡ Los escritos están en la pared, Harry!
Yeni Hava Ulusu tehlike altındadır.
La nueva Nación del Aire está en peligro.
Hava Ulusu'nu kurtarmak için atıldığın tehlike, nesiller boyu unutulmayacak.
El riesgo que tomas para salvar a la Nación del Aire... -... será recordado por generaciones.
Halkımızın var oluşu tehlike altına girdiğinde Avatar'ın hayatı bıçak sırtında olduğunda Jinora umudunu hiç yitirmedi.
Cuando la existencia de nuestro pueblo fue amenazada cuando la vida de la Avatar pendía de la balanza Jinora nunca perdió la esperanza.
İnan bana, tehlike sadece beden sahibi için değil senin için de geçerli. Tarifsiz tehlikeler.
no solo para el anfitrión sino para ti... son indescriptibles.
Tehlike parası için.
Ya sabes, por pago de peligrosidad.
- Pekala... Hani geri döndüğünüzde her yerde tehlike görmeyi kesmeniz çok zordur ya? Eskiden savaşla alakalı...
- Bien... bueno, ya sabes cómo cuando volver y es difícil de detener viendo peligro en todas partes?
- Walter, biyolojik tehlike yok demiştin.
Walter, dijiste que no había riesgo bilógico.
Mesleki tehlike.
Los periodistas mueren todo el tiempo... es un riesgo de la profesión.
Bu tehlike işareti...
Es una bandera roja...
Halledilmesi gereken bir tehlike oldular.
Les convierte en un peligro a considerar.
Tehlike oluşturmuyordun ki.
No eres una amenaza.
Benimle gelir. Sanwa'dan çıkınca, hiçbir tehlike kalmaz.
Una vez que salgamos de San Joa, no habrá ninguna amenaza.
Ciddi bir tehlike.
Eso una amenaza en toda regla.
Tehlike yazıyor!
¡ Eso decía "peligro"!
Ama sarayda saklanmış hiç tehlike yok mu sanıyorsunuz?
Pero, ¿ no hay riesgo escondiéndose en el palacio?
Elsa'yla konuştum ve sizi temin ederim ki çok kısa bir sürede her şeyi kontrol altına alacağız. Böylece etrafta hiçbir tehlike kalmayacak.
- Hablé con Elsa y les prometo... que pronto estará todo bajo control y nadie correrá ningún peligro.
Büyük ihtimalle tehlike.
- Con suerte... el peligro.
Tehlike seziyorum.
Detecto problemas aquí.
Birkaç yabancı yatırımcıya hisse satmayı konuşuyorduk ama şirketin tehlike altında olduğunu bilmiyordum.
Sabía que estábamos discutiendo la opción de venta de acciones a un par de inversores extranjeros, pero no me di cuenta que la compañía estaba en riesgo.
Marryat sembolü, 1800'lerde ticaret filoları tarafından tehlike veya endişe bildirmek için kullanılan bir sembol.
El símbolo Marryant, usado por los navíos mercantes en 1800 para alertar de peligro.
Eğer siviller için mevcut tehlike ise... -...
Si se convierte en una amenaza inmediata para los civiles,
- Sanırım tehlike sinyali.
¿ Supongo que una señal de auxilio?
- Çoklu Tehlike Uyarı Merkezi'ne gidiyoruz.
- Nos vamos al MTAC. - ¿ Por qué?
Neden Çoklu Tehlike Uyarı Merkezi'nde toplandığımızı merak ediyorum.
Me pregunto por qué tenemos esta reunión en el MTAC.
- Ben yalnızca "müvekkillerimiz" dedim,... çünkü Lockhart / Gardner'dan ayrılmakla daha çok tehlike içindeler.
Solo digo "nuestros clientes" porque están más en peligro... de dejarnos por Lockhart y Gardner. ¿ Y qué haremos?
İşte şimdi elinde hiçbir şey kalmadı. Tehlike geçti, dışarı çıkabilirsiniz, hava bükücüler burada.
Ahora si que no os queda nada.
- Tehlike kısmını çoktan geçtik Clara.
Oh, estamos más allá del peligro, Clara.
Doktor, diğerleri hala tehlike içinde.
No tienen remedio. Doctor, los demás todavía están en peligro.
Tehlike geçti.
Despejado.
Bak, Angela, benim burada olma sebebim senin kendin veya başkası için tehlike oluşturup oluşturmadığına karar vermek.
Mira, Angela, estoy aquí para determinar si eres un peligro para ti o para otros.
Kendinize ya da başkalarına bir tehlike oluşturmadığınızdan emin olmalıyım.
Necesito asegurarme de que no es usted peligroso, ni para sí mismo ni para otros.
Büyük bir tehlike içindesin.
Estás en gran peligro.
Konu tehlike olunca seni mi dinleyeceğim yani?
¿ Escucharte a ti hablar de peligro?
Silva İçişleri'nden ise sadece numaramız değil, aynı zamanda gizli kimliğin için bir tehlike.
Si Silva es de asuntos internos, no es solo nuestro número. Es una amenaza para su tapadera.
Görevimiz tehlike.
Misión imposible.
Kızın çok sarhoş ve kötü halde olduğunu ama herhangi bir tehlike olduğunu düşünmediğini söyledi. Eminim kızda öyle düşünmüştü.
Estoy segura que ella tampoco lo pensó.
Sonraki durak, Biscayne Boulevard. RAFAEL-TEHLİKE-JANE
Próxima parada, Boulevard Biscayne.
Tehlike mi?
¿ Peligroso?