Yaşıyorlar traducir español
2,209 traducción paralela
Bak, kalın karton kutular içinde yaşıyorlar, etrafta süpermarket arabalarıyla geziniyorlar...
¿ Tú no? Mira, viven en cajas de cartón, usan carros de almacenes como medios de locomoción. Me parece muy emocionante.
- barınakta yaşıyorlar.
Exacto, de los leones.
Ne kadarının halüsinasyon gördüğünü bilmiyoruz ama bir şeyler yaşıyorlar.
No estamos seguros, si en realidad están alucinando pero están experimentando algo.
Demek birlikte yaşıyorlar.
O sea que viven todos juntos. Así es.
Karısıyla birlikte şurada yaşıyorlar.
Él y su esposa viven ahí.
Buranın sahipleri genellikle New York'ta mı yaşıyorlar?
¿ Los dueños de este lugar viven prácticamente en Nueva York?
Burada yaşıyorlar.
Aquí es donde viven.
Ne biliyor musun? Onlar küçük çocuk dünyalarında yaşıyorlar. Onlar daha filiz...
Están en una pequeña burbuja de niños, son retoños.
Hepsi Sudan doğumlu, fakat İngiltere'de yaşıyorlar. Ve bir veya iki yıl önce kuzey Londra'daki Müslüman cemiyeti tarafından silah altına alınmışlar.
Todos sudaneses de nacimiento pero viviendo en Gran Bretaña y reclutados hace un año a través de una asociación musulmana del Norte de Londres.
Kırmızı bir şey giyme. Küçük bir çete problemi yaşıyorlar.
Hay un problema de pandillas.
Yaşlı ve yalnız yaşıyorlar.
Son viejos. Viven solos.
Bu elemanlar balık yağının içinde yaşıyorlar kokuyor olmak umurlarında değil ki?
Esos tipos se la pasan cubiertos de entrañas de delfines y ballenas! No les importa si apestan!
Birlikte yaşıyorlar ve New York senatosundan eşcinsellere evlilik onayı geçer geçmez evlenmeyi planlıyorlar.
Unión civil y planean casarse, en espera que aprueben la legislación actualmente en el senado del Estado de Nueva York.
Sokaklarda, köpekler gibi yaşıyorlar.
Viviendo en la calle como perros.
Bu yaratıklar karanlıkta yaşıyorlar.
Estas criaturas viven en las sombras.
Sahile yakın, bakım havuzlarının sığ sularında güvenle yaşıyorlar.
Permanecen cerca de la costa, en la seguridad de las aguas poco profundas de sus guarderías.
Yang'ın işleri nedeniyle evliliklerinde sorun yaşıyorlar.
Están teniendo problemas maritales debido a las aventuras de Yang.
Kendi kurallarına göre yaşıyorlar.
Ellos viven con sus reglas.
Eywa'nın içinde yaşıyorlar Jake.
Viven, Jake. Dentro de Eywa.
Modern bir dünyada yaşıyorlar. Büyük ticari avlanma operasyonlarıyla yarışmak zorundalar ama ayrıca denizlerin sınırlı kaynaklara sahip olduğunun da net biçimde farkındalar.
Viven en un mundo moderno, tienen que competir con grandes operaciones comerciales pesqueras y sin embargo son muy conscientes de que los mares sólo tienen recursos limitados.
Kıyının çok açıklarında yaşıyorlar ve zor bulunuyorlar.
Viven lejos de la costa en aguas profundas y son difíciles de encontrar.
Pierre Froment ile evli, iki çocukları var. Fransız konutlarında yaşıyorlar.
Hoy se � ora Froment, casada con Pierre Froment... dos hijos, todos viven en la residencia francesa.
Ve burası orta direk kendi evlerinde yaşıyorlar.
Y aquí tenemos a la clase media... En sus departamentos.
Görüyorsun işte. Bunlar çiçek, suda yaşıyorlar.
Son flores que necesitan el agua.
Cheap Trick cover'larıyla yaşıyorlar.
Sólo tocan canciones de Cheap Trick.
Yani, hayatlarını yaşıyorlar.
Usted sabe, están en el mejor momento de sus vidas.
Benim adıma çalışanlar hayallerindekinden daha iyi yaşıyorlar.
Bueno, la gente que trabaja para mi vive mejor de lo un viajero ha soñado.
Hayır, Antigua'da güvenilir birilerini bulma konusunda sıkıntı yaşıyorlar.
No, su gente tiene dificultades para intentar encontrar un agente confiable en Antigua.
Burada nasıl yaşıyorlar acaba?
¿ Quién vive así?
Arap'lar o kadar zengin ki, çadırlarda yaşıyorlar sürekli yemek yiyorlar.
Son tan ricos, los árabes, que sólo viven en tiendas de campaña llenas de comida todo el tiempo.
Burada yaşıyorlar. Onlar Nepal'e gittiklerinde bazen evlerine göz kulak olurum.
Viven aquí, y les cuido la casa a veces, cuando se van a Nepal.
Bir tür şeker olan glikojen tüketimini sağlayan bir enzimin eksikliği yaşıyorlar.
Están perdiendo una enzima que metaboliza un cierto tipo de azúcar, el glucógeno.
Bodrumda yaşıyorlar.
Viven en el sótano.
İçimde mi yaşıyorlar?
Y viven dentro de mí?
Beslendikleri sürece yaşıyorlar.
Viven mientras se alimentan.
Tekrardan seninle mi yaşıyorlar?
Tus hijos. ¿ Viven contigo de nuevo?
Annem ve babam, Tulsa'nın dışındaki bir çiftlikte yaşıyorlar.
Mi mamá y papá, al lado de nuestra granja fuera de Tulsa.
Size bahsettiğim tüm bu insanlar ve pek bahsetmediklerim hepsi bir yerlerde yaşıyorlar.
y todos aquellos que conocí poco. Todos están vivos en un lugar.
Kaçakcılar gerçek hayatı yaşıyorlar.
Los contrabandistas viven la vida real.
Sekiz yaşındaymış. Anne, uyuşturucu bağımlısı. İzbe bir evde yaşıyorlar.
Ella tenía ocho años, su madre era una adicta, vivían en un refugio nocturno, la policía fue una noche con una orden para su novio, y supongo que él no tenía ganas de cooperar.
Sence insanlar bana, patronumdan ayrılıp kazayla 22 yaşındaki bir çocuktan hamile kaldığım için mi bakıyorlar?
¿ La gente me está mirando porque rompí con el jefe y accidentalmente quedé embarazada de un chico de 22 años sobre una colchoneta?
Birbirlerine 90 km mesafede yaşıyorlar.
Estos dos viven a 60 millas de distancia.
Bir yerlerde kendi başına saklanan bir mühendisin 12 yaşındaki kızı Monique Mogoulsky'yle altı yaşındaki Adrien Sapcaru'yu saklıyorlar.
Dos días después, para asegurar la costa mediterránea, Hitler invade el sur de Francia, que hasta el momento no había sido ocupado. La Zona Libre. La orden de Hitler es de tomar el puerto de Tulón, donde la flota francesa se encuentra concentrada.
Kızdan 4 yaş büyük beraber yaşamıyorlar.
Es cuatro años mayor.
Olayların çoğunda, bu çocuklar, 13-14 yaşına kadar yaşamıyorlar.
en la mayoría de los casos, estos niños no viven más allá de los 13-14 años..
Kim bilir şimdi nerede yaşıyorlar.
Quién sabe cómo estaría viviendo.
Bulutlardan aşağı bakıp tabutumuzun başında kaç kişinin yas tuttuğunu görebileceğimizi sanıyorlar.
Se imaginan que podemos mirar hacia abajo desde la nube y contar el número de asistentes a nuestro velorio.
- Burada mı yaşıyorlar?
Viven aquí?
Daha doğrusu, bir kadın benim yaşımda gizem romanları yazıyorsa herkes kendisini direk lezbiyen olarak sınıflandırıyorlar fakat benim durumum da zalim bir ironi var....... erkeklerin hepsi sonunda malafatlarının nasıl çalıştığını anladıklarında ya ölüyorlar ya da genç kızların peşinden gidiyorlar.
Cuando una mujer de mi edad escribe novelas de misterio todos automáticamente asumen que eres lesbiana pero en mi caso, hay una cruel ironía en la que cuando uno por fin entiende cómo funciona el equipo todos los hombres están muriendo o persiguiendo adolescentes.
Alice ile birlikte yaşıyor ve sanırım aynı yerde çalışıyorlar.
Ella vive con Alice. Creo que trabajar con ella. Es muy bonito.
41 yaşındayım, taşaklarım sanki 72. Çok yaşlılar ve sanki öylece sarkıyorlar.
Tengo cuarenta y uno, mis bolas setenta y dos, son viejísimas, y ellas sólo cuelgan ahí.