English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Ona sorun

Ona sorun traducir francés

723 traducción paralela
İstediğiniz ben değilim. O... ona sorun.
Ce n'est pas moi que vous voulez, c'est lui.
Church'ü kimin öldürdüğünü ona sorun.
Lui sait qui a tué Church.
Ona sorun.
Demandez-lui.
- Ona sorun. Belki tiras olurken yapmistir.
Il a pu se couper en se rasant!
Hadi. - O gazeteci gerçekten ona sorun çıkarabilir mi?
Si les journaleux pouvaient me nuire, je serais devenu balayeur depuis longtemps.
Bu işi şartlı tahliye memurum buldu. Ona sorun.
C'est le contrôleur judiciaire qui m'a obtenu ce travail.
Ona sorun!
Demandez-lui.
Ama ben ona sorun çıkarmak istemedim.
Je ne voulais lui causer aucun ennui.
İsterseniz ona sorun.
Demandez à Rosalie.
Gidip ona sorun. hadi.
Allez lui demander. Allez-y. J'y vais.
, Joe Hadi ona sorun.
Vas-y, Joe. Demande-le-lui.
Ona sorun.
Ça, il faut le lui demander.
Ona sorun. Giancarlo ona Marslılar hakkında güzel bir hikaye yazdı.
Giancarlo lui a écrit une histoire de martiens.
- Ona sorun.
- Demandez-lui!
- Felix öyle dedi, ona sorun.
- C'est ce qu'il a dit. Demande-lui.
Sorun ona.
Demandez à Joe!
Ona Bayan Annabella Smith'i tanıyıp tanımadığını sorun. - Ben sorarken burada bekler misiniz?
J'aimerais lui demander si il connaît Mlle Annabella Smith.
Ona herhangi bir soru sorun. Buldum!
Testez-le mesdames et messieurs.
Sorun yok, Barney. Ona karışma.
C'est rien, Barney.
Hangi saatin ona uygun oldugunu sorun.
Quelle heure lui conviendrait?
- Ona binsem sorun etmez bence.
- Je peux sûrement le monter.
Fakat ona : "Telefonum yok ki şayet almaya gücüm yetseydi bile... çözdüğünden fazla sorun getiriyor diye almazdım" dedim.
Il voulait lire les nouvelles sur l'assassinat du Bourreau... Enfin, du Protecteur du Reich.
İşte orada tek sorun, ona sahip olmayışımız.
Le voilà, seulement il n'est pas à nous.
Ona bayılıyorlar. Doğu yakası çok önemli bir sorun.
C'est un merveilleux musicien, les gens l'adorent.
Ona ne kadar köhne olduğunu sorun! Oradaki tüm o bedava yemekleri sorun! Ve midesindeki gurultulardan kurtulana kadar onlardan memnuniyetini de.
Combien de fois t'y a manger à l'œil à t'en faire péter la pense!
Sorun çıkarsa ona bir kez bas, her şey yolundaysa üç kez. Tamam.
1 coup en cas d'ennui, 3 si la voie est libre.
- Ona veda edemediğin için üzgünüm. - Sorun değil. - Onunla mutlu olacak bence ki önemli olan da bu.
Je crois qu'elle sera heureuse, et c'est l'essentiel.
Sorun ona.
Demandez-lui.
Bebeği olduğundan beri Lordumuzun ona olan sevgisi arttı. Bir sorun yok mu?
Le maître la chérit chaque jour plus tendrement.
- Ona sorun.
- Demandez-le lui.
Sorun nedir? İş yaptığın adamı çağır buluşalım ona bir şey söyleyeceğim.
 Appelle tes employeurs,  je veux leur parler.
Ona Shiloh'da ne oldugunu sorun.
Demandez-lui ce qui est arrivé a Shiloh.
Ve kim sorun çıkarırsa ona bıçağımı saplar ve yolun dışında bırakırım.
Si tu continues à causer des problèmes, je te plante et je t'abandonne en route.
Ona güvenebilirsin, sorun çıkarmayacak.
oh! non ça! Gaston on peut lui faire confiance,
Başka bir sorun ise şu : Ona hâlâ aşık. Ve bir şey bilmek ister misiniz?
Une autre complication, c'est qu'il l'est encore et vous voulez savoir....
Haydi sorun ona.
Demandez-lui lesquelles.
Sorun olmazsa sizden bir iyilik isteyebilir miyim? Bunu ona götürebilir misiniz?
Vous avez l'air si honnête seulement qu'ça vous dérange pas Mais ça m'rendrait bien service
Sorun değil. Lütfen bunu ona verin.
Prenez, c'est pour elle.
Grubach'tedir. İsterseniz ona sorun.
Mme Grubach garde la clef.
Ona, kaçırma olayı öncesinde ve sonrasında neler olduğunu sorun.
Demandez à votre fils s'il a vu quelque chose.
Yo, sanmam. Bir sorun çıkacaksa, o bana çıkaracak, ben ona değil.
Si quelqu'un risque d'en avoir, c'est lui.
Sorun nedir? Ona çok mu sert davranıyorum?
Vous me trouvez trop dur avec lui?
- Buradan nasıl çıkacağımızı sorun ona.
- Demandez-lui comment on s'enfuit.
Ona soru sorun, hocam.
Interrogez-le maître!
ABD marşalı gelecek. Sorun çıkaracak olanlar ona hesap verir.
Ceux qui me causeront des ennuis auront affaire à lui.
Ona, "Dr McCoy'un bir oğlu olmasına ne derdin?" dedim. Aralarında bir sorun yaşanmış ve yolları ayrılmış olabilirdi.
Cependant, nous devions montrer les débuts du téléporteur, le phaseur, le communicateur...
- Hayır, sorun yok. Ona bir bahiste borçlandım.
Je lui dois de l'argent.
Nesne ona da biraz sorun yaratabilir.
L'objet pourrait lui créer des problèmes.
Ama ona göre onun zenci, benim beyaz olmamız büyük bir sorun.
Sauf qu'il pense... que le fait qu'il soit noir et moi non, crée un sérieux problème.
Ona iyi babalık etmiş miyim, Perry'ye bir sorun.
Demandez donc à Perry si j'étais pas un bon père.
Ama ona söylemeseydi sorun çıkmayacağını söylesem sen de bana hak verirsin.
Mais je crois que tu seras d'accord que s'il ne l'avait pas dit, tout irait bien.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]