Fransızlar traducir francés
1,224 traducción paralela
Fransızların gölgeleri ne kadar sevdiğini bilirsiniz.
Les Français adorent les ombres.
Bütün Fransızlar bunu giyer. Milli şapkaları.
Tous les Français portent leur couvre-chef national.
Belki de Fransızların.
Eventuellement français.
Fransızlar? İngilizler?
Les Français?
Fransızlar, "Au revoir" der.
Les Français disent : "Au revoir."
İngiliz ordusu Fransızları sepetlemişti.
Et deux ans plus tôt, l'armée anglaise avait chassé les Français.
- Fransızlar istilaya niyetli Blackadder.
Une terrible nouvelle! - Quoi? - La France va nous envahir!
Ama Edmund, Fransa zaten keşfedilmişti ki. - İlk olarak Fransızlar tarafından.
Mais je crois que la France a déjà été découverte... par un Français je parie!
Sıkıcı pantolonlarınızla, parlak tuvalet kağıtlarınızla ve Fransızların harika aşıklar olduğuna dair saçma önyargılarınızla siz İngilizlerden nefret ediyorum.
Je hais les Angliches! Avec vos culottes idiotes et vot'papier Q satiné et vos idées mords-moi-la comme quoi les Français sont les as du plumard!
Tabi Fransızlar'da tam olarak aynı renkleri kullanıyorsa da... onlar mavi, beyaz ve kırmızı olarak kullanıyorlardı.
Oui... Mais ceux-là devraient être connectés, non?
Kimleri mi suçluyorum? Fransızlar?
Mais promettez-moi de me laisser finir.
Tıpkı sizden önceki Amerikalılar ve Fransızlar gibi.
Et Français, avant.
Fransızlar iyi yemeğe bayılır.
Les Français adorent la bonne chère.
Babası ve ağabeyi uzun zaman önce Fransızlar tarafından öldürüldü.
Pére et frére tués par Français, bien avant.
Fransızlar çok romantiktir.
Tu connais les Français, c'est des romantiques.
Bir saniye. Fransızlar.
Attends... euh... en français.
Avrupa'da savaşa mani olmak için, iki süper blok ortaya çıktı bizler, Fransızlar ve Ruslar bir tarafta,
Vois-tu, pour empêcher une guerre en Europe, deux blocs se sont créés :
Vietkong'lar, Fransızlar ve Japonlarla 30 yıl savaştı. Gerçekten kökleri kazınabilir mi sizce?
Vous pensez pouvoir arracher le Vietcong comme une mauvaise herbe?
Fransızların bir deyimi vardır : "yaşlandıkça işler sarpa sarar."
"Si jeunesse savait, si vieillesse pouvait."
Bu Salique beldesini Fransızlar haksız... biçimde Fransız ülkesi kabul etmekte... ancak kendi tarihçileri bile...
Cette terre salique, prétendent faussement les Français... serait le royaume de France.
Böylece açıkça görülür ki, Salique kanunu... Fransız bölgesi için yazılmamıştır... ayrıca Fransızlar da, bu kanunun yapıcısı sayılan... Kral Pharamond'un ölümünden... dört yüz yirmi bir yıl sonrasına dek...
Il apparaît donc clairement que cette loi salique... n'a pas été conçue pour le royaume de France... et les Français n'ont possédé la terre salique... que 421 ans après le décès du roi Pharamond... considéré à tort comme le fondateur de cette loi.
İyi bir istihbaratla bu rezil hazırlıktan... haberdar olan Fransızlar... korku içinde titreyerek... ve solgun politikalarıyla... İngilizlerin amaçlarını başka yöne çevirmeye çalışıyor.
Les Français, informés par de bons espions... de ces préparatifs redoutables... tremblent de peur... et cherchent pauvrement à déjouer les projets des Anglais.
Sayılarının çokluğuyla böbürlenen ve içleri rahat... kendilerine güvenen ve aşırı istekli Fransızlar... zar atarken İngilizleri aşağılamakta... ve kötücül ve çirkin bir cadı gibi topallayan... geceyi geçmek bilmemekle suçlamaktadırlar.
Fiers de leur nombre et l'âme tranquille... les Français arrogants et sûrs d'eux... jouent aux dés les Anglais méprisés... et sermonnent la nuit boiteuse et lente... qui, comme une sorcière hideuse et boiteuse... clopine à n'en plus finir.
Fransızlar savaşa hazırlar... ve hemen üzerimize saldırmak üzereler.
Les Français sont superbement rangés en ordre de bataille... et sont disposés à marcher sur nous sans délai!
Fransızları sahada tutmaya devam edin.
Les Français tiennent encore la plaine!
Ölen Fransızların sayısı burada.
Voici le décompte des Français tués.
Siktiğimin ibne Fransızları.xxx İşte geliyorlar.
Par ici ils viennent!
Fransızlar da öyle ama en çok onlar nefret ediyor.
Eux plus que les autres!
Bir gün Fransızları bu ülkeden, kapı dışarı edecekler.
Un jour, ils vont virer les Français de ce pays.
Amiral Hawke'ın komutasında Fransızlar ile savaşıp bir bacağını kaybetmiş.
Il a combattu avec l'amiral Hawke, et y a perdu une jambe.
Belli oldu. Fransızlar dilini görse korkar.
Encore une langue à faire peur aux français.
Fransızlar bu konuda çok şey yazmıştır.
Les Français écrivent à ce propos depuis toujours.
Fransızlar sana ne derler les incompetents.
Vous êtes ce que les français appellent des incompétents.
Fransızlar sana ne derler les incompetents.
Tu sais, Kevin, ce que tu es ce que les français appellent "un incompétent".
Babam bir şey demez, siz Fransızlar mantıksızsınız.
Mon père dit que ce que vous faites est incompréhensible.
Fransızlar.
Des Français.
Fransızların verdiği parası ödenmeyen şeyler armağan değildir..
Ce ne sont pas des présents. Les Français ne font pas de cadeaux gratuitement. Robe Noire va mourir... et celui-ci aussi.
Fransızların değerinin 20 tüfek olduğunun farkında mısın?
Pensez que les Français valent au moins 20 mousquets?
Fransızlar şöyle diyecekler :
Je veux que les Français disent :
Fransızların hala orada bulunma düşüncesinin yegane sebebi buydu.
On voulait juste montrer que les Français y étaient toujours.
Paris'e gitmezmiş. Fransızlar hırçınmış, köpekler yemek masasına oturuyormuş.
Non, elle ne veut pas aller à Paris, parce qu'elle trouve les Français combattifs et qu'ils laissent les chiens s'asseoir à table.
Fransızların aşk hikayelerini hiç anlamayacağım.
Je comprendrai jamais les histoires d'amour des Français.
Fransızlar bana bağımsızlık ve eşitliği öğretti.
Les Français m'ont appris les mots liberté, égalité.
Ama şimdi o ki Fransızlar, Huron Ottawa ve Abenakileri Mohawk topraklarına soktular Mohawklar, Fransızlar ve Huron ile savaşacaktır.
Ils emmènent les Hurons, les Ottawas et les Abénaquis sur la terre des Mohawks. Les Mohawks vont combattre les Français et les Hurons.
Küçük kaçamaklar için Fransız kızları.
Une Française quand tu as le goût du champagne.
Bir sürü üst seviye cani ile takılıp, yirmi dakika görev yapmaya, günün geri kalanda da Paris'te aylak aylak gezip, litrelerce şampanya içerek, düzinelerce sulu gözlü, pembe, hayli tecrübeli, çıtır Fransız köylü kızlarıyla dört nala geçirmeye, hiç niyetim- -
Aucune envie de côtoyer ces voyous de bonne famille. 20 minutes de boulot par jour et le reste du temps à traîner dans Paris... avec du champagne à plein seau et des douzaines de nénettes, de jeunes paysannes roses et moites et vicieuses galopant sur ma...
Çok yaklaştın! Fransızların dediği gibi, talihsizlik!
Echouer si près du but...
Bir tür ruhani bir yermiş gibi olan Fransız Korusu'nda istediğim şey, onların yıldızların ışığından falan bahsetmesi gibi bir şeydi. Yıldızların çoktan sönmüş olduğunu daha sonra anlıyoruz.
Je voulais que la plantation française ait un aspect fantomatique, comme la lumière des étoiles, qu'on voit même après leur extinction.
Tanh Paris'te şu Fransız kızlarıyla tanıştığında beni unutacak.
Tanh va m'oublier à Paris avec toutes les belles Françaises.
Bütün Fransız kızları senin gibi açık tenli midir?
Est-ce que les Françaises ont toutes la ta peau?
Fransızlar bütün yolları kapatıyor.
Les Français barrent toutes les routes.