Elimden bir şey gelmez traducir francés
331 traducción paralela
Onun için elimden bir şey gelmez.
Je ne peux rien pour elle.
Ne yazık ki haberler çok kötü, elimden bir şey gelmez.
Nous ne pouvons rien faire, malheureusement il a pris un mauvais bulletin.
Ne yazık ki, telafi etmek için elimden bir şey gelmez.
Le plus terrible, c'est que je ne pourrai jamais te le revaloir.
Onun için elimden bir şey gelmez.
Je ne peux pas lui venir en aide.
Elimden bir şey gelmez, anlamıyor musun?
Je ne peux plus rien.
Elimden bir şey gelmez.
Qu'ils ne comptent pas sur moi.
Elimden bir şey gelmez.
Et je ne peux rien y faire.
Başka birinin yaptığı şey için elimden bir şey gelmez.
Je ne peux pas contrôler ce que font les autres.
- Elimden bir şey gelmez.
Je n'y peux rien.
Çok isterdim, ama elimden bir şey gelmez.
J'hésiterais pas une seconde, mais je peux rien faire.
Çok sertsin. Elimden bir şey gelmez.
Vous parlez fort!
Elimden bir şey gelmez.
J'y peux rien.
Haklı olabilirsiniz ama elimden bir şey gelmez.
Les professeurs aussi se trompent.
Elimden bir şey gelmez.
Qu'y puis-je?
Hayatım, burada kalmayı bu kadar istediği sürece elimden bir şey gelmez.
Ma cherie, je ne peux rien faire tant qu'il s'obstine a rester ici.
Bu konuda elimden bir şey gelmez.
Qu'est-ce que je peux y faire?
Burada olduğum sürece de elimden bir şey gelmez.
Tant que je suis ici, je ne peux rien faire.
Anladım, ama ben buraya tüm o savaşlar için gelmedim. - Bu konuda elimden bir şey gelmez, ayrıca bundan hoşlanmıyorum!
J'étais seule quand on n'en a pas envie y a rien à faire
Elimden bir şey gelmez teğmen.
Je n'y peux rien, Lieutenant.
Üzgünüm Chawk. Elimden bir şey gelmez.
Je regrette, je n'y peux rien.
Elimden bir şey gelmez.
Je n'y peux rien.
- Tamam, tamam. Müdür yasak olduğunu söyledi elimden bir şey gelmez.
C'est les ordres du Directeur.
Ben şimdiden söyleyeyim. Elimden bir şey gelmez.
Je vous préviens, moi, je peux pas.
Onları vurduğumda ölmüyorlarsa, elimden bir şey gelmez.
Je ne peux rien faire s'ils ne meurent pas quand je tire.
Elimden bir şey gelmez.
Désolé, je ne peux rien faire.
Binbaşı Fincham, adamlarınızı hemen dağıtmazsanız, elimden bir şey gelmez.
Major Fincham, si vous ne dispersez pas vos hommes, je ne réponds de rien.
Elimden bir şey gelmez.
Je n'ai rien pu faire malheureusement.
Kusura bakma ama elimden bir şey gelmez.
Désolé, je n'y peux rien.
Elimden bir şey gelmez.
Je n'ai rien à voir là-dedans.
Bu konuda elimden bir şey gelmez.
Il ry a rien que je puisse faire.
- Öyle olmalı. - Eğer diyotu bozulduysa... elimden bir şey gelmez. Bu onun işi?
Heureusement, dans ce métier!
Elimden bir şey gelmez fakat izin ver kederim şafağa ve gün batımına karışıp bitsin.
Je ne peux rien faire d'autre que de laisser exploser mon chagrin dans la lueur de l'aube et du crépuscule.
O konuda elimden bir şey gelmez.
- Oui. Là, je ne peux rien faire.
Benim elimden bir şey gelmez. Korkuyorum!
J'y peux rien, j'ai la trouille.
Bu konuda elimden bir şey gelmez.
Je n'y peux rien.
Elimden bir şey gelmez.
Désolé, je n'y peux rien.
- Elimden fazla bir şey gelmez.
Je peux pas grand-chose.
Şişmanlayacaksın. Elimden bir şey gelmez.
Tu vas grossir!
Sanırım, elimden bir şey gelmez.
Ça me pendait au nez. Je serai inconsolable.
- Bu konuda elimden bir şey gelmez. - Sana neye benzediklerini söyleyebilirim.
Je peux te les décrire.
Sen beni kurtaramaz mısın? Hayır, elimden bir şey gelmez. Biliyor olurlar.
Si tu me quittais maintenant, je t'entraînerais avec moi sans le vouloir.
Korkarım o konuda elimden fazla bir şey gelmez.
Je ne peux pas faire grand chose.
Bazen aptalca bir gurur, ama elimden bir sey gelmez.
Bêtement fier, parfois, mais je ne peux rien y faire.
Yanıldığımı düşünmekten başka bir şey gelmez elimden.
Je pouvais juste faire semblant de croire que rien ne s'était passé.
Elimden bir şey gelmez.
Je regrette.
Bu gece elimden bir şey gelmez.
Je ne peux rien faire ce soir.
Elimden sana hakaret etmekten başka bir şey gelmez ki...
Je ne peux que vous insulter.
Bu yaşta bakmaktan başka bir şey gelmez elimden.
À mon âge, on peut plus croquer!
- Elimden bir şey gelmez.
- J'y peux rien.
Bu hastalar için elimden bir şey gelmez.
Il n'y a rien que je puisse faire pour ces patients.
Ama buna kesinlikle değer, elimden başka bir şey gelmez.
C'est un bon cheval, mais je n'ai pas le choix.