Ölduğu traducir español
95,121 traducción paralela
Bu hareket içerden bir sızıntı olduğu gerçeğini ortaya çıkardı.
Esta jugada ha expuesto el hecho de que tenemos una filtración.
Aida Darkhold'u almakta başarısız olduğu an güvende olmadığımı anlamıştım.
Lo sabía en el momento en el que Aida fracasó al conseguir el Darkhold. No estaba a salvo.
Bunun ne olduğu ya da ne yaptığınız umurumda değil.
No importa lo que sea esto o lo que vayáis a hacer.
Evet, bazılarının canavar olduğu doğru ama -
Sí, algunos son monstruos, es verdad, pero...
Tek söyleyebileceğim bir beyni olduğu.
- No, por supuesto que no. Solo digo que tiene un cerebro.
- Her zaman olduğu gibi, hizmetiniz için teşekkür.
Como siempre, gracias por vuestro servicio.
Kardeşinin enfekte olduğu ve bu yüzden ölmesi gerektiği gerçeği mi yoksa aynı kanın senin damarlarında da dolaştığını bildiğin gerçeği mi?
¿ Darse cuenta de que tu hermano había sido infectado... y tenía que morir por ello o darse cuenta... de que tienes la misma sangre corriendo por las venas?
Ama birinin senin fikirlerini kötülüğe kullanması en başında o şeyi yaratmış olmanın senin hatan olduğu anlamına gelmez.
Pero solo porque alguien use tus ideas para el mal no hace que sea culpa tuya por haberlas creado.
Ajan May'de olduğu gibi, tespit edilmeyi engellemek için komutları bilinçaltı düzeyinde çalıştırdın mı?
¿ Sus comandos trabajan en un nivel subconsciente para evitar que sean detectados, como con la agente May?
Burada ölü bir kadın olduğu yazıyor.
Aquí dice que está muerta.
Ama efendim, Hydra'nın Nazilerin uzantısı olduğu doğru değil mi?
Pero, señor, ¿ Hydra no viene de los nazis?
Vijay'ı Nainsan olduğu için sorguladım.
He interrogado a Vijay por ser un inhumano.
Evet, bu kaynakları olduğu anlamına geliyor. Framework konusundaki uzmanlığından bahsetmiyorum bile ki Radcliffe'in Hydra küresinden çıkmak için buna ihtiyacımız var.
Sí, lo que significa que tiene recursos... por no mencionar experiencia en el Framework... que necesitaremos para salir de la bola de nieve de Hydra de Radcliffe.
Bu kötü biri olduğu anlamına mı geliyor?
¿ Eso significa que es malo?
Bu masum olduğu anlamına gelmez.
Eso no significa que sea inocente.
Kimin potansiyel Nainsan olduğu ortaya çıktı bil bakalım?
Mira quién ha resultado ser un potencial Inhumano.
R ve D'nin Vatanseveri alt edebilecek yeni bir silahı olduğu söylendi bana.
Se me dijo que en Investigación y Desarrollo tienen un arma nueva, algo que podría destrozar a El Patriota.
Bu bizim için kutlama sebebi olduğu halde bize hazırlıklı olmamız gerektiğini de hatırlattı.
Y, aunque esto es causa de celebración... también es un recuerdo para mantenerse vigilante.
Ve bugün olduğu adam olması için yetiştirdim.
Y le he criado para que sea el hombre que es hoy.
Evet, şey bunun bir kaza olduğu ortada.
Sí, bueno... esto ha sido un accidente, sin duda.
Canavarın kendisi olduğu en kötü kâbusundan uyandı.
Se despertó de la peor pesadilla de todas... una en la que él era el monstruo.
Benim planım alıştığın dünyayı yeniden inşa etmek. Nainsanların av olduğu bir yer.
Mi plan reconstruirá el mundo... al que has crecido acostumbrándote... uno donde los Inhumanos son cazados.
- Bu kitapla Nainsanların av olduğu bir dünya yaratacağız.
- Ese libro reconstruirá el mundo en el que los inhumanos son perseguidos.
Nainsanlar'ın olduğu bir dünya. Direnmemiz gerek.
Debemos resistir.
Framework'ta sahip olduğu faşist devleti kurmak istiyor.
Quiere el mismo estado fascista que tenía en el Framework.
Onun burada ölmeye razı olduğu gerçeğini kabul etmelisin. Kızıyla birlikte.
Tienes que aceptar que la realidad es que está dispuesto a morir aquí con ella.
Herkes ektiğini biçer. Kiminle akraba olduğu bu durumu değiştirmez.
Las decisiones de un hombre conllevan consecuencias... sin importar su apellido.
Bu vadide Meksika kökenli olmanın kötü bir şey olduğu konusunda hemfikiriz.
Comparto su opinión de que nacer mejicano en este valle es muy mala suerte.
Babamın adı Emilio Lopez olduğu halde...
Igual que el nombre de mi padre ; Emilio Lopez.
Meksikalı olduğu sürece önemi yok değil mi?
Un mejicano es un mejicano, ¿ no?
Daha unutulmaz olduğu için.
Otras cosas tienen más valor.
Bir şey istemesi, zayıflığı olduğu anlamına gelir.
Querer es tener una debilidad.
Odama gizlice girmeye çalışan garip bir adam olduğu gerçeği dışında.
Menos por el sujeto raro que se ha colado en mi cuarto.
Bebeğim güvende olduğu sürece... seninki de güvende.
Mientras mi bebé esté a salvo, la tuya también lo estará.
Dün gece yaşananlardan sonra nasıl olduğu konusunda endişeliyim.
Me preocupa cómo está luego de anoche.
Louis'e şerefsizin teki olduğu için sonunda biri dava mı açtı yoksa?
¿ O ya están demandando a Louis por actuar como idiota?
- Ünvanının ne olduğu umrumda değil...
- Y no me importa cuál es tu supuesto título.
Fakat bu oyun ne zaman geçerli olduğuna karar verecek kişi benim, ve birlikte ilk işimiz Harvey Specter'ın yeni yönetici ortak olduğu belirlemek olsun.
Pero la persona que decidirá cuándo será ese voto soy yo, y yo digo que nuestro primer asunto es correr la voz de que Harvey Specter es el nuevo directivo.
Senin karınca sorunun olduğu için karınca sorunu yaşarsam ikimizin arasında bir sorun çıkar.
Si tengo problemas de hormigas porque tú los tienes, tendrás un problema conmigo.
Kim olduğu umurumda değil.
No me importa quién sea.
İlişkisi olduğu kadın Velocity için çalışıyor olmalı. Elimizdekini Palmer'ı batırması için ona karşı kullanabiliriz.
La mujer con la que tuvo una aventura tiene que trabajar para ellos, así que la podemos usar a ella para hundir a Palmer.
Harvey üyeleri ikna etmekte zorlanıyorum Gibbs olduğu sürece işim daha da zorlaşacak.
Harvey, intento lograr que alguien me apoye, y por cada segundo que esté en ese comité convence a la gente de votar en mi contra.
Kim olduğunu bilmiyorum ama herkesin bir zayıf noktasının olduğu ya da ahlaksız olduğu bir dünyada yaşamak güzel olmalı. Ama bu durumda ben sadece izin aldım ve yerimi değerli bir avukatla değiştirdim.
No sé quién seas, pero debe ser bonito vivir en un mundo en el que todos tienen una debilidad y no es ético, pero en este caso, me tomé un tiempo libre y dejé en mi lugar a una abogada competente.
- Ne olduğu önemli değil.
No me importa lo que sea.
Her şey olduğu gibi kalıyor.
Se asegura de que las cosas sigan como están.
Stajyer olduğu hastaneden birkaç tane reçete defteri çalmış en az cezası 7 yıl olan bir suç olmasına rağmen savcılık avukatı ceza vermek yerine merhamet göstermiş.
Así que robó un par de talonarios de recetas médicas del hospital en donde hacía su internado... un crimen con una sentencia obligatoria de siete años.
Geçtiğimiz üç yıl boyunca bir avukatmış gibi davranan birinden iyi niyetli olduğu kesin.
Es mejor que la de un hombre que fingió ser abogado durante casi tres años.
Mezun olduğu tek yer içinse Danbury Devlet Hapishanesi diyebiliriz. Ki orada yatma nedeni de sahte diploma ile avukatlık yapmış olması.
Solo se graduó de la prisión federal de Danbury donde cumplió su sentencia por fingir ser abogado.
Geçen sefer olduğu gibi kendi dertlerime odaklanmamızı istemiyorum.
No quería terminar concentrándome en mí como la última vez.
Böyle bir yuvam ve kocam olduğu için çok şanslıyım.
He sido bendecida con un hogar y un esposo que cuidar y seguir.
Ayrılmamızın hemen sonrasında öfkeli olduğu bir sırada Kevin bana dönüp "Söz verdiysen tutman gerekir sanıyordum." dedi.
Justo después de que nos separamos en un momento de ira... Kevin se me encaró y dijo : "Pensé que'voto'significaba promesa".