English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ H ] / Her şey

Her şey traducir francés

86,943 traducción paralela
O an başka bir şeyi düşünmezsin. O an her şey senin kontrolündedir.
Il n'y a rien d'autre.
Her şey rastgele ve berbat.
Tout est aléatoire et terrible.
Efendim, niyetiniz ne olursa olsun, şu anda söyleyeceğiniz her şey bir kaos ortamını teşvik edebilir.
Quelles que soient vos intentions, tout ce que vous direz désormais pourrait engendrer le chaos.
Her şey yolunda mı?
Tout va bien?
Her şey yolunda.
Tout va bien.
Her şey için teşekkürler.
Merci pour tout.
Her şey kararacak.
Tout deviendra noir.
Şimdi her şey farklı.
C'est... différent maintenant.
Ondan sonra da her şey olabilir.
Et alors... Bon sang, ce sera le bordel.
Her şey için özür dilerim.
Je suis... désolé pour tout.
Kadınlar için yazılan her şey üç kategoriye ayrılmış gibi.
Tous les romans féminins semblent n'appartenir qu'à trois catégories :
Her şey mümkün.
Je suis comme un gosse à nouveau. Tout est possible.
Ömrüm boyunca uğruna çalıştığım her şey bir anda yok olabilir.
Tout ça pourrait disparaître d'un seul coup, tout ce pourquoi j'ai travaillé durant toute ma vie.
Evet lütfen. Pili olan her şey.
Oui, tout ce qui a une batterie.
Peki o zaman, her şey tamam.
Très bien. Alors c'est bon?
Her şey tamam değil Bay McGill.
Non, M. McGill.
Her şey gayet iyi.
Ça ira très bien.
Her şey değil ama.
- On n'abandonne pas tout.
Bakın, her şey dahil özel paketimiz bütçeniz için en mantıklısı olacak.
Notre package premium tout compris a un excellent rapport qualité-prix.
Her şey yolunda mı?
- Tout va bien?
- Evet. Şey gibi, "Her şey yolunda be oğlum."
Oui, comme : "It s all good, man." Ça roule.
Yani her şey dahil toplam 3500 dolar.
Ça fait le pack à 3 500 $.
Yaşanan her şey kendi suçuydu.
- Tout... ce qui est arrivé est de sa faute.
Her şey Texas tarafında.
Seulement du côté texan.
Her şey Şili'den geçecek.
Tout transitera désormais par le Chilien.
Çok acayip ama her şey Irene'e bakıyor.
Ça paraît dingue, mais tout dépend d'Irene.
BİNGO için her şey hazır!
J'ai vendu mon âme pour le B-I-N-G et O!
Düzgün kesilmiş çimenlerinden bu yapay endişene kadar her şey sahte.
Tout est faux, des pelouses tondues dans le désert à ta fausse gentillesse.
Her şey hedef gösterilebilir Bette.
C'est de bonne guerre, Bette.
Belki artık Los Angeles'a döndüğümüz için her şey daha pürüzsüz gider.
Peut-être que maintenant qu'on est rentrés à Los Angeles les choses iront mieux.
Ama her şey benden sorulacak.
Vous pouvez vous marier, mais je m'occuperais de tout.
Her şey yoluna girecek, Maddox.
Ça va aller Maddox.
Doktorlar, her şey yolunda mı diye röntgenleri inceliyorlar.
On a des médecins qui regardent les radios pour être sur que tout va bien.
O zaman değerlendirmemi kabul etmiştiniz ve o zamandan beri olan her şey yalnızca, Howard'ın akıl sağlığının olmadığı sonucunu güçlendiriyor.
Vous étiez d'accord avec mon évaluation, et tout ce qui s'est passé depuis n'a fait que renforcé la conclusion qu'Howard n'est pas sain d'esprit.
Diğer her şey minibüste kalacak.
Tout le reste dans la camionnette.
- Her şey.
- Tout.
Söylediğiniz her şey mahkemede aleyhinize kullanılacaktır.
Tout ce que vous direz pourra être retenu contre vous devant un tribunal.
Her şey prototipin yapımı ile ilgili
Tout ce qui concerne la construction du prototype,
Polly için her şey demekti bu ve Jason için bir hiç, ve...
Et pour lui, rien. Entre eux, c'est vite devenu bizarre, très intense et toxique.
Mükemmel olmak için her şey.
Tout. Pour être parfaite.
Her şey değişti.
Tout a changé.
James Franco sonrası dünyada, bir kereliğine her şey olamaz mıyız?
Dans un monde post-James Franco, on peut tout faire.
Yıllık, Gazete ve Kış Balosu dışında her şey kapatıldı.
Tout est annulé, sauf l'annuaire, le journal et le bal de Noël.
Her şey halledilecek.
Tout va s'arranger.
Çocuklarına masal okuyacağını söylemiş. Her gece yaptığı bir şey.
Elle a prétendu lire une histoire à ses filles, comme d'habitude.
Her yerde Langdon'ı arıyoruz ama henüz bir şey yok.
Tout le monde cherche Langdon... mais rien pour l'instant.
Her şey.
Tout.
Her yer parıl parıl plastik olunca bir şey söyleyeceğimi nereden çıkardın?
Que quelques feuilles d'alu me délieraient la langue?
Her şey yolunda. Bunu görüyor musun?
Tu vois ça?
Öpücük hariç her şey. Gizli davalara bayılırım.
Tout, mais je n'embrasse pas.
O aile. Dokundukları her şey çürüyor.
Cette famille, elle pourrit tout ce qu'elle touche.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]