Vaktin traducir español
4,512 traducción paralela
Uzun zamandır konuşmak için vaktin yoktu.
Hacía mucho que no hablabas.
Biraz vaktin var mı?
¿ Tienes un minuto?
Dünya kadar vaktin var.
Tienes todo el tiempo del mundo.
Biraz geri ödeme vaktin geldi.
- Es hora de que devuelvas un poco.
Ve şimdi oğlunun yanına gitme vaktin geldi.
Y ahora es el momento para que se una a su hijo.
Diğerleri gelmeden önce konuşmak için vaktin olur.
Tienes tiempo para charlar antes de que los otros lleguen.
- Biraz vaktin var mı? - Tabi.
- ¿ Tienes un momento?
Hadi, yatağına yatma vaktin geldi.
Vamos, es hora que te vayas a la cama.
Uyuma vaktin geldi.
- Lo sé. Es hora que te duermas.
Tek ihtiyacın bir kamera kendin ve 8 saat vaktin.
Todo lo que necesitas es una video cámara, a ti mismo, y ocho horas de tu tiempo.
Ah, cuma günü hiç boş vaktin var mı?
¿ Tienes algún tiempo libre el viernes?
Senin bana ayıracak vaktin hiç olmadı.
¡ Tú no eres nadie para juzgarme!
- Bilirsin, boş vaktin olduğu zaman.
Usted sabe, cuando eres libre.
Vaktin çoktan doldu Kevin. Param nerede?
Te pasaste la maldita fecha límite, Kevin. ¿ Dónde está mi dinero?
Yarına kadar vaktin var, daha fazla olmaz.
Ahora, mira, tienes hasta mañana, no hay más tiempo.
- Vaktin yoksa boş zamanlarını değerlendirmelisin.
Bueno, si no tienes tiempo, no lo malgastes.
Biraz vaktin var mı?
¿ Tienes un segundo?
31 o kadar gençtir ki birini öldürüp yakalansan bile hâlâ epey güzel vaktin kalır.
31 años es suficientemente joven que podrías asesinar a alguien y ser encarcelado y aún así tener una vida bastante buena.
Artık onu geri getirme vaktin geldi.
Es hora que la traigas de regreso.
Ama vaktin yok.
Pero no lo haces.
Vaktin olduğunda beni arar mısın?
¿ Podrías contactarme por favor?
Küçük bir sohbet için vaktin var mı?
¿ Tienes tiempo para hablar un momento?
Telafi edemediğin bu şeyler için çok vaktin olacak.
Aprenderás con el tiempo que no puedes arreglar lo que tienes.
- Vaktin varken yap. - Gündemim "Aptal dedektiflere soytarılık yap" la dolu zaten.
Ya tengo bastantes idioteces en mi calendario lo de ustedes solo suma una mas
Düşünecek vaktin yoktu.
No tuviste tiempo de pensar.
Ee... Artık birileri öğrenmeden geçen geceki pisliği temizleme vaktin gelmiştir. Yoksa elimizdeki her şey bir anda buhar olup uçar.
Así que... quizás es hora de que acabes de limpiar el desastre de anoche antes de que alguien lo averigüe y todo lo que hemos conseguido quede en humo.
Evden çıkma vaktin geldi John.
Tienes que salir de casa, John.
Sanchez vaktin bol.
Sánchez, tienes mucho tiempo.
Hava kararana kadar düşünme vaktin var.
Tienes hasta el anochecer para entrar en razón.
Belki de artık dinleme vaktin gelmiştir.
Tal vez es tiempo de que escuches.
Hava kararana kadar düşünme vaktin var.
Tienes hasta la noche para que recapacites.
- Evet hayatım, iyi eğleniyorduk ama artık gitme vaktin geldi.
La hemos pasado bien. - Sí, es verdad. Y es hora de que te vayas.
Fazla vaktin yok.
No tienes mucho tiempo.
Eğer vaktin varsa, biraz ara ver.
Si tienes tiempo, un descanso.
- Sanırım gitme vaktin geldi.
Creo que deberías irte. ¿ Qué?
Bence buna değer etrafta takılmana vaktin var.
Creo que valdrá la pena que te quedes.
Sanırım Grozni'ye gidip oğlunun mezarını görme vaktin geldi.
Creo que es hora que vayas a Grozny a ver la tumba de tu hijo.
Saygısızlık etmek istemem ama gerçeklerle yüzleşme vaktin geldi, dostum.
Ahora mira. Me refiero sin faltarle el respeto, pero es hora de enfrentar la realidad.
Dört saatten az vaktin var.
Tienes menos de cuatro horas...
- Vega... Biraz vaktin var mı?
- Vega, ¿ tienes un minuto?
" Uç şimdi, senin uçma vaktin..
Vuela, ahora es tu momento. Vuela, vuela.
"Uç şimdi, senin uçma vaktin.."
Vuela, ahora es tu momento.
Southfork'un dışında da hayatın olmuş olabilir orada olmayan şeyler için endişelenmeye fazla vaktin olmamıştır.
Tal vez si tuvieras vida más allá de Southfork, entonces no tendrías tanto tiempo para preocuparte por cosas que no están.
Hayatını güzelleştirmek için vaktin var mı?
¿ Tienes tiempo para mejorar tu vida?
Hâlâ açığı kapayacak vaktin var yani.
Todavía tendrás tiempo para ponerte al día.
Biraz daha vaktin var.
Tienes algunos minutos más.
Kalanını anlatmak için epey bir vaktin olacak.
Tienes bastante tiempo para contarme el resto.
Eşyalarını toplayıp şehirden ayrılmak için akşama kadar vaktin var.
Tienes hasta el anochecer para recoger tus cosas y dejar esta ciudad.
D. Amca, sanırım yatma vaktin biraz geçmiş.
Tío D, tienes que acostarte ya.
- O kadar vaktin yok.
- No tienes tanto tiempo.
2007'ye kadar vaktin var mı?
¿ Tienes hasta el año 2007?