Hiç de öyle değil traducir francés
328 traducción paralela
Hiç de öyle değil. Aslında bana kızmalıydı.
Vous n'y étiez pour rien.
Hiç de öyle değil.
Pas du tout.
Hayır, hiç de öyle değil.
Non. Pas comme ça.
- Ben mi? - Hem de çalım yapıyorsun. - Hiç de öyle değil.
Tu deviens ridicule, pour ne pas dire prétentieux.
- Hiç de öyle değil.
- Mais pas du tout.
Bazı yaşlılar hiç de öyle değil.
Tu peux pas savoir.
- Hiç de öyle değil, sadece 800 dolar toplayabildim.
- J'ai seulement réuni 800 dollars.
Sen bir yıldızsın. Hiç de öyle değil... değil!
Non, tu ne me comprends pas.
Bence hiç de öyle değil. Kesecik iltihabını geçirdi ve görüşünü iyileştirdi. Kendini de çok genç hissetmeni sağladı.
Elle a guéri ta bursite, amélioré ta vue, t'a donné une nouvelle jeunesse.
- Hiç de öyle değil.
Rien de la sorte!
Ama o vakit geldiğinde hiç de öyle değil.
Mais si l'on va au fond des choses, ce n'est pas ça du tout.
- Can sıkıntısından da patlarsın. - Hayır, hiç de öyle değil.
Je suis Rafael Sandoval, Rafa.
Hiç de öyle değil!
Ce n'est pas vrai!
Hayır, tatlım, hiç de öyle değil.
Trésor, ce n'est pas vrai.
- Hiç de öyle değil.
- Mais si.
Hiç de öyle değil.
Bien sûr que non.
Bizi kahraman sanacaklar. Hiç de öyle değil.
Vous faites de nous des héros.
- Hiç de öyle değil.
- Ordinaire, je ne crois pas.
Ama hiç de öyle değil. Çok normal olduğunuzu düşünüyorum. - Bu yüzden gitmenize gerek yok.
Au contraire, je vous trouve tout à fait normal.
Hiç de öyle değil Drew.
Ce n'est pas tout à fait vrai.
- Hiç de öyle değil.
- Pas du tout.
Saçmalık! Hiç de öyle değil.
Tu es une nullité!
- Benim için hiç de öyle değil.
- Quoi donc?
Hayır, hiç de öyle değil.
Bien sûr que non.
Hayır, efendim. Hiç de öyle değil. Zavallı yaşlı Roger'ın dün gece kente gelmesi için tuzak kurulduğu gibi berbat bir düşünceniz var... belki, Macbeth'in kurduğu türden.
Vous imaginez que ce pauvre Roger a été attiré en ville, hier soir, peut-être par Macbeth lui-même.
Ama hiç de öyle değil. "Atın şu herifi dışarı." "Ya da bırakın çürüyene kadar ortalıkta dolaşsın."
Celles où l'on est utile, où l'on fait profiter de son expérience.
Hiç anlamadın ki, ama yine de geldin, öyle değil mi?
Ce n ´ est pas nouveau. Mais tu es venu quand même!
Hiç de öyle değil, hayatım.
Nullement.
O hiç de öyle biri değil.
Nom de...
'Ya hep ya da hiç'dedin, öyle değil mi?
Vous ne vouliez pas de compromis
Hava iyi olsun diye dilekte bulunacaktım ama madem eve gidiyorsunuz hiç gereği yok, öyle değil mi?
- Si vous rentrez chez vous, pas la peine de vous souhaiter du soleil.
Fena parti değil, öyle değil mi? Ölüyü beklemek için hiç de fena değil.
Pas mal, la soirée... pour une veillée funéraire.
Onu hiç görmedim bile, bana göre o gerçek değil, yok öyle biri.
Je ne l'ai jamais vu. rien de réel.
Hiç de güç olmadı, öyle değil mi, Morgan?
Ça n'a pas été si dur, hein?
- Hiç de değil. - Baştan aşağı öyle.
- Mais non.
Hele bir de sakatsa, öyle mi? - Hiç de değil.
Surtout lorsqu'elle est infirme, c'est ça?
- Hayır, hiç de öyle değil.
Pas du tout.
Hiç de öyle görünmüyor değil mi?
C'est invraisemblable!
Hiç de değil. Burada olman çok güzel. Öyle değil mi Margaret?
Mais tu ne déranges personne!
Hiç de delilik değil, magazin dergisinde öyle yazıyor.
C'est tout à fait normal, c'est écrit dans le Vanity Fair.
Fakat, 1. Anlatıldığına göre bana verilen hiç de öyle kaydadeğer bir vazife değil. 2.
Mais comme à présent 1 ) je trouve que cet emploi n'est de loin pas aussi considérable qu'on me l'avait décrit. 2 ) beaucoup de recettes accessoires de ce poste s'en sont allées,
Evet, hayat hiç de ateş etmeye benzemiyor, öyle değil mi?
La vie n, est pas que pan-pan boum-boum.
Başlangıçta öyle yaptım, ama sonra kendi kendime dedim ki ; "Hayır, bu hiç de dürüstçe değil."
J'ai commencé au crayon, puis je me suis dit : C'est malhonnête.
Hiç ihtiyatlı davranmamış, öyle değil mi?
Il n'y mettait pas beaucoup de discrétion.
Ben hiç de... Öyle değil mi?
Vraiment?
Hiç ama hiç mizah duygunuz yok, öyle değil mi?
Vous n'avez aucun sens de l'humour.
Eğleniyor musun sevgilim? Kaselere hiç çerez koymadık öyle değil mi?
On n'a pas mis de noix dans les bols.
Bunları Star'a koymaya hiç gerek yok, öyle değil mi Kipling?
Inutile de mentionner cela dans le Star, n'est-ce pas, Kipling?
Hiç bir şey umurunda değil, öyle değil mi?
Tu te fiches de tout, toi.
Hiç de öyle biri değil.
Elle n'est pas du tout comme ça.
- Ama hiç de öyle değil.
- Non.
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç denemedim 24
hiç de 24
hiç değil 97
hiç dert değil 31
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç denemedim 24
hiç de 24
hiç değil 97
hiç dert değil 31
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç değişmeyeceksin 16
hiç değişmemiş 30
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
hiç duymadım 220
hiç durma 88
hiç değişmemiş 30
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
hiç duymadım 220
hiç durma 88