English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ T ] / Télé

Télé traducir español

6,046 traducción paralela
Babanla maçı televizyondan izlersiniz, tamam mı?
Tú y papá podéis ver el partido en la tele, ¿ vale?
İstediğin gibi giyiniyor, telefonu kullanıyor, televizyon izliyorsun.
Puedes vestir cómo quieras, usar el teléfono, ver la tele.
Televizyondaki o belgeselleri izleyip geçiyoruz mesela.
Sólo tienes que mirar esos documentarios en la tele.
Ama bu yüzden bu tür şeyler var televizyonda.
Pero ponen esas cosas en la tele por eso.
Evet, çünkü kazandığında, televizyona çıkacaksın.
Sí, porque cuando ganes, saldrás por la tele.
İnternetin her yerindesin, her kanalda sen varsın.
Estás en todo Internet. En la tele.
- TV seyredeceğim.
- Voy a ver la tele.
TV'de paraya ihtiyacı olan öğrenciler hakkında bir belgesel vardı.
Vi un documental en la tele, sobre estudiantes que necesitan dinero.
Televizyonda, Rock and Roll'da ve kalbinde.
El diablo está en la tele, en el Rock and Roll, y en tu corazón.
Kendi televizyonun var. Çok da kötü olmayan çikolatalı pudingler veriyorlar. Ben de birkaç çizgi roman kaçırabilecek miyim bakacağım.
Has conseguido tu propia tele, te han traído un pudding de chocolate que no está medio malo, y voy a ver si puedo encontrar unos tebeos, ¿ vale?
Eve gidip televizyon izleyeceğim.
Ir a casa a ver la tele.
İkiniz - TV'de söyledikleri gibi - bağlantı kurabildiniz mi?
¿ Habéis - como dicen en la tele - conectado?
Benim eve gidip bir şeyler yerken curling maçını izlemeye ne dersiniz?
Escuchen, ¿ por qué no vamos a mi casa, comemos algo y vemos el gran partido de curling por la tele?
Çocuklar, galiba televizyonu tanıdı.
Niños, creo que reconoce la tele.
Televizyona çıkacağım!
Voy a estar en la tele!
Televizyon izlersin?
¿ Pongo la tele?
Televizyon filan izlemek ister misin?
¿ Quieres ver la tele o algo?
TV ve ses sistemini olduğu kısım.
El área en la que están la tele y el estéreo.
Zoe Hart televizyona çıkmış.
¡ Zoe Hart está en la tele!
Ve, Zoe Hart televizyona çıkmıştı.
¡ Y Zoe Hart ha salido en la tele!
Zoe Hart televizyona mı çıkmış?
¿ Zoe Hart ha salido en la tele?
Siz o televizyondaki doktorsunuz.
¡ Eres esa doctora de la tele!
Ekranda daha uzun görünüyordunuz.
Parecías mucho más alta en la tele.
Kuyruğu... Işınlanıyor mu yani?
Su cola... ¿ Tele transportación?
Kusura bakmayın. Televizyonum çalışmadığından tek dinleyebileceğim şey sizsiniz.
Lo siento, pero mi tele no funciona, ustedes son todo lo que tengo.
Evden tele konferansla katılıyorum.
Estoy en teleconferencia desde casa.
Müzik setini ve televizyonunu da.
Y tu estéreo y tu tele de pantalla plana.
Ne oldu, canlı yayında çıldıracağımdan mı korkuyorsunuz? Kriz geçireceğimden mi korkuyorsunuz? !
¿ Qué, tienes miedo de que vaya a perder la cabeza en directo por la tele? ¡ ¿ Tienes miedo de que sufra una especie de colapso?
Günün her saati, televizyonda canlı maç yayını var.
Sabes, hay eventos deportivos en directo en la tele 24 horas al día.
Şimdi kabloyu bağlıyorum, ama televizyonu nasıl bağlayacağım konusunda bir fikrim yok.
Estoy echando el cable ahora, pero no veo cómo voy a poder poner la tele.
Sen televizyonu kur yeter.
Simplemente instala la tele.
Yani senin televizyonu iade ettiğin gibi mi?
¿ Igual que tú devolviste la tele?
Özür dilerim, o senin televizyon şeysinin bir parçası mıydı?
Lo siento, ¿ era parte de tu tele?
Parmak şaklatmak, ışınlanmak, duman olup uçmak ve anlaşmak yok.
No chasquidos, tele transportación, escapar como humo... oh, y... no hay trato
Şimdi tasarruf ediyorum ama eğer onları daha büyük eğlence işlerine veya televizyona dünyasına geri sokarsam işte o zaman iyi parayı görürüz ve ben de payıma düşeni alırım.
Ahorro dinero ahora pero si puedo conseguirles un local mayor o que vuelvan a la tele, entonces podremos ver mucho dinero y será entonces que lo recuperaré.
Yani bizimkileri televizyona geri döndürmek için evet ya da hayır deme yetkisine sahip. Bizim için çok büyük bir olay bu.
Por tanto tiene el poder de decidir sí o no los chicos vuelven a la tele lo cual sería muy bueno para todos.
- Televizyoncu adam burada diye panikledim.
Me entró el pánico porque estaba aquí el tipo de la tele.
Durun, bunu TV'de söyleyebilir miyim?
Espere, ¿ puedo decir eso en la tele?
Tele kulak, haraç, jüriyi ayartma.
Chantaje, extorsión, cambios de jurado.
Yüksek reytingli televizyon programları yapardın.
Solías hacer programas de alta audiencia en la tele abierta.
Bu kadar televizyona çıkmak istiyorsan gidip yetenek yarışmalarının ilk sırasında bekle.
Si quiere verse tan mal en la tele... vaya y siéntese a la primera fila en los programas de competencias de talento.
Bir kere daha televizyona çıkarsan insanlar beni öldürebilir.
Si sales en la tele una vez más, me matarás.
Televizyonda gördüm seni, çok havalıydın.
Te he visto en la tele pateando traseros.
Şimdi bu istediğiniz şirket için birinin televizyon programına çıkıp dövüşmesi mi?
¿ Esto es algo que debería preguntar... una persona que ha tenido una pelea en la tele por la compañía?
Tabi ya... şu anda biz konuşurken o da ayaklarını uzatmış TV izliyordur.
Sí... y mientras hablamos está viendo la tele.
Belki de TV'ye çıkmalıyım?
¿ Tal vez salir en la tele?
Onu TV'ye çıkarmalıyız artık.
La necesito en la tele, ya.
Siz iki dangalağı New York'a kadar kıçınızı koltuğa yayıp televizyon izleyin ve birbirinizin şeyini kaldırın diye getirmedim.
No os he traído hasta Nueva York pardillos para que pudieseis aparcar vuestras latas en el sofá, ver la tele y daros collejas el uno al otro.
İki gün sonra falan evleneceğiz.
Toma, pon la tele. Mira, vamos a estar casados en dos días.
Bir ay boyunca televizyon, bilgisayar, telefon yok.
Nada de tele, ni móvil, ni ordenador durante un mes.
Eve gidip televizyondaki Zor Ölüm filmlerinden birini seyredin.
Id a casa y ved una de las pelis de "La Jungla De Cristal" en la tele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]