Şansın varmış traducir español
249 traducción paralela
Merhaba, balıkçı. Şansın varmış!
Hola, pescador. ¡ Qué suerte!
- Şansın varmış ki ben Kontes değilim.
- Menos mal que no soy la condesa.
Kötü şansın varmış.
Una vida muy dura.
- Şansın varmış.
- Tienes suerte.
Şansın varmış.
A ver si hay suerte.
Ne şansın varmış, Ally.
Qué suerte has tenido. El afortunado Ally.
- Şansın varmış.
- Mejor para ti.
Yeterince şansın varmış, Donaldson.
Escapó con suerte, Donaldson.
Şansın varmış ki peşinden gelmemişim. Yoksa seni Gus Gilroy'un şık bir kravatıyla boğardım!
Tuviste suerte. ¡ Te hubiera estrangulado con una corbata de Gus!
Şansın varmış Jason.
Tiene suerte, Jason.
Şansın varmış.
Has tenido suerte.
- Şansın varmış.
Qué suerte.
- Şansın varmış. - Buna şans mı diyorsun?
- Tuviste suerte - ¿ Llamas a eso suerte?
Şansın varmış.
Ha llegado muy cansado, joven.
Şansın varmış.
Has tenido potra.
Şansın varmış ki hep ıskalıyorum... ama isteyerek değil. Ah, lütfen!
Tienes suerte porque parece que fallo, aunque es por accidente.
Şansın varmış. Ben de şimdi dışarı çıkıyordum.
- Has tenido suerte, ya me iba.
Şansın varmış.
Eres un hombre con suerte.
Şansın varmış.
Entonces tiene suerte.
Şansın varmış ki çocukları severim.
Tienes suerte de que me gusten los niños.
Şansın varmış evlat, sana yeni bir görev buldum.
Creo que estas de suerte te enconsegui otra asignación
Senden utanıyorum willie brown Bir şansın varmış gibi buraya, eve kadar geliyorsun
Te avergüenzas, Willie Brown viajaste todo este camino para ver si tenías otra oportunidad.
Şansın varmış.
Bien, tiene suerte.
Neyse, biraz da şansın varmış. Son hikayeni kabul etmeye karar verdik.
hemos decidido aceptar tu última historia.
Bak, şansın varmış, bu kara adam yufka yürekli.
Tienes suerte que tengo buen corazón.
Şansın varmış, ben haktanır bir kara adamım!
Tienes suerte que soy un negro honrado.
Şansın varmış beyaz çocuk.
Estás de suerte, blanco.
Şansınız varmış ki, bu oyun tiyatroda oynanmıyor.
Tienen suerte que no es el gremio teatral el que organizan esto... y también el gremio tiene suerte.
Şansı varmış ki takma bacağını kopartmıyorlar.
Y usted es un dormilón.
- Şansınız varmış, gördüğünüz üzere.
- Por fortuna para usted, como puede ver.
- Şansınız varmış ki, Old Yeller yanınızdaydı.
- Suerte que teníais a Old Yeller.
- Öyleymiş. Şansınız varmış ki bu beyefendi işini biliyor.
Por suerte para usted, este señor sabe lo que hace.
Tek şansın gün ışımadan bu siperlere varmış olman.
El único modo de llegar a las trincheras es hacerlo antes del amanecer.
Neyse ki şansınız varmış!
... desde luego, ha habido suerte mi camión...
Şansınız varmış.
Tienen suerte.
Şansınız varmış!
Mucha suerte tuvieron.
Muhtemelen yarın San Pete'e varmış oluruz. Şansımız yaver giderse öbür gün de Delgado'nun yerine.
Llegaremos a San Pete mañana en la mañana... y con suerte, a Delgado la siguiente mañana.
Şansınız varmış.
- Tiene suerte.
Şansınız varmış.
Está de suerte.
Şansınız varmış yine Şans mı?
- Es muy afortunada. - ¿ Afortunada?
şansımız varmış, yarın sabah yola çıkacakmış.
Tenemos suerte, no se va hasta mañana por la mañana.
Şansınız varmış.
Pero nada enorme. Estáis de suerte.
Ne kötü bir şansım varmış ki seni tutukladılar, sen de beni Pums'a yolladın.
Mi mala suerte fue que te arrestaran, y que me mandaras a Pums.
Şansınız varmış.
Tiene suerte.
Şansınız varmış.
Tuviste suerte.
Şansınız varmış.
¡ Tuvieron suerte!
Mike, şansın varmış.
Mike, él sabía de las probabilidades...
- Bence kralın şansı varmış.
- El rey tuvo suerte.
Şansınız varmış, Bay Bailey. Daha kötüsü olabilirdi.
Ha tenido suerte, monsieur Bailey podría haber sido mucho peor.
Şansınız varmış ki buradan geçiyorduk.
Tuvo suerte, rastreamos su llamada.
Şansımız varmış. Yılanın başını koparmak ister misin?
Qué suerte. ¿ Quieres arrancarle la cabeza a una serpiente?