Her zaman traducir francés
64,260 traducción paralela
Her zaman korkmalısın.
Tu devrais toujours avoir peur.
Her zaman başka Trol Avcıları olacak.
Il y aura d'autres Chasseurs de Trolls.
Ama istediğimizi her zaman alamayız.
Mais on n'a pas toujours ce qu'on veut.
Her zaman bakıyoruz.
- On trouvera bien. On trouve toujours.
- Her zaman bir cevap vardır.
- Y a toujours une réponse.
Ve her zaman öldürür.
Et c'est toujours le cas.
Çok aykırı davranıyor. Jim her zaman çok iyi bir çocuk olmuştur.
Jimmy est provocateur, alors qu'il a toujours été gentil garçon.
Her zaman çıkarlarımı gözetirim diyelim.
Disons que je fais toujours ce qui est dans mon intérêt.
Trol Meydanı tehlikede ve bizim en büyük savunmamız her zaman Trol avcımız olmuştur.
Le Marché des Trolls est en danger, et notre meilleure défense a toujours été notre Chasseur de Trolls.
Her zaman Trol avcımızın yanında olmuşumdur.
J'ai toujours soutenu notre Chasseur de Trolls.
Tüm ziyaretçiler, uygun kimlik bilgilerini her zaman göstermelidir.
Tous les visiteurs doivent être munis d'autorisations valides.
Benim gibi her zaman koş. Tek kullanımlık olarak değerlendirildi.
Des fugueurs comme moi, interchangeables et jetables.
Casusluğum her zaman için satıcılığımdan daha iyiydi.
J'ai toujours été meilleur espion que vendeur.
Augustus, hakkında her zaman pek de hoş olmayan şeyler söylerdi.
Auguste a toujours dit des choses pas vraiment gentilles à ton sujet.
Her zaman daha doğrudan motivasyonlara tepki verdin.
Tu réponds aux motivations moins subtiles.
Her zaman düşüncelidir.
Y en a là-dedans.
Görmüş geçirmiş ve tecrübeli biri her zaman makbuldür.
C'est bien d'avoir du savoir-faire, de l'expérience et d'avoir vu des tas de choses.
Belki de şunu anlamıştı Doug onu hayal kırıklığına uğratsa da her zaman onu affetmeye hazır olacaktı.
Elle a peut-être compris que... quand il l'a laissé tomber... elle était toujours prête à lui pardonner.
Bu her zaman yaptığı şey.
Chaque fois qu'il passe en joggant.
Hakikaten de her zaman.
Chaque fois sans exception.
İnsanları her zaman eleştiren ve inciten sensin.
C'est toi qui critiques toujours les gens, et vexes les gens.
Senin için her zaman önemliydim.
J'ai toujours été méchante avec toi.
Her zaman öyle.
C'est toujours comme ça.
Sizi seviyorum çünkü her şeye hazırlıksınız, her zaman.
Je t'aime parce que tu es prête à tout. Toujours.
Hayır, seni seviyorum Ally çünkü her zaman dünyayı merak ediyorsun.
Non, je t'aime, Ally, parce que t'es curieuse du monde.
Her zaman böyle sert davranmak zorunda değilsin.
Tu sais que t'es pas obligée de jouer à la dure tout le temps.
Her zaman seninle olacağım.
Je serai toujours avec toi.
Pekala, her zaman korumacı davranıyorum.
OK, trop surprotecteur.
Her zaman emin olmalıyız...
On doit s'assurer toujours...
Ev seni her zaman daha çok sevmiştir.
La Maison t'a toujours préférée.
Her zaman böyle konuşkan mıdır?
Il ne la ferme jamais, ou quoi?
Her zaman olduğu gibi bu da Johnny'nin hatası.
Comme toujours, c'est lui le fautif. John Constantine, la rock star.
Her zaman olduğu gibi 6 : 00'da uyandım.
Je me suis levé, comme d'habitude. À 6 h.
Her zaman bülten alırım.
J'veux dire, j'ai toujours ça, tu vois...
Her zaman hayalini kurduğun şeye ulaşmak yerine ulaşabileceğin şeye ulaşmaya kendini yavaştan alıştırmayı seç.
Choisis une lente réconcilliation avec ce que tu peux obtenir plutôt qu'avec ce que tu as toujours espéré.
Elde edilmesi zor numarası yapanlar her zaman en tatlı avdır.
Les farouches sont toujours les proies les plus exquises.
Sen her zaman çok özelsin!
Tu es vraiment le préféré de la bande
Birinciyim ben her zaman bu yarışta
Je suis vraiment très doué En expectoration
Her zaman görmek istediğin tek yeri düşün.
Pensez à un endroit que vous avez toujours voulu voir.
Her zaman geri dönebiliriz...
On pourrait faire demi-tour.
Böylece her zaman beni hatırlamanın bir yolu olur.
Ainsi, vous pourrez me voir à votre tour.
Seni her zaman korumaya çalıştım benim küçük kızım.
J'ai toujours voulu protéger ma petite fille.
Sevgi her zaman iz bırakır.
L'amour laisse toujours une empreinte.
Bunun her zaman arkadaşlar arasında bir konuşma olması gerekiyor.
C'était toujours censé être une conversation entre amis.
Oh, Her zaman.
Oh, toujours.
Ben her zaman vardım.
Je l'ai toujours été.
- Biz her zaman ziyarete gelebiliriz.
- On viendra te voir.
Her şeyin sahte olduğunu ne zaman fark ettin?
Quand as-tu su que c'était une mise en scène?
- Her zaman.
Comme toujours.
Her zaman pastadan bir dilim alın.
Faut jamais se priver de gâteau.
Mmm. Hiçbir şeyin önemi yoksa, O zaman her şeyin önemi vardır.
Si chaque chose est importante, alors tout est important.