Yalnızdı traducir español
1,888 traducción paralela
Geldiğimizde Pernille uyuyordu oğlanlar da odada yalnızdı.
Pernille estaba dormida cuando llegamos aquí y los niños estaban solos en la habitación.
Bu yalnız bir yol, ama o artık gitmişti ve ben hiç olmadığım kadar yalnızdım.
El camino es un lugar solitario pero él estaba allá ahora y yo estaba en mi propio camino más solo que nunca.
Pernille uyuyordu, oğlanlar da odada yalnızdı.
Pernille estaba dormida y los niños estaban solos en el cuarto.
Nedense, hayal ettiğim Akari her zaman yalnızdı.
No sé por qué siempre me imaginaba a Akari sola.
Ben yalnızdım, Ben... bilirsin işte "O" nu hiç bulamayacak mıyım diye düşünüyordum.
Me sentía solo, me preguntaba si alguna vez "la" encontraría.
Yani aslında, iki gündür yalnızdın.
Nadie para corroborar su paradero.
Tamam. Bu sabah, dairemde oturuyordum. Çok yalnızdım ve çok da azmıştım ve...
Esta mañana, estaba en mi departamento, me sentía solo, y estaba excitado.
Çok yalnızdım.
- Me sentía solo.
Yalnızdım.
Me sentía solo.
Duygularımla uğraşıyordum. Aynı zamanda sıkılmıştım ve yalnızdım ve tanıdığım birisine rastladım ve birkaç içki içtik ve ben yenik düştüm.
Estaba pensando en mis cosas, también estaba aburrida y sola, me encontré a alguien que conocía, tomamos un par de copas, y perdí la cabeza.
Hayatım boyunca yalnızdım.
He hecho todo en la vida por mi cuenta.
Oteldeki odana geldiğimde yalnızdın.
Estabas sólo cuando fui a tu hotel.
Zavallı Andreotti, o hep yalnızdı.
Pobre Andreotti, siempre estuvo tan solo.
Siz daha "İsa'nın Klonu" diyemeden, yalnızdım.
Yantes de que pudieran decir "Santo Clon deJesús".. me quedé solo... de nuevo.
Bak, benden ömrün boyunca nefret edeceğini biliyorum, ve seni suçlamıyorum da, ama bilmeni isterim ki yalnızdım ve korkuyordum, ve sadece, oğlum için güzel bir yaşam kurmaya çalışıyordum.
Mira, sé que me odiarás para siempre, y no te culpo pero quiero que sepas... que estaba sola y asustada, e intentaba construir una vida para mi hijo.
Ben yalnızdım. Birine ihtiyacım vardı.
Y necesitaba a alguien.
Tamamen. Ve hiç bilmez. Yalnızdır.
Totalmente, y ni siquiera lo sabe.
Evde yalnızdım ve yatıyordum.
Estaba... en casa solo. Durmiendo.
Sonra temsilciniz Fry'la tanıştım, o da benim gibi yalnızdı.
Entonces su emisario Fry vino a mí y él también estaba solo.
Biliyorsun, çok yalnızdım.
¿ Sabes? , estaba tan sola.
Tamam, ama o yalnızdı.
Pero estaba sola.
Bu süreç boyunca Marcel ile yalnızdık. Jerome çoğu zaman seyahate çıkıyordu ve eve geldiğinde de beni durmadan Marcel'i ihmal etmekle suçluyordu.
Pasaba mucho tiempo sola con Marcel durante este período, y Jerome estaba viajando la mayor parte del tiempo, y cuando finalmente estaba en casa, se la pasaba acusándome de descuidar a Marcel.
Çok yalnızdı, belki de deliydi.
Estaba realmente sola... quizás, loca.
Uzun zamandır yalnızdım ve biliyor musun?
Estuve sola mucho tiempo, ¿ y sabes qué?
Hep yalnızdım, ben de profesyonelleri aradım.
Estuve sola, por eso he llamado a profesionales.
Anneni kaybettiğin zaman yalnızdın, benim... Benim yanımda ise sen varsın.
Cuando perdiste a tu madre estabas solo, yo... yo te tengo a ti.
9 yıl, 11 ay ve 5 gün boyunca, sözde hayalet Merle Mcquoddy, terk edilmiş bir adada, oldukça canlı ve yalnızdı.
Durante 9 años, 11 meses y 5 días, el supuesto fantasma, Merle McQuoddy, estuvo muy vivo y solitario en una isla desierta.
Çok yalnızdım ve sen elimi tuttun ve tüm korku ve acının ötesinde... Dünyamın bitmediğini hissettim.
Estaba muy sola tomaste mi mano y a través de todo el dolor y el miedo sentí que mi mundo no estaba acabado.
Korkuyordum ve çok yalnızdım ve sen elimi tuttun.
Estaba tan asustada y tan sola y tomaste mi mano.
Umutsuz, yalnızdım ve bu işi bu kadar ileriye götürmemem gerektiğini biilyordum.
Me sentí desamparada y sola, y supe que nunca volvería a llegar tan lejos.
Hayatta gerçekten yalnızdı.
Él fue realmente el único en el mundo. Que acaba de...
Söylediğim gibi yalnızdım, kaybolmuştum Örümcekle takıldığım için, bu konuşmalara katlanmak zorundaydım.
Como dije, estaba solo y perdido asi que me junte con Spider y toleré toda esa conversación.
Sana söyleyebilirim ki o yalnızdı.
Por lo que se ve estaba sola.
Bilinenin aksine öldüğü gece Wyles yalnızdı.
Al contrario de lo que se creía, Wyles no estaba solo la noche que murió.
- Evet. İnanılmaz derecede yalnızdı.
Tan increíblemente sola.
- Yalnızdım.
- Me quedé sola.
Masada yalnızdı.
Ella estaba allí en la mesa, sola.
Yalnızdım, yazıyordum işte...
Estaba sola, escribiendo...
İnsanlar daima yalnızdır.
Todo el mundo siempre está solo.
Yalnızdım.
Estaba solo.
İsa orada ne kadar yalnızdı biliyorsun, vaktinin gelmesini bekliyordu.
Pues ya sabes lo solo que estuvo allí Jesús, abandonado, esperando su hora.
Bir çok gece yalnızdık.
Sí, estábamos solas mucho tiempo.
- Evet, yalnızdım. Tamamen yalnızdım.
- Claro, a solas.
Kesinlikle yalnızdım.
¡ Totalmente a solas! Absolutamente a solas.
Yalnızdım ve o an onu gördüm :
Estaba sola. Y ahí fue donde la vi.
Evde yalnızdık.
Estábamos solos en la casa.
O yalnızdı.
El estaba solo.
Yalnızdık ve sonra bir adam içeri girdi.
Estábamos solos, un tipo irrumpió.
İkimizde yalnızdık ve ikimizin de birbirine ihtiyacı vardı.
Estábamos los dos solos y nos necesitábamos el uno al otro.
Ve bu gece yalnızdı.
Y se sentía solo esta noche.
Yalnızdım.
Era solitario.
yalnızdım 64
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36