Inanmam traducir francés
3,689 traducción paralela
Donanma'nın tekinden bunu duyduğumda elbette inanmamıştım ama... Gerçekten varlar mı bu noktalar?
j'ai eu un doute... ça existe vraiment?
Neden hâlâ hayattayken onun öldüğüne inanmamı istedi? Çünkü seni korumaya çalışıyordu.
Pourquoi m'aurait-il fait croire qu'elle était morte alors qu'il est évident qu'elle est toujours en vie?
Bunlar inanmamı gerektiren kelimeler değildi.
Il n'essayait pas de m'en persuader.
Hayır, ben hayaletlere inanmam.
Non, je ne crois pas aux fantômes.
Juliette, bana inanmam umurumda değil.
Juliette, je m'en fiche si tu me crois encore.
Her şeyin yolunda gideceğini söylemiştim de inanmamıştı.
Je lui ai dit que tout irait bien, mais elle refusait de me croire.
Ben risklere inanmam.
Je ne crois pas aux risques.
Hayaletlere inanmam Joseph.
Je ne croîs pas aux fantômes, Joseph.
Nedeni bu. İnsanların değiştiklerine inanmam.
- Je crois pas que les gens changent.
Purgatory'i bir melek ile geçmeye çalışmak kötü bir fikir ve benim gittiğimiz kapıdan geçebileceğime inanmamız için bir sebep yok.
Prendre le risque de traverser le Purgatoire avec un ange, c'est l'opposé d'une stratégie, Surtout qu'on a aucune raison de croire que je puisse traverser la porte qui a été conçue pour toi.
Numaramı yazacağım zira bunu bir daha yapmak istemeyeceğine ölsem inanmam.
Eh bien, je vais écrire mon numéro de téléphone, Car je ne crois pas une seconde Que tu ne voudra pas recommencer.
Tanrının daha büyük bir planı olduğuna inanmam lazım, Ve belki de Caleb'in hayatıma girmesi, bana inançlı olmayı öğretmek içindi, ama... Ben onun gibi değilim.
Je suis supposé croire, qu'il y a un plus grand plan et peut-être que c'est pour ça que Caleb est arrivé dans ma vie à m'apprendre sur la foi, mais...
Doğruyu söylediğine inanmamızı gerektiren kanıtlar mevcut.
Fi, on a toute les raisons de la croire jusque là.
Bu işle bir ilgin olmadığına inanmamı mı bekliyorsun?
Vous espérez vraiment me faire croire ça vous n'aviez rien à voir avec ça?
- Herhalde inanmam.
Probablement pas.
- Çocuğun tehlikede olduğuna inanmamız için sebebimiz var.
Nous avons des raisons de croire que l'enfant est en danger imminent.
Ve bu arada, doğum kontrole de inanmam.
Et au fait, je ne crois pas en la contraception.
Ve benden gerçekten Mike için burada olduğunu inanmamı mı bekliyorsun?
Et tu veux me faire croire que tu es ici pour Mike?
Sana uygunsuz bir şekilde yaklaştığına inanmamızı mı istiyorsun?
Nous demandez-vous de croire qu'elle vous a fait des avances indécentes?
Katherine Glendenning ile evleneceğine hiç inanmamıştım. Ne de bir daha evleneceğine.
Je n'ai jamais cru qu'il épouserait Katherine Glendenning.
Sana inanmam mı gerekiyor?
Je dois te croire?
İkinci bir şansa inanmam.
Je crois pas aux deuxièmes chances.
Bilimin medyadaki basmakalıp tarifine inanmam genelde ama metabolizmanın zınk diye durmak üzere olması gayet mantıklı geldi bana.
D'habitude, je crois pas la définition que donnent les médias de la "science". Mais ton métabolisme est en train de s'arrêter.
Buna inanmamı beklemiyorsun, değil mi?
Tu ne t'attends pas à ce que je crois ça, hum?
Bay Moray'in ağzından duyana kadar gitmemi istediğine inanmam.
Je ne croirais pas que Mr Moray veut me voir partir jusqu'à ce que je l'ai entendu de sa bouche.
Ama failin bazı boş binalara girmenin yolunu bulduğuna inanmamıza neden olan deliller var.
Mais nous avons des raisons de croire que le ravisseur a accès à des bâtiments déserts.
Benden almadığınız bir hortumu geri getirecek kadar aptal olduğunuza inanmamı mı bekliyorsun?
Tu attend de moi de croire. que tu es assez stupide pour ramener un tuyau que tu n'a même pas pris avant?
Neden hâlâ hayattayken onun öldüğüne inanmamı istedi?
Pourquoi mon père me ferait croire qu'elle est morte?
Gerçekten de tüm bunlardan babamın ruhunun sorumlu olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
T'attends-tu vraiment à ce que je crois l'esprit de mon père responsable de ces choses?
Catherine, seni öylece bıraktıklarına inanmamı bekleme.
Catherine, je trouve étrange qu'ils t'aient laissée partir.
İnsanlar, canavarların bizler olduğuna inanmamızı istiyor.
Les humains font en sorte qu'on tout le monde croit que nous sommes des monstres.
- Onu, öldürmekle tehdit ettiğini söylemişti ama ona inanmamıştım.
Vous ne l'avez pas?
Bu çocukların samimiyetine inanmamı mı bekliyorsunuz benden?
Donc, bien qu'ils n'aient pas l'air sincère, au plus profond d'eux même, ils le sont?
Ne yani, sizi öldürmenin çok merhametlice olacağına inanmamı mı istiyorsunuz?
Quoi, donc tu veux me faire croire que ça serait trop miséricordieux de te tuer?
Tanrı'ya inanmam ama kötülüğe inanırım.
Je ne crois pas en Dieu. Mais je crois au Diable.
Buna hayatta inanmam.
Même pas en rêve.
Sana inanmamı mı istiyorsun?
Tu veux que je crois en toi?
Ona inanmamıştım.
- JT... Je ne l'ai pas cru.
Yani artık ne düşünmem... veya neye inanmam gerektiğini bilmiyorum.
Je veux dire, je ne sais pas ce que je suis supposée penser ou croire désormais.
Bekle bir dakika dünya üzerindeki en seksi kadınlardan birinin sana asıldığına ve senin de onu reddettiğe inanmamı mı bekliyorsun?
Attends un peu, tu penses que je vais croire que l'une des femmes les plus sexy du monde te draguait et tu l'as recalée?
- İşte ona inanmam Gaius.
- Je n'y crois pas, Gaius.
Birdenbire ortaya çıkıp devam ettirmek istediğini söylediğinde sana inanmam mı gerekiyor?
je suis juste supposée te croire quand tout d'un coup tu reviens vers moi, et que tu me dis que tu veux faire en sorte que ca marche?
Böyle bir şeyin varlığına inanmamıştım ama Taktik Kitabı mı bu?
Je ne voulais pas croire que ça pouvait vraiment exister, mais, c'est bien le Playbook?
Pek inanmam.
non.
Görmediğim şeylere inanmam. Görmediğim bir şey kalbimde yer almaz.
Je ne crois pas aux choses que je ne peux pas voir, pas plus que je ne les prendrai à cœur.
Tanrıya inanmamı sağlayacak bir hikayen olduğunu söyledi.
Il a dit que vous aviez une histoire qui me ferait croire en Dieu.
Gel gelelim, ona inanmamış olsalardı Ed Gein'in, onu büyük şöhrete kavuşturmuş o korkunç suçları işlemek için asla fırsatı olmayacaktı.
D'autre part, si elles ne l'avaient pas cru, Ed Gain n'aurait jamais eu l'occasion de commettre... ces affreux crimes qui l'ont rendu célèbre.
Şansa inanmam.
Je n'y crois pas.
Ben asla Thranduil'in yüce kralın sözünü tutacağına inanmam, kıyamet bile gelse!
Je doute fort que Thranduil... le grand roi, tienne parole, la fin des temps fût-elle proche!
Buna inanmam.
Je n'y crois.
İnanmamı sen söylemiştin, şimdi de ben sana söylüyorum.
Tu m'a dis d'avoir la foi et maintenant c'est moi qui te le dis
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18
inanmıyorsun 30
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18