English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ F ] / Fakat sen

Fakat sen traducir francés

1,849 traducción paralela
Fakat sen öğrendin.
Mais tu as appris!
Buraya yeni bir başlangıç yapmak için geldik. Fakat sen, elinde kanıt bile olmamasına rağmen bu işten vazgeçmiyorsun.
On est venus prendre un nouveau départ, mais tu refuses de lâcher prise alors qu'il n'y a aucune preuve!
Fakat sen bunu... bir silah gibi tuttun, üzerinde tam bir el izi bıraktın.
Mais tu as utilisé celle-là comme une arme, laissant une empreinte complète... au dessus de toutes les autres.
- Fakat sen havaya uçmuştun.
- Mais tu as explosé.
Fakat sen hiç güvenmedin.
Mais tu ne lui a jamais fais confiance.
Fakat sen asit reflünden dolayı antiasit kullanıyordun.
Mais vous preniez des antiacides.
Fakat sen tek başınasın.
Mais vous êtes seule.
Fakat sen yapmadın.
Mais tu ne l'as pas fait.
Fakat sen nasıl...
Mais comment avez-vous...
Fakat sen buradasın.
Mais vous l'êtes.
Fakat sen ey Tanrı, onları helak çukuruna indireceksin ;
Mais toi Seigneur, tu feras tomber l'atroce dans la corruption.
Belki yapar, fakat sen kamerayı beklerken yalan söylediğini kendi başına anlarsa o güzelim taşşaklarını koparır.
Peut-être, mais si tu attends que la S.I. cherche la caméra et qu'il comprenne que tu as menti, il t'arrachera les couilles.
Fakat sen niye bu işi... Beş yaşındayım demiş.
ELLE DIT QU'ELLE A CINQ ANS.
Fakat sen niye...
Mais pourquoi est-ce que tu...?
Fakat sen ondan faydalandın.
Mais toi, tu manges du besoin.
Senin umursamadığını biliyorum, fakat sen gerçekten güzelsin.
Et je sais que tu t'en fiches, mais... tu es très jolie.
Fakat... fakat sen... fakat...
- Mais... Mais tu... Mais...
- Fakat sen kan tahlilleri ile ilgileniyorsun.
- Mais tu es expert en taches de sang.
Ben demiştim bunun arkadaşlığımızı zedeleyeceğini, fakat sen dedin ki, " Hadi.
Je t'avais dit que ça ruinerait notre amitié, mais t'as dit, " Non, allez.
Fakat sen sadece intikam peşindesin.
Tout ce que vous voulez, c'est vous venger.
Fakat sen, benim gibi değilsin, değil mi Makoto?
Mais, Makoto... toi, tu n'es pas comme moi, hein?
Fakat sen sadece bir kedisin!
Mais vous êtes simplement un chat!
- Tabii ki bu benim sorunum değil, fakat sen ne zaman bir genç kızı davet etsen...
Ce n'est pas mes affaires, mais avec une fille comme elle...
Fakat sen bu işte iyi bir gelecek vaad ediyorsun.
Mais toi, tu as un futur dans nos affaires. Appelle-moi.
Dünyanın en iyi toprak bükücüsü olduğunu düşünebilirsin. Fakat sen bile metali bükemezsin.
Tu te crois le plus grand maître de la terre, mais même toi, tu ne peux pas maîtriser le métal.
Fakat sen bir Kyoshi Savaşçısı değilsin, değil mi?
Mais vous n'êtes pas une guerrière Kyoshi, n'est-ce pas?
Bilmiyorsun ki. Fakat sen biliyorsun.
Mais toi, oui.
Fakat benim düşünceme göre sen ve Lynch bir çeşit borsa dolandırıcılığı işine kalkıştınız fakat senatör öldü.
Mais ce que je pense, c'est que vous et Lynch vouliez... commettre un crime de col blanc, mais une sénatrice est morte.
Sorularım var, fakat sen bunlara cevap veremezsin.
J'ai des questions, mais tu ne peux pas y répondre.
New York'u havaya uçurmakla suçlanan adam... Fakat sen ve ben gerçek hikayeyi biliyoruz, değil mi, Pete?
Celui qu'on accuse d'avoir détruit New York, mais vous et moi connaissons la vérité, pas vrai?
Ölmüş birinin yerinde olmaya çalışıyorsun... fakat sen o değilsin
Tu était suposé être mort... Pas lui.
Fakat sen şaşırmazsın ki.
Mais, tu ne seras pas surprise alors.
Sen gittiğinde bebekler gibi uyuyordu fakat daha sonra göğüs ağrısı ile uyandı.
Il dormait quand vous êtes partie. Puis il s'est réveillé avec des douleurs de poitrine.
Tamam kitap ben seni okumadım, sen de beni okumadın fakat bu işten ikimiz kurtulacağız.
OK, livre, je ne t'ai pas lu et tu ne m'as pas lu, mais on est dans la même galère.
Evet, Sen herşeyin altından kalkabilecek bir kadınsın, fakat bu senin tecrübelerinin çok ötesinde.
Oui, vous êtes une femme très capable, mais c'est quelque chose qui dépasse vos compétences.
Anlıyorum Clark, sen benim arkadaşımsın fakat Lana da öyle.
Je comprends. Et tu es mon ami, Clark mais Lana aussi.
Fakat en mükemmel silahımız olan sen, bize liderlik edersen çabucak Ateş Ulusu'nun merkezine doğru ilerleyebiliriz.
Mais avec vous comme arme à nos côtés, nous pouvons faire une percée au cœur de la Nation du Feu.
Bence sen yeryüzündeki en aptal adamsın, fakat azmine hayranım.
Tu es l'être le plus stupide du monde, mais j'admire ta persévérance.
Fakat açık konuşmak gerekirse sen kurban hakkında bilgi sakladın ki yapmamalıydın. Ne söylememi isterdiniz?
Cependant, que cela soit bien clair, vous auriez dû me dire tout ce que vous saviez.
Fakat veri tabanında eşleşme çıkmadı. Sen ne buldun?
Rien dans la base de données, cependant.
Sen kir diyebilirsin, fakat ben ona sağlıklı toprak örtüsü diyorum.
Tu appelles ça de la saleté, et moi une saine couche de terre.
Fakat ben sen...
Mais je... Vous...
Fakat bundan sonra ne olursa olsun, sen benim arkadaşımsın.
Mais je ne le suis plus. Quoi qu'il arrive, je suis ton amie, Tae.
Şimdi farkettim, sen artık benim takımımda değilsin Bay Büyük Suçlar, fakat hala CID'nin bir parçasısın değil mi?
Je sais bien que tu ne fais plus partie de mon équipe, Inspecteur Poirot, mais tu fais encore partie du service, non?
Fakat eğer hapse girersem, anneme sen bakacaksın.
Mais si je vais en prison, Prends soin de maman.
Fakat sadece sen.
Mais vous seul.
Fakat çayımı bile sen koydun.
Vous ne m'avez même pas laissée me servir.
Fakat bu umurunda değil ki. Sen Ateş Kralı'nın oğlusun.
Mais tu t'en fiches, tu es le fils du seigneur du Feu.
Fakat kentin en pahalı avukatını tutacağım. - Parasını da sen ödeyeceksin.
Mais j'engage l'avocat le plus cher en ville, et tu paies ses honoraires.
Sen de Asperger Sendromu yok. Fakat olmasını isterdin.
T'es même pas un Asperger, même si t'en rêves.
Fakat unutma ki bu iş için baskı altında olan tek kişi sen değilsin!
Mais tu dois te rappeler que tu n'es pas le seul sous pression dans cette affaire!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]