Hiç de traducir francés
80,534 traducción paralela
Bu hiç de hakkını vermek olmazdı.
Ça ne passerait pas.
Ve bu konuda hiç de kibar davranmadı.
Il n'a pas été très poli.
Hiç de olmadı.
Il n'y a jamais rien eu.
Hiç de hayal ettiğim gibi bir gece olmadı.
Ce n'est pas comme cela que j'imaginais cette nuit.
11 saat. Hiç de fena değil, değil mi?
Onze heures, c'est pas si mal.
Hiç de değil.
Pas long du tout.
Hayır, hiç de değil.
Non, pas du tout.
Fred Johnson'a rağmen aynı takımda olmayı da DGİ ile yine kavga etmeyi de hiç istemezdin.
Tu n'as jamais voulu être dans la même équipe que Fred Johnson, ou être encore mêlée à l'APE.
Ama güven bana, şu an gruplaşma ve çekişmenin hiç zamanı değil.
Mais croyez-moi, là il n'est plus temps de débattre entre factions.
Buna dair elinizde hiç kanıt yok.
Vous n'avez aucune preuve de cela.
Kampanyalarınızda ondan bahsettiğinizi hiç duymadım.
Vous n'avez jamais parlé de lui pendant vos campagnes.
Çok öfkeli. Hiç dürüst davranmamışsın.
Il est révolté par votre manque de franchise.
Oğlunuz hakkında hiç halka açık konuşma yapmamıştınız.
Vous n'aviez jamais parlé en public de votre fils.
O gece boyunca hiç evden ayrıldın mı? Ya da bir mesaj aldın mı?
À un moment de la soirée, avez-vous quitté l'endroit, ou avez-vous reçu le message là-bas?
Hiç bir işi yarım bırakmam.
Pas de détails.
Oradaki tıbbi çilenin tüm hikayesini hiç dinlemedin galiba.
Je suppose que tu n'as jamais entendu toute l'histoire... de ton épreuve médicale là-bas.
Başsavcı hiç kanıt olmadığını söylüyor.
On manque de preuves.
Hiç alâkam olmayan bir şeyden beni sorumlu tuttu.
Il a cru que j'étais responsable de quelque chose qui ne me concernait pas.
Bana vatan haini diyecekler. Diğer tarafa geçmekten veya en çok para verene sırları satmaktan hiç bahsettim mi diye soracaklar.
Ils vont me traiter de traître, ils voudront savoir si j'ai déjà parlé, je suis déjà allé de l'autre côté, vendre des secrets au plus offrant.
Açıkçası, bu söylediklerin hiç senlik şeyler değil Saul.
Honnêtement, Saul, rien de tout ça te ressemble.
Öyle olmadığı hâlde askeri kahraman olduğunu söylemek insanların tiksindiği bir şey. Özellikle de o kişi savaş alanına hiç bizzat gitmediyse.
Les gens méprisent ça, particulièrement les gens qui n'ont jamais été eux-même près d'un champ de bataille.
Bu ülkede hiç kimse hukuktan üstün değil, hiç kimse.
Personne dans ce pays n'est au dessus de la loi. Personne.
Andrew Keane sadece kariyerini, göğsüne kaç madalya takacağını umursuyordu çünkü. O madalya almak için yapması gerekenleri hiç takmıyordu.
Andrew Keane ne pensait qu'à sa carrière et qu'à ses décorations en se foutant bien de ce qu'elles coûtaient.
- Hem de hiç.
Du tout.
Striptiz kulüplerini hiç anlamıyorum.
Je n'ai jamais compris l'intérêt pour les clubs de striptease, et vous?
Hiç seçmem icap etmesin diye dua ediyorum.
Je prie de ne pas devoir choisir.
Ve içeri girmesine izin verdiklerinde, çadırını o kulenin dibine kurdu ve her gün ona baktı, onu hiç bilgilendirmemesine rağmen, ve hiç teşekkür etmemesine rağmen.
Quand elle a pu entrer, elle a planté sa tente au pied de la colonne pour prendre soin de lui. Il ne l'a jamais regardée, ne l'a jamais remerciée.
Hayatımda hiç böyle oturan bir elbise görmemiştim.
Le plus beau costume de ma vie.
Bu adamı hayatımda hiç görmedim.
Je ne l'ai jamais vu de ma vie.
Sanki hiç kızgın değilmiş gibi davranırdı.
Tout ce temps, il faisait semblant de pas être en colère.
Sonra evime gelip kapımı çaldı. Ve sonra Mapletown'dan yakın dostmuşuz gibi davrandı. Sanki hiç beraber olmamışız gibi.
Il est venu frapper chez moi et il a fait comme si j'étais une vague relation de Mapleton, il y a des années, comme si on avait jamais été ensemble, comme s'il s'était rien passé.
Ayrıca hiç yoksa binlerce çıkış noktası var.
Et il y a littéralement des milliers de sorties.
Hiç olmazsa bırak açıklayayım.
Laisse-moi au moins essayer de t'expliquer.
Buzulda yüzdün mü hiç?
Tu as déjà nagé dans une eau de glacier?
Bunun hakkında hiç bir şey bilmiyor ki.
Il ne sait rien à propos de tout ça.
Daha önce hiç kimseyi öldürmedin, Jadalla.
Tu n'as jamais pris la vie de personne, Jadalla.
Yemin ederim, o Jaballa denilen adamı hiç duymadım.
Je le jure, je n'ai jamais entendu parler de ce Jaballa.
Deminden beri söylüyorum, ben hiç bir şey bilmiyorum.
Je n'arrête pas de vous dire que je ne vois pas de quoi vous voulez parler.
Hiç böylesini beklememiştim?
Le fait d'acheter un bateau comme celui-là sur un coup de tête.
Yaşıtı erkeklerle hiç beraber değildi.
Elle n'avait jamais fréquenté des garçons de son âge.
Hiç gerçekten suçlu hissettin mi, Neil?
- Avez-vous déjà ressenti de la culpabilité, Neil?
Ve yine de, hiç yapmadı.
Mais il ne l'a pas fait.
Hiç bu kadar uzun süre gözetim altında olmamıştım ve şimdi müsaadenle biraz eğleniyoruz.
C'était la plus longue surveillance de ma vie, alors maintenant, on fête ça.
Hayır, hem de hiç.
Non, pas du tout.
Son sahibi hiç dans etmemiş, içki içmemiş, kulüpte yapılan hiçbir şeyi yapmamış.
L'ancien proprio ne dansait pas, ne buvait pas. Il ne profitait pas des activités de la boîte.
Hiç kümen dışında oynadın mı?
Jamais joué hors de ton cercle?
Resmiyetin hiç gereği yok.
On ne fait pas de chichis ici.
Sayende, şirketteki yerim hiç olmadığı kadar sağlam.
Grâce à toi, je suis mieux placé que jamais au sein de l'organisation.
Hem de hiç garip gelmiyor.
Pas du tout.
Hiç bu kadar kitabı olan biriyle çıkmamıştım.
J'ai jamais eu de copine avec autant de livres.
Ben de hiç matatu süren biriyle çıkmamıştım.
J'ai jamais eu de copain avec un matatu.
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç dert değil 31
hiç değil 97
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç değişmeyeceksin 16
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
dean 111
detroit 189
dennis 260
dell 45
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
dean 111
detroit 189
dennis 260
dell 45