Farkı ne traducir francés
20,505 traducción paralela
Gotham'daki diğer gecelerden farkı ne?
À Gotham, elle n'a rien d'extraordinaire, si?
Farkında değil misin?
Ne vois-tu pas?
Babam olmadığını ne zaman fark edeceksin?
Quand vas-tu comprendre que tu n'es pas mon père?
Nate? Olur. Tanrım... değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmem için sükunet, değiştiremeyeceğim şeyleri değiştirmem için cesaret, ve farkı anlamam için bana dirayet ver.
Seigneur, accordez-moi... la sérénité d'accepter ce que je ne peux changer, le courage de changer ce qui peut l'être et la sagesse de voir la différence.
Bebeklerin kumar oynamalarına izin verdiklerini fark etmemiştim.
Je ne réalisais pas que les paris étaient ouverts aux mineurs.
Ne fark eder ki? Bundan daha iyi.
Pourquoi est-ce qu'il importe?
Ama Vincent bile bunu fark etmemişti... Nihai ödülün aynı bileziğin Eve'nin annesinin üzerinde onu ziyeret edeceğini bilmiyordu.
Mais Vincent égal ne s'est pas rendu compte que le sien... récompense ultime serait les mère venir de veille lui rendre visite... avec ce bracelet très même.
- Çok fark edeceğini sanmıyorum. - Tabii ki fark edecek.
- Je ne pense pas que ça fasse grande différence.
Merkezin kayıtlarını kontrol etmemi söylemeseydin, hiç farkına varmayacaktık.
On l'aurait jamais déterré si vous ne m'aviez pas fait vérifier les registres du commissariat.
Deli bir Rus bilim insanıyla birleşince senin gibi bir ortağa sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu fark ettim.
Après avoir fusionné avec un fou scientifique Russe, Je sais maintenant que j'ai de la chance que tu sois mon partenaire.
Ne fark... - Neden yaptınız?
Pourquoi tu as fait ça?
- Ne istediğimin farkındayım.
- J'ai conscience de ma demande.
Sen ne yaptığının farkında mısın?
Tu comprends ce que tu as fait?
Bunun ne demek olduğunun farkında mısın?
Tu sais ce que ça veut dire?
Ölü olmaları ne fark eder?
En quoi c'est important s'ils sont morts?
Aranızdan telefonların bugün konum belirlemediğini fark eden oldu mu?
Est-ce que vous avez remarqué que les GPS des téléphones ne marchent pas aujourd'hui?
Birini öldürüp öldürmememiz fark etmez değil mi?
Ça ne fait rien si on tue quelqu'un ici, c'est ça?
Scott bunun senin suçun olduğunu fark ettiğinde ne olacak merak ediyorum.
Je me demandais ce qui arrivera quand Scott réalisera que c'est de ta faute.
Kira, hiçbir şey olmuyor. Farkındayım.
Rien ne se passe.
Ne fark eder?
En quoi ça importe?
Ama ondan sonsuza kadar bir şeyler saklayamayacağının farkındasın, değil mi?
Mais tu réalises que tu ne peux pas lui cacher des choses infiniment, non?
Ama sonra sinirli olmadığımı fark ettim.
Mais après je me suis rendue compte que je ne suis pas énervée.
Ne zaman kırıldığını fark ettin?
T'as remarqué quand qu'elle était cassée?
Buradan o kadar hızlı ayrıldık ki geride ne bıraktığımızı fark etmedik.
Je vois ce que tu veux dire. Quand nous sommes finalement partis d'ici, cela a était si rapide nous n'avons pas vraiment réalisé ce que nous laissions derrière
Hâlâ altına bakmadığımız bir taş var ve onun altına bakmadık çünkü bakarsak Damian bizim için çalıştığını fark edecektir.
Il y a une carte que l'on a pas pas jouée encore, et on ne l'a pas jouée, parce quand on le fera, il saura que tu travailles avec nous.
Ama Oliver, Thea ölürse ne farkı kalacak?
Oliver, en quoi ce serait différent si Thea mourrait?
Senin köyünü mahveden insanlarla... -... ne farkın oluyor o zaman?
En quoi êtes-vous différent des gens qui ont détruit votre village?
Bekleyebileceğini fark ettim.
J'ai réalisé que je ne pouvais pas attendre.
Bunun sana kişisel geldiğinin farkındayım John, ama değil.
Je sais que ça a l'air personnel, John, mais ça ne l'est pas.
Aşırı gurur gibi göründüğünü biliyorum ama daha önce fark yaratmıştım ve orada olsaydım, belki Laurel hayatta olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
Je sais que ça semble arrogant, mais j'ai déjà fait la différence, et je ne peux pas m'empêcher de penser que si j'avais été là, tu sais, peut-être qu'elle serait encore là.
Burada yaşamadığının farkındayım ama o pencereler oldukça iyiydi.
Écoutez, je sais que tu ne vis plus ici. mais c'était de belles fenêtres..
Şey... Joe gittiğimin farkında varmadan önce aşağıya insem iyi olacak.
Je ferais bien de redescendre avant que Joe ne s'aperçoive que je suis partie.
Bir posta çalışanı olarak başkanlık için 6004'üncü sırada olduğumun farkında değil misin?
Tu ne vois pas qu'en tant que factrice, je suis la 6004ème en lice pour la présidence?
Onca işin altında ne kadar ezildiğinizin farkındayım.
Je sais que vous êtes débordés.
Ama sen bunun farkında değilsin.
Mais tu ne comprends pas.
Benim için fark etmez.
Ca ne me ferait ni chaud ni froid.
Davacı ile davalı arasında bir fark vardı, unuttun mu?
Ne confonds pas "héritier" et "prétendant".
Çoğu müşterinin seninle tek kelime konuştuğunun farkındayım ama buraya sohbet etmeye gelmiyorum...
Je comprends que la plupart des clients sont peu loquaces, mais je ne suis pas venue pour bavarder.
Annemle aranda ne fark var biliyor musun?
♪ ♪ Tu sais quelle est la différence entre toi et ma mère?
Ama büyüdükçe, onu hiç tanımadığımın daha çok farkına vardım.
Mais en grandissant, j'ai compris que je ne le connaissais pas.
Hiçbirimiz fark etmedik.
Personne ne l'a vu.
- Bunu kimse fark edemez.
Personne ne le découvrira jamais.
Chronos'un şu an ne yaptığının farkında mısın?
Ne prêtez-vous pas attention à ce que Chronos fait?
Joe Wendigo'ya dönüşmeseydi, yerdeki yağlı lekelerden farkımız kalmazdı.
Si Joe ne s'était pas transformé en Wendigo, nous ne serions rien de plus que des taches de graisse sur le sol en ce moment.
- Farkındayız.
Vous ne...
Ne yapabileceğinin farkındayım.
Je suis bien conscient de ce qui peut se produire.
Tabii şu an ne olduğunu bilmese de aranızda bir şeyler olduğunun farkında.
Maintenant elle sait qu'il y a quelque chose entre vous, même si elle ne sait pas quoi.
Beni dinle, bu işi doğru yaparsan soyulduğunun farkına bile varmaz.
Si tu le fais bien, Il ne saura même pas qu'il a été dépouillé.
Her ne için geldiyse aynı cephede olduğumuzun farkına varmalı.
Quoi qu'il arrive, nous devons rester uni.
Yani, farkında mısın bilmiyorum ama sen bir kadınsın.
Je ne sais pas si tu as remarqué, mais tu es plutôt genre une femme.
Politikacıyım diye hava atıyorsunuz ama sizden çok daha kurnaz bir politikacıyla karşı karşıya olduğunuzu hâlâ fark edemediniz.
Vous prenez des airs de politicien Mais vousn ne voyez même pas que vous avez en face de vous un politicien bien plus rusé que vous.
ne yapıyorsun 7063
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
ne yapiyorsun 66
nerdesin 184
neden 17190
neyi var 56
neon 28
new york times 63
nero 36
new york 2524
nemo 30
newt 42
newman 169
nellie 86
newsweek 23
nerede yaşıyorsun 103
neşter 48
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320
newman 169
nellie 86
newsweek 23
nerede yaşıyorsun 103
neşter 48
nelly 65
new york city 26
ne iş yapıyorsun 139
ne var ne yok 320