Gözüm traducir francés
2,517 traducción paralela
Sen ne diyorsun? "Gözüm" mü?
- Pourquoi tu as dit "Mon oeil"?
"Gözüm çıktı" veya onun gibi korkutucu bir şeyi ima etmek için bir tabaka ekledim.
J'en ai rajouté pour faire semblant d'avoir eu l'oeil arraché.
Sağ gözüm hala yüzde otuz görüyor.
J'ai encore 30 % de vision à droite.
Bir ara gözüm kapalı fotoğraf çek. Nasıl sonuçlandığını bana söyle.
Prenez une photo les yeux bandés, vous me direz ce que ça donne.
Şehrin her tarafında, gözüm ve kulağım oluyorlar.
- Ils quadrillent la ville pour moi. C'est ingénieux.
Gözüm üzerinde, Tara.
Je vais devoir garder un œil sur toi, Tara.
Gözüm bağlı olabilir ama kör değilim.
Je pourrais avoir les yeux bandés, mais je ne suis pas aveugle.
Bu arada, sende gözüm var.
Je t'ai à l'oeil.
Bu görevde benim gözüm kulağım olacaksın.
Tu seras mes yeux et mes oreilles.
Kaç gündür uyumamışsın. Gözüm yollarda.
Je ne pouvais pas dormir beaucoup ces derniers temps.
Başım gözüm üstüne.
Vous êtes un "invité de Dieu".
Gözüm üzerinde.
Je te surveille.
Gözüm üzerinde, Powell.
Je garde un oeil sur toi.
Konuşma boyunca gözüm üstlerindeydi.
J'ai fait attention à mon portefeuille.
Gözüm üstünde.
Je t'ai à l'oeil.
Gözüm görmesin sizi.
Tu ferais mieux de partir.
Ama şunu bilmelisin ki bir gözüm hep üzerindeydi.
Mais tu dois savoir, que je t'ai toujours surveillée.
- Gözüm ekranda görünüyor muydu?
- Ça ne se voyait pas à l'écran?
Gözüm üzerinde!
Je suis devant toi.
Merkezde tanıştığımız zaman gözüm bir yerden ısırmıştı ama sonradan aklıma geldi.
J'ai cru vous reconnaître au commissariat, mais ça m'a frappé plus tard.
Görünce gözüm kararıyor resmen.
Ça me fout la nausée.
Dikkatli ol, gözüm üzerinde.
Alors, fais gaffe, je te surveille.
Yapmam ben öyle şey! İki gözüm önüme aksın.
- Je ne ferais jamais ça.
Burada nasıl saçma bir iş çeviriyorsun bilmiyorum ama gözüm üzerinde.
Je ne sais pas quel genre de crosse tu prépares, mais je t'ai à l'œil.
Merak etme, Oksana'ya gözüm gibi baktım.
Et ne t'inquiètes pas. J'ai gardé Oksana en sécurité.
Bu defa gözüm etraftaki daha büyük bir ödülde.
Cette fois, je vise quelque chose de plus élevé.
Sonrasında, ne zaman çöpleri dışarı çıkartmayı unuttuğunda kavga ediyor olsak, ya da ona kızgın olsam, gözüm o dövmeye çarpardı ve bu adamın bana âşık olduğunu hatırlardım.
Après, à chaque fois qu'on se disputait ou que j'étais en pétard contre lui, parce qu'il avait oublié de sortir les poubelles ou autre... je voyais ce tatouage et je me souvenais : cet homme m'aime.
Yemin ederim iki gözüm var ve ellerini kolumda hissediyorum.
Je jure devant Dieu, J'ai deux yeux. Je peux le sentir sur mon bras.
Eskiden bunu gözüm kapalı bile yapardım.
je savais comment faire avant, même sasn regarder.
Aman ne güzel. Şimdi de sol gözüm seğirmeye başladı.
Super, mon oeil gauche déconne.
Aman ne güzel. Şimdi de sağ gözüm atmaya başladı.
Génial, mon oeil droit le fait aussi.
Arkalarınızı kollayın millet! Gözüm üstünüzde!
Attention à vos fesses et ôtez-les de ma vue, j'arrive.
Ama bir gözüm üstünde, unutma.
Merci beaucoup.
Teşekkür ederim! Gözüm gibi bakarım.
Merci, j'en prendrais soin.
Benim de gözüm onun üzerindeydi.
Je comprends. Je garde un œil sur lui, aussi.
Ne zaman bir canavara dönüştün bilmiyorum, bu yüzden gece gündüz gözüm üzerinde olacak.
Qui sait à quel moment tu pourrais te transformer en bête? Évidemment que je dois rester et la protéger.
Gözüm üzerinde dostum, bol şans.
Bon courage, mon pote. Bonne chance.
Başkanlık ya da o tarz bir konumda gözüm yok.
Je ne suis pas intéressé par la place de Président ou autre chose.
- Eşine selamımı söyle. - Gözüm üstünde adamım.
- Bonjour à ta femme.
Gözüm üzerinizde.
Je vous garde à l'œil.
Her sabah gözüm Julie'de olurdu ve geldiğini görünce, kapımı çalmadan hemen açardım.
Je guettais Juli tous les matins, et si elle s'amenait, j'ouvrais avant même qu'elle ne frappe.
Kızlar. Gözüm üzerinizde.
Les filles, je vous vois!
Gözüm iyidir.
Je suis très observateur.
Sonunda "gözüm" mü diyorsun?
- J'ai lâché un angoissant "argh".
Açıkçası gözüm hız göstergesinde değildi.
Je ne regardais pas le compteur.
Ama gözüm üzerinde.
Mais je te surveille.
Karıma hakaret ettiğin an gözüm karardı.
Et... quand tu as insulté ma femme, j'ai vu rouge.
Gözüm üzerinde Mark.
Regarde-moi dans les yeux, Mark.
Gözüm üzerinde.
Je le vois.
Ha Ni Baek Seung Jo'dan hoşlanıyor, değil mi? Liseden beri gözüm onların üzerindeydi.
J'ai commencé à les remarquer tous les deux quand nous étions élèves au lycée.
Diğer gözüm!
Mais c'est mon autre oeil!